Harry*Merdivenlerden hızla inerken arkamda, benimle aynı hızla inen Draco umrumda değildi. Alfa korumanın yanından geçerken omuz attım. Bahçeye çıkan sürgülü kapının kolunu tutup, dışarıya çıktım.
"Harry dur!" Arkamdan Draco'nun bağırışını duyuyordum ama artık, bazı şeyler umrumda değildi.
Ben kişiliğimi yavaş yavaş kaybetmeye başladığımı hissediyordum, kendime olan saygımı kaybediyordum. Draco'nun yaptığı her şey kişiliğimi, kendime olan saygımı unutturmuş gibiydi, ben böyle birisi değildim, Draco böyle birisi değildi. Biz neden bu haldeydik?
Göle doğru inen merdiven basamaklarından teker teker inerken Draco kolumu tuttu, beni kendine doğru çekince iki basamak yukarı çıkmıştım. Kafamı kaldırdım ve ona baktım. Draco'nun bakışları öfkeliydi. "Amacın ne göle mi atacaksın kendini? Uyarayım bu su derin bile değil." Ukalaca konuştuğunda kaşlarımı çattım.
Gözlerim yavaş yavaş Draco'nun kanlı gömleğine gitmişti. O gömlek Draco'nun üzerindeyken, Draco ya bakmaktan korkuyor gibi hissediyordum. Sevmek, sevilmek, aşık olmak çok güzeldi. Sevmeyi Draco sayesinde öğrenmiştim.
Peki Draco beni seviyor muydu? Bu sevgi miydi? Yoksa sevgiden, aşktan yavaşça uzaklaşmaya başlayan bir takıntı mıydı?
Kafamı göle çevirdim su tertemizdi içindeki taşlara kadar her şeyi görüyordum çok berrak bir görüntüydü. Sonra kafamı Draco ya çevirdim. Daha üç gün öncesine kadar Draco'nun gözlerine baktığım anda Draco nun içini görürdüm, temiz gelirdi. Ama şimdi... Üzerindeki kan mı o temizliği görmemi engelliyordu, yoksa benim boynumdaki mühür mü o temizliği görmemi engelliyordu bilmiyordum.
Kim bilir, belki de Draco artık görmeme izin vermiyordur.
"Amacın ne senin? Senden uzak kalmak istiyorum çünkü artık dayanamıyorum! Seni tanıyamıyorum! Beni mühürledikten sonra bir eşyaymışım gibi oraya buraya sürükleyeceğini mi sandın Malfoy?!" Öfkeyle bağırdım. Bir eşya değildim. Draco beni mühürlemişti ama ordan oraya sürüklenen bir eşyası değildim.
"Hayır amacım seni eşya yapmak değil! Ben, ben böyle hissettirdiğim için özür dilerim." Draco şaşırmıştı ama umrumda değildi. Kolumu sertçe çekip kurtardım.
"Özür dilemen hiçbir şeyi değiştirmiyor. Hâlâ aynı şeyler. Özür diledin ve her şey bitti mi sanıyorsun? Özür dilemiş olman, beni buraya zorla getirdiğin, bir eşyaymış gibi hissettirdiğin, gerçeğini değiştirmiyor. Sana ne oluyor söylesene? Amacın buydu değil mi? Beni işaretledikten sonra istediğin her şeyi üzerimde kullanacaktın." Bunları belki bir saat önceden söylemiş olsaydım daha cümleyi bitiremeden ağlamaya başlardım. Ama o kadar çok ağlamıştım ki, artık göz yaşı gelmiyordu.
"Neden seni kullanayım?! Seni kullanmak istesem en başta yapardım asla seni kullanmam! Benim için ne ifade ettiğini bilmiyormuş gibi davranma Potter!" Uzun zamandan sonra ilk defa soy ismimle hitap etmişti bana. Draco da çok sinirliydi ama benim kadar sinirli değildi.
"Senin için ne ifade ettiğimi artık bilmiyorum. Artık hiçbir şeyden emin değilim. Malfoy ara verelim. Kafamı toparlamak istiyorum ama sen varken bunu yapamıyorum." Tam Draco'nun yanından geçip gidecekken, basamağı çıktığım anda Draco yine kolumu tuttu ve beni geriye doğru kendine fazla kuvvetle çekmiş olacak ki, ikimizde merdivenlerden aşağı doğru göle düştük.
Ayaklarım taşlara değer değmez hızla sudan çıktım, su belimin biraz üstüne geliyordu. Islak saçlarımı geriye doğru attım. Draco da sudan hızla çıktı öfkeyle ona baktım. "Bak yine yaptın yapacağını! Aptal mısın sen?!"
Draco nun ıslak saçlarını tıpkı benim gibi geriye doğru attı. "Özür dilerim." Yine özür diliyordu ve ben çıldırmak üzereydim.
Ne için özür dilediği hakkında bile bir fikri olduğunu düşünmüyordum. Şu hareketlerimi yavaşlatsada, ağır ağır Draco'nun üzerine yürüdüm. Ona yaklaştıkça onu itiyordum, o bir adım geriye gidiyordu ama bana yine de itiyordum. "Ne için özür diliyorsun ha?! Beni suya düşürdüğün için mi? Ya da beni burada bırakıp ağlattığın için mi? Beni buraya zorla getirdiğin için mi? Yoksa iznim olmadan beni işaretlediğin için mi?! Ne için özür diliyorsun sen?!"
Öfke ile bağırdım, Draco yu tam bir kez daha itecekken bileklerimi tuttu. Kafamı kaldirdim ve ona baktım. "Her şey için." Geçmiyordu, içimdeki acı, ateş hâlâ sönmüyordu, su soğuktu ama vücudumdaki ateş dinmiyor daha da alevleniyordu. Draco ateşe odun atıyordu.
"Hiçbirisi için affetmiyorum seni, beni evime bırak." Draco iç çekti bileklerimi hâlâ bırakmıyordu. "Hayır üç hafta boyu burdasın. Seni işaretlediğim anda gücünü aldım, üç hafta içinde çok fazla güçsüz düşecek ve feromon salgılayacaksın. Burası bunun için en güvenlikli yer."
"Senin olduğun yer artık benim için güvenli bir alan değil." Öfke ile söylenmiş bir söz vardı. Bu sefer Draco nun gözlerindeki şaşırmış ifadeden daha büyük bir ifade gördüm. Pişmanlık, korku. Korkuyu onda ilk kez görüyordum. Pişmanlığı daha önceden görmüştüm ama korku bir ilkti.
"Benim yanımda güvende hissetmiyor musun...?" Mırıldanarak söylemişti ama duymuştum. Ellerimi çektim. "Hissetmiyorum." Draco nun gözlerindeki korku artıyordu.
O beni kaybetmekten korkuyordu ama yavaş yavaş kaybettiğinden haberi yoktu.
"Hayır hayır! Nasıl güvende hissetmiyorsun! Nott sana dokundu diye onu öldürdüm! Ben, ben daha ne yapmalıyım güvende hissetmen için?!" Draco korkuyla konuşuyordu.
"Nott u benden daha çok kendin için öldürdün. Kendi yararın için. Seni bırakırım diye korktun. Rakip istemedin kendine. Dövüp bıraksaydın rahatlardım, ama o ellerindeki kan beni korkutuyor. Ona her şeyi yapabilirdin, bütün mirasını alır, onu aç bırakırdın, ona yaşarken ölümü tattırırdın, başka adamlarına öldürme emrini verirdin ama sen en yakınım dediğin arkadaşını kendi ellerinle öldürdün. Nott olsun başkası olsun yine de sen olacaksın zaten hayatımda! Ama sen korkudan beni işaretledin! O kadar çok korktun ki başkasına giderim diye, benim iznim olmadan beni işaretledin!"
Draco yutkundu. Draco'nun beyaz gömleği, sudan dolayı vücuduna yapmıştı. Kan Draco'nun göğüsünün altında doğru geliyordu. Yutkundum. O kan Draco ya ait olduğunu düşündüğüm an bile korkunçtu.
"Korktum, bu doğru. Çok korktum. Beni bırakırsın diye korktum yetersiz gelirim diye korktum. Seni kaybetmekten korktum." Bu laflar hiçbir şeyi değiştirmezdi benim gözümde.
"Bu neyi değiştirecek?" Diye sordum. Tek kaşımı kaldırarak Draco ya baktım. Draco ellerimi tuttu. Bu sefer ellerimi geri çekmedim. "Üç hafta boyu burda kalmaktan başka çağren yok. Kendi evinde güçsüz düşersen ne olacağını düşün. Burası biraz daha ferah bir yer rahatlayacağına eminim. Sana yemin ediyorum ki seni rahatsız edecek bir şey yapmayacağım. Kendimi affettirmeme izin ver. Korkum beni ele geçirdi sadece."
"Ya bir kez daha korkarsan?" Draco başını hayır anlamında sağ sola salladı. "Korksam bile artık hayır, sana zarar verecek bir şey yapmayacağım."
Bir şey söylemedim. Draco kendini affettirmeye kararlı gibi duruyordu ama ben kolay kolay affetmeyecektim, affedeceğimi bile düşünmüyordum ama içimde kalan sevgi küçük bir kıvılcım da olsa vardı. Sadece öfkemin ateşi, sevgimi bastırıyordu. Eğer onu affettirmemi istiyorsa önce öfkemi söndürmesi gerekti. Sonra kırdığı kalbimi onarabilirdi.
*****
Bu bölüm pek içime sinmedi ama atim dedim. Uzun bi aradan sonra nasılsınız?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Vita (Drarry)
FanfictionDraco okulun en popüler çocuklarından birisiydi. Yakışıklıydı, çekiciydi, zeki bir gençti ama bunun yanı sıra onu popüler yapan başka bir şey daha vardı. Draco deltaydı. Yüzyılda bir gelen delta. Harry, Draco dan nefret ederdi, ikisinin sürekli kavg...