9. Bölüm

363 39 41
                                    

Uzun bir bölüm ile geldim. Keyifli okumalar.😊

İlahi Bakış Açısı

"Sizlere güveniyorum! O itlerin leşini istiyorum! Başlarında olanı ise diri! İletişimde kalacağız. Gitmek var ama dönmek yok! Anlaşıldı mı asker!"
"Anlaşıldı komutanım!"
"Allah'a emanet olun evlatlar!"
"Sağol!"

Annesinin kokusunu iyice içine çekti Alp. Belki de bu onu son görmesiydi. Kapıyı kapattığı sırada Hanzade'nin kapısına sanki o varmış gibi istemsizce gülümsemişti. Bu kız kafasını karıştırıyordu. Farklıydı hem de çok...

Güneş çoktan doğmuştu. Sadece bir dağ görünüyordu ama taşların arasında canını vatanı uğruna feda eden yiğitler vardı. Her bir kurşuna bir leş gidiyordu. Bu sefer başarmışlardı. Teker teker indiriyorlardı soysuzları.

"Kerem aslanım şu korkak kaçan it sende!"
Sinsi bir gülümseme ile "Emredersiniz komutanım!"dedi. Keskin nişancıydı Kerem.

Sonunda hepsini indirmişlerdi. Aşağı inmişlerdi tek tek kontrol ediyorlardı lakin başlarındaki iti bulamamışlardı. Ellerinde fotoğrafı vardı.

Berk"Komutanım burada bir tanesi yaşıyor!"dedi. Alp ve Volkan yanına gitmeye başlamıştı.
Alp teröristin ensesinden tutup kaldırdı. Zar zor nefes alıyordu it. "Söyle lan nereye gitti şerefsiz sahibiniz!"
"Hepiniz öleceksiniz."dedi it son nefesini verirken.
"Lan başlayacağım böyle işe!"
"Komutanım telsiz!"dedi Yusuf koşarak Alp'in yanına gelirken.
Telsiz de konuşan biri vardı.
"Kimsin lan sen!"dedi Alp.
"Ooo komutan ne bu sinir? Dur anladım sen şimdi aradığın kişiyi bulamadın değil mi? Bulamayacaksın komutan! Hatta bak senin yüzünden bir masuma kan sıçratmak zorunda kaldım. Öldürmek istemiyorum çünkü fazlasıyla güzel. Yoksa yazık olur bak."dedi ve telsizi kapattı.
"Alo! Kapattı it! Bizim aradığımız değildi bu başkasıydı. Sesini değiştirmiş!"
Volkan"Şimdi ne yapacağız komutanım?"
Alp"Etrafı aramaya devam edeceğiz. Elbet bir iz vardır. Tim! Toplan gidiyoruz!"

Hanzade'nin Anlatımıyla

Bana ne olmuştu? Hafızamı zorlamaya çalıştım. En son hatırladığım... Beyaz kanlı güller... Biri beni bayıltmıştı!

Gözlerimi açamıyordum, ağzımı da öyle! Ellerim... Ayaklarım... Biri beni bağlamıştı!
Şaşkınlığı bir kenara bırakıp hareket etmeye ve sesimi duyurmaya çalıştım ama olmuyordu! Durmadım devam ettim. Ne kadar süre sesimi duyurmaya çalıştığımı bilmiyordum artık durmuştum tam o sırada bir kapı açılma sesi duydum.

"Aaa uyandın mı çiçeğim."

Bu sesi daha önce duymuştum hatırlıyorum ama ne zaman?
Bana doğru yaklaşan ayak sesleri vardı. Kendimi koruma iç güdüsüyle arkaya doğru sandalyeyi itmeye çalıştım ama tabiki de olmadı!

"Çok ayıp ama neden korkuyorsun benden hı?"

Bu ses... Bana tokat atan kişi! Adı... Ferhat! İnanmıyorum! Piskopat manyak!
Daha çok korkmaya başladım çünkü bu ruh hastası Ferhat'tı.

Başımın üzerinde eller hissediyordum ve bir anda görüşüm aydınlanmıştı. Yüzümü siyah bişeyle kapatmıştı manyak! Sonra ağzımı açtı.

Gözlerim fazlasıyla acıyordu. Açmakta zorlandım. Lafı hiç uzatmadan konuştum.

"Benden ne istiyorsun pislik herif!"

Sanki dünyadaki en iğrenç şeye bakıyorumuş gibi kafama bakıyordu!

"Öncelikle şu kafana sardığın şeyden başlayalım çiçeğim."dedi.

Anlamıştım ne yapmak istediğini engel olmak istedim ama ellerim bağlıydı.
Korkuyla geriye doğru gitmeye çalıştım ama tabiki olmadı!
Bir anda sert bir şekilde başörtümü tutup çekti.

SüveydaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin