2.Bölüm

517 47 32
                                    

Doğum günümün üzerinden tam 2 ay geçmişti. Sınavlardan yüksek bir puan almıştım. Bugün mezun oluyordum, bugün benim bu hastane de son günümdü. Arkadaşlarım ile veda etmeyi hiç sevmesemde vedalaştık. 4 kişilerdi zaten ölümümün ve doğumumun 4 rakamından ibaret olduğu gibi. Ayşegül, Esra, Hakan ve Adem. Benim yıllar önce saldırıya uğradığım gün tanışmıştık ve o günden beri hiç ayrılmadık.

Ayşegül ağlayarak "Ya farklı yerlere gidersek ne olacak ben sizi çok özlerim ki."dediğinde Ayşegül hariç hepimiz güldük çünkü Ayşegül aramızdaki en duygusal kişiydi.

Nedensizce o ne zaman ağlarsa bizde gülüyorduk. Beyaz teni, sarı saçları, mavi gözleri ve uzun boyu ile çok güzel bir kızdı. Ayşegül Rize'liydi.

Hakan"Farklı yerlere gidersek gideriz ama bu bizim ayrılacağımız anlamına gelmiyor hayatım."dedi. Hakan ile Ayşegül 1 yıla yakın sözlüydüler.

6 ay sonra düğün yapacaklar inşallah. Hakan uzun boyu, buğday teni, kumral saçları,ela gözlere sahipti. Aslen Tokat'lıydı. O da benim gibi okul için gelmişti buraya.
Esra ile Adem aynı anda oflayınca gülme krizine girdik çünkü bu ikisi çift yumurta ikiziydi.

Esra kumral iken Adem beyaz ise tenliydi, ikisininde mavi gözleri ve kahverengi saçları vardı.

Bu ikisi de uzun boyluydu ve tek kısa boylu bendim!

Çoğu zaman biri ne yapsa öteki de aynısını yapıyordu.

Biz gülerken bir anda yanımda Tuğra belirdi. Şaşırdım çünkü kendisi 1 ay önce yurtdışına gitmişti ve haftaya geri dönecekti. Tuğra "Selamün aleyküm."dedi. Hepimiz "aleyküm selam. "dedik.Tuğra bana dönerek "Müsaitsen seninle biraz konuşabilir miyiz acaba?"dedi. Bende onayladığımı belli edercesine başımı salladım.Tuğra ile birlikte kimsenin bizi duyamayacağı bir yere geçtik.

Tuğra "Hanzade seninle bir konuda konuşmak istiyorum. Lafı hiç uzatmadan konuşacağım. Sen benim bu hayatta değer verdiğim birisin. Senin kalbinin kırılmasını istemem, senin üzülmeni istemem ve kimsenin seni üzmesine de izin vermem. Son yıllardan beri sana olan hislerim değişti. Sürekli seni düşünüyorum,seni mutlu etmek için çok çabalıyorum. Ben seni seviyorum Hanzade bana bir şans verir misin?"dedi.

Bana olan davranışlarından ve bakışlarından anlamıştım lakin karşıma geçip de söyleyince afallamadan edemedim.

Birkaç adım geriye gidip"Tuğra ben seni kardeşim abim yerine koydum . Sen gelmiş bana seni seviyorum diyorsun. Bak bir insanı sevmek çok güzel bir duygudur ona bir lafım yok fakat sen benim seni kendime göre nasıl biri olarak gördüğümü bildiğin halde gelip bana söylüyorsun. Ben zaten bana olan bakışlarından anlamıştım ama dedim belki ben yanlış yorumlamışımdır dedim fakat sen bana böyle olan hislerini söylüyorsun. Sen çok iyi bir dostsun senin benim üzerindeki hakkını ödeyemem lakin olmaz, ben seni dostum olarak bir abi ya da kardeşim olarak görüp, bildim. Lütfen bu konuşmayı yapmamış say ve bende duymamış olayım çünkü ben en yakın arkadaşımı kaybetmek istemiyorum."dedim.

Duydukları karşında yüzünde oluşan o üzüntüyü gördüm. Sözlerim ile kırılan cam parçaları kalbine tek tek battı. Lakin olmazdı, o benim en yakın arkadaşım, abim gibiydi!

Benim söylediklerimden sonra başını yavaşça aşağı yukarı salladı." Tamam Hanzade."dedi ve arabasına binip gitti.

Tuğra gidince dik olan omuzlarım benden bağımsız bir şekilde düştü. Gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Onu kırmak istemezdim lakin keşke böyle olmasaydı.

Arkamdan birinin omzuma dokunmasıyla irkildim. Arkamı döndüğümde Esra'nın üzgün yüz ifadesi ile karşılaştım." Tüm konuşmalarınızı duydum Hanzade. Üzülme ve ağlama sen en doğru olanı yaptın. Merak etme zamanı gelince o da anlayacak seni."dedi. Ağlamam daha da şiddetlenince Esra ile birbirimize sıkıca sarıldık.

