Yüzünü sildiğim elini tutarak "Sen, benim hayatımı kurtardın. Biz seninle böyle tanıştık" dedi.
"Merhaba tanıştığıma memnun oldum. Ben Aslı" elimi ona uzattım. Oda benim elimi tuttu ve üzerini öptü.
"Merhaba. Bende Emir. Hayatımı kurtardığın için teşekkür ederim" dudaklarımın arasından ufak bir kahkaha firar ederken konuşmaya devam ettim.
"Resim ile ilgileniyorum. Kimsem yok" İlgiyle gülümsediğinde oda lafına laf kattı.
"Tıp okudum. Babam ve ağabeyim öldü, annem ise kayıp" Yüzündeki elimi durdurduğumda "annen kayıp derken?" diye sordum.
"Bir buçuk yıl önce kayboldu. Onun hakkında hiç bir ize rastlanmadı"
''Garip, öldüğünü mü düşünüyorsun?"
"Maalesef ki evet" Elimdeki pamuğu yenileyerek konuşmama devam ettim.
"Ondan kalan, özel bir eşyası var mı?"
"Günlüğü var. Ancak babam bizi yatak odalarına asla sokmazdı."
"O zaman biz bakarız"
"Nasıl?"
"Kaçarak" Bu fikir hoşuna gitmiş gibi gülümsediğinde "önce şu yaralardan kurtul" dedim.
Yüzündeki kanların bir çoğunu temizlemiş, sadece alın dipleri kalmıştı. Bu kaçıncı pamuktu bilmiyorum ama epey harcamıştım. Alnına dağılan saçlarını tutup geriye attığımda güldüm. Bu haliyle çok komikti. Çaprazındaki aynayı alıp kendine baktığında oda güldü.
Yüzünü bitirdiğimde sıra vücudundaydı. Ona uzattığım elimi, tuttuğunda "Çok uzun sