Karanlıktan sızan ışığın ardından bir cisim, bir silüet yavaş yavaş yaklaşıyordu. Korku tüm vücudumu sarmıştı. Teslim olma vaktiydi. Peki ya neye?
Sıçrayarak kalktım yatağımın etrafında bulunan insanlar, hızlıca baktığım yönlere gidiyorlardı. Kimisinin başı, burnu, gözü, yoktu kimisinin; bir parmağı, eli, hatta bacakları yoktu. Mutfağa doğru ilerledim. Kalın, ince işlemeli bardakta dolu olan suyumu aldım. Az ileri gidip kapsülün içindeki hapımı alıp içtim. Hapımı içince bazı uzuvsuz insanlar yok oluyordu. Rahatlamak için koltuğa uzandım. Televizyonu açıp izlemeye başladım. Elimi saçıma geçirdim. Çok kurumuş yıpranmıştı. Duşa girmeye karar verdikten sonra banyoya doğru ilerledim. İçeri girdiğinde yerde yatan cesetleri aldırış etmeden duşakabinin kapısını açtım ve içeri girdim. Kaynar su teline çarptıkça bana mazi hatırlatıyordu.
"Aslı hadi ama atla artık" diyordu bir ses. Ablamın sesi. "Olmaz. Bu sefer annemi yanlız bırakmayacağım." İnkar etmekte üzerime yoktu.
Havlu ya sarılıp çıktım. Aynanın karşısına geçip saçlarımı kurutmaya başladım. Düz ve kestane rengi saçlarımı fön ile daha düz hale getirdim.
Her zaman kendine bakım yapmayı seven bir kız olduğumdan fazlasıyla bakım ürünüm vardı. Hemen birkaçını alıp bakım yapmaya başladım. Yeşil gözlerimin üzerine maske örtüp uzandım.
Yarım saat sonra maskemi çıkardım, makyajımı yaptım. Karnım acıktığında mutfağa gittim. Yulaftan başka bir şey yemiyordum, ama ne yazık ki yulaf kalmamıştı. Neyse zaten dışarı çıkmak istiyordum. Altıma dar siyah pantolon, üzerime dar, bel hizama kadar, beyaz, sıfır kollu tişört giydim. Kapıya doğru ilerlerken etrafımda dolanan piranalardan kurtulmak için hızlı adımlarla, elime ince bir gömlek alıp dışarı çıktım. Havanın sıcaklığından herkes sokaktaydı. Kalabalığı içinden geçerek beş saatimi geçirdim. Saat gece 10.30 du ve evimden o kadar uzaklaşmıştım ki 0 yürüyerek 3 saat otobüs veya dolmuşla 2 saatti.
Aklıma taksi tutmak geldi ve bence en mantıklısı da buydu. Hemen taksi durağını arayıp bulunduğum yerin adresini verdim. Taksilerin bu saatte azaldığını ve uzun bir süre sonra geleceğini söyleyen adam telefonu kapattı. Bence bekleyebilirim. Böylelikle eve daha hızlı giderdim. Yaklaşık bir buçuk saat sonra bir taksi geldi. Taksiye binip evimin adresini verdim. Dolmuşla 2 saat süren yolu taksiyle 1 saatte gitmiştim. Eve vardığım zaman parayı taksiciye uzattım. Uzun süren araba yolculukları beni tutuyordu. Bu sebepten dolayı evimin önündeki çöpün kenarına eğildim. Çantamdaki suyu çıkartıp içtiğim sırada bir yardım çığlığı duydum. Çığlığın geldiği tarafa baktığımda gözlerime inanamadım
Bir adam... Uzun boylu, zayıf, uzun, kahverengi saçlı ve kahverengi gözlü. Elinde ise elektra şok cihazı. Elektrik direğinin dibinde kilolu kel ve hafif yaşı olan bir adama şok cihazında elektrik veriyordu. Adamın haykırışları Keskin ve acıydı. Bulunduğumuz sokaktan kimse geçmiyordu. Sokağın sessizliğini yaran haykırışlar en sonunda sustu. Şok veren adam durdu. Kafasını yavaş yavaş kaldıran adamın gözleri benimle kesişti. İşte o an kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Etrafımda bir sürü o adamdan canlandı bir sürü ama bir sürü. Kafama sancılar girdi nefes alamıyordum ya da çok alıyordum. Beni gördü. Olayı gördüğümü gördü. Olaya tanıklık ettiğimi gördü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TIMARHANE KÖŞESİ
Mystery / ThrillerCinayeti gördüm ama kimse inanmadı o kadar çok acıdı ki içim, aynı ailemin bana inanmadığı gün gibi... Geçmişim o kadar çok canımı yakıyordu ki bu acıdan gelecekte yaşayamıyordum. Artık bir hiç uğruna yaşıyordum. Yani ben öyle düşünüyordum çünkü o g...