Fransa'ya gidiyorduk.
"Çıkalım Alara Hanım." dedi, Aral. Başımı salladım ve son kez çantamı kontrol ettikten sonra evden çıktım.
Babamlarla vedalaştıktan sonra yola çıkmıştık. "İyisin, rahatsın değil mi bebeğim?" dedi. Başımı salladım. "İyiyim Aral."
Arabadan indik ve uçağa geçtik. Odamıza ilerledik ve yatağa uzandık. İkimizde yorgunduk. "İyi uykular güzelim." dedi ve sarıldı. Öylece uyuyakaldık.
Gözlerimi açtığımda hala gelmemiştik. Aral'a döndüğümde pencerenin önünde olduğunu gördüm. Ve ağlıyordu. Uyandığımı farketmemişti.
Yavaşça kalktım. Uyandığımı gördüğünde gözlerindeki yaşları silmeye çalıştı fakat izin vermeden sarıldım. O da iyi değildi, bunu biliyordum.
Birlikte yarım saat boyunca ağladık. "Bebeğimizi kaybettik Alara." dedi. Bir şey diyemedim. "Onu kaybettik." diye tekrarladı.
Ağlıyordum. Tepki veremiyordum çünkü Aral yanımda ilk defa böylesine ağlıyordu.
"Özür dilerim." dedi, benden ayrıldıktan sonra. Ona bir kez daha sarıldım. "Seni üzüyorum Alara." dedi. "Beni üzmüyorsun Aral." dediğimde ise boynumdan öptükten sonra benden ayrıldı.
Dudağıma kısa bir öpücük kondurdu. "Özür dilerim bebeğim." dedi. Bir daha öptü. "Seni seviyorum güzelim." dediğinde gülümsedim. Gözlerimdeki yaşları sildi.
"Bende seni seviyorum Aral."
-
Fransa'ya gelmiştik. Otele geçtiğimiz gibi uyumuştuk. Şimdi ise uyanmış, giyiniyorduk.
Yüzüme az da olsa makyaj yaptım. Aral'a döndüm. "Hazır mısın sevgilim." dedim. Güldü ve yanıma geldi. "Hazırım bebeğim."
Otelden çıktık ve araca geçtik. Nereye gideceğimizi asla söylemiyordu. "Çok beğeneceksin, sabret." dedi. Başımı salladım.
Geldiğimizde büyülenmiş bir şekilde etrafa baktım. Eyfel Kulesi'ne gelmiş olmalıydık.
"Çok güzel Aral!" dedim. Arabadan el ele indik. Kenarda duran fotoğrafçıya Aral bir şeyler söyleyip yanıma geldi. "Hadi gel." dedi.
Önüne geçtik ve bir sürü poz verdik. Fotoğrafları aldığımızda inceledim. Çok güzeldi.
O gün boyunca sadece gezdik. Fakat en sonunda yürüyecek halim kalmamıştı. "Otele gidelim Aral, öldüm." dedim. Güldü ve beni kucağına aldı.
Ellerimi boynuna doladım ve anın tadını çıkardım. Arabaya bindik ve yola çıktık. Tek kelimeyle mükemmel bir gün geçirmiştik.
Otele geldiğimiz gibi Aral bir şeyler hazırladı. "Sipariş ederdik Aral, neden uğraşıyorsun?" dedim. "Bebeğime kendi ellerimle bir şeyler yedirmek istiyorum." dediğinde gülümsedim.
Hamburger yapmıştı.
Önüme koyduğunda derin bir nefes aldım. "Çok güzel Aral!" dedim. Oturduk ve yemeye başladık. O sırada telefonum çaldı. Arayan babamdı.
"Ne yaptınız kızım?" dedi. "İyiyiz baba, yemek yiyoruz." dedim. "Afiyet olsun kızım, nasıl geçiyor? Aral da iyi mi?" diye sordu.
"İyi baba Aral abi. Güzel geçiyor, bugün baya gezdik. Gerçekten çok güzel bir yer." dedim. "Tamam kızım, ben sizi rahatsız etmeyim. Sonra görüşürüz bebeğim. Kendine dikkat et."
Telefonu kapattıktan sonra Aral'a döndüm. "Seni en az benim kadar düşünüyorlar." dedim ve güldüm. "Evet küçük hanım." dedikten sonra gözümün önüne gelen saçları geriye doğru çekti.
"Ben 10 yaşındayken falan sen gelmiştin. Çocukluğumu bile gördün. Daha nasıl bir aşk hikayesi olabilir?" dedim.
"Olamaz bebeğim, ötesi asla olamaz." dediğinde gülümsedim. Bir süre sonra odaya geçip derin bir uykuya daldık.
Uyandığımda Aral hala uyuyordu. Onu kaldırmamaya dikkat ederek yanından kalktım. Saate baktığımda daha sabah 7 olduğunu farkettim.
Kendime bir kahve yaptım ve içtim. Yürüyüşe çıkmak için altıma şort, üstüme ise kısakollu giydim.
Telefonumu da çantama koyduktan sonra hazırdım. Odadan yavaşça çıktım ve aşağı indim. Otelden çıktığımda temiz havaya bakarak gülümsedim.
Bunalmıştım.
Otelin çevresinde çok uzaklaşmamakta çalışarak birkaç tur attım. Sonrasında ise telefonumu çıkardım. Kapanmıştı.
Saatin çok geçmediğine emindim. Geldiğim yolu tekrar yürüdüm fakat yaklaşık yarım saat boyunca yürümüştüm.
Otele yaklaştığımda bir kalabalık olduğunu farkettim. Polis arabaları çevreyi kuşatmıştı. Ne oluyordu?
Hızlıca yürüdüm ve hiç beklemediğim bir manzarayla karşılaştım.
Aral ağlıyordu ve yanında biri ona bir şeyler söylüyordu. Polisler Aral'ın yanında ve otelin çevresindeydi.
Kahretsin.
Bahçeye girdiğimde herkesin gözü bana döndü. Panikle elimi sıktım. Beni arıyorlardı.
Aral'ın yanındaki adam ona dokundu ve beni işaret etti. Aral beni gördüğünde rahatladı fakat yüzünde karşıkoyulamaz bir öfke vardı.
Ayağa kalktı ve bende ona nazaran yavaş adımlarla yanına gittim. "Sen.. Sen nerdeydin!" dedi.
"Yürüyüşe-" diyeceğim sırada bağırarak sözümü kesti. Kolumu tuttu ve farkında olmadan sıktı.
"SİKERİM YÜRÜŞÜNÜ! Ben burada meraktan öldüm! Beni uyandıramadın mı! Sen neyin kafasını yaşıyorsun Alara!"
"Ben düşünemedim, sadece bunalmıştım." dediğimde ise güldü. Fakat bu herkesi korkutacak derecede abartılıydı.
"Bilmediğin bir yerde, FRANSA'DA yürüyüşe çıkıyorsun, ha? Telefonun kapalı, başına bir şey gelse kimsenin ruhu duymaz!" diye bağırdı.
"Ben-" diyeceğim sırada Aral'ın yanındaki adam sözümü kesti. "Abi kızın üstüne gitme, o da korkmuş." dedi. Aral onu hiç umursamadan bana döndü.
"Sana bir şey demiyorum." dedi ve kolumu sertçe bırakıp otelden ayrıldı. Gözümden düşen yaşı sildim.
Fransa tatili, gerçekten çöp olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koruma +18
Romance"Aral? Ne işin var senin burada?" Arkamı döndüğümde Sezen'i görmemle umursamazca baktım. "Korumayım Sezen. Onun için buradayım." dediğimde gözü az önce gezindiğim yere baktı. "Şu kızın mı?" dediğinde başımı salladım. "Anladım, az önce yanındaki adam...