Tuğra

Hanzade'nin söylediklerini elbette düşünmüştüm ama onun bana öğrettiği gibi belki 'bir umut vardır.'dedim. Bugün den sonra aramızın eskisi gibi olamayacağını her ikimiz de biliyorduk. Sevgimi içime gömeceğim ve onun benden daha fazla uzaklaşmasını göze alamam.

Yurtdışına iş gereği gittiğimde ona olan hislerimi söylediğimi düşledim. Belki dedim o umut ışığı benim için de yanar, kararmış kalbime aydınlık getirir demiştim ama daha beni annem bile sevmezken ben hangi akıl ile başka bir kadının beni sevebileceğini nasıl düşünürüm. Bundan sonra hiçbir kadını kalbime almayacağım. Kararmış kalbimi, hiçbir kadının sevgisi aydınlatamaz.

"Fatma nine! Açıklanmış nereye gideceğim açıklanmııışşşş!" O günden sonra Tuğra ile sadece birkaç kez karşılaşmıştım. Bana mesafeli bir şekilde davranıyordu. Açıkcası bu onun için de benim için de en iyisiydi.. Fatma nine Tuğra'nın bu davranışlarını fark ettiğinde gelip bana sordu" Kizum ha bu uşağa bişeyler olmuştur da çok tuhaf davranay. Sen biliy misın ha bu uşağa ne oldiğuni?"diye sormuştu. Bende olan biten herşeyi anlattığında "Ha bu yüreğun ne diyisa onu dinleyesun güzel kizum. Her ikinizun da hakkunda hayirlisi kizum."demişti. Fatma nine bir daha da sormamıştı.

Bende zaten Tuğra'yı çok sık görmüyordum. Aldığı yüzüğü hâlâ takıyorum çünkü bana bunu hislerini daha açıklamamış olan , arkadaşım olan Tuğra vermişti.

"Ne diyisın! Ha nereye gideceksun şimdi kizum?"dedi.Odadan çıkıp yanıma gelirken. Bugün pazar olduğu için dükkanı açmamıştık. Karşımda gördüğüm yazı ile sertçe yutkundum.

Olamaz ,ben fatma ninemden ayrılmam. Hakkari... Oraya çıkmış atamam. Fatma nine yanıma gelip bilgisayarda yazan yeri görünce çok üzüldü.

Fatma nine"Tamam da ne üzüleysun ha bağa bak beni da üzeysun haberun olsun ha."dedi lakin benden daha çok üzülen kendisiydi.

O akşam galiba en sesiz yemeğimizi yemiştik ninem ile. Hakkari Devlet Hastanesi... 3 hafta sonra işe başlamam gerekiyormuş. O yüzden birkaç güne Trabzon'dan Hakkari'ye gitmem gerekiyor çünkü daha ev tutacağım eşya alacağım. Tıp fakültesinden biriktirdiğim param var ve ailemin benim için yıllar önce bıraktığı bir miktar para. Bu paralar ile ev tutup birkaç temel eşyamı alabilirim.

Esra Çanakkale'ye, Adem İzmir'e, Ayşegül burada kalıyor, Hakan ise Giresun'a gidiyor. Onlar için sevindim en azından çok da uzak yerlere gitmiyorlar.

3 gün sonra

"Fatma ninem ağlama ama biz ne konuştuk seninle ben her akşam arayacağım. Böyle yapma ama beni de üzüyorsun."

Çocuklar ile vedalaşmıştık 2 saat önce sonra ben istemesem de Fatma nine ile beni Tuğra ısrarla havaalanına bırakmıştı.

"Ağlamayupda ne yapayum da biricuk kizum ayrılay ninesunden . Tamam da bakma sen bağa , koca kari hallerum tuttu yina . Bağa söz vereceksun birşey oldiğu anla arayacaksun ha benu."dedi.

Fatma ninemin elinden öpüp helallik istedikten sonra güvenlik alanına doğru gideceğim zaman durdum bir kişi ile vedalaşmamıştım.

Tuğra... O kadar zaman sonra gideceğim gün karşıma çıkmıştı. Arkamı ona doğru döndüğümde kollarını göğsünde bağlamış üzgün gözlerle bana bakıyordu.

Ona doğru adımlayıp aramızda uygun bir mesafe bırakarak "Herşey için teşekkür ederim Tuğra. Hakkını helal et. Allah'a emanet ol."dedim."Helal olsun Hanzade, sende Allah'a emanet ol."dedi.

Tekrardan arkamı dönüp güvenliğe doğru gittim. Bir daha arkama bakmadım çünkü iki gözü yaşlı ve kırık kalpli insan bıraktığımı biliyordum.

SüveydaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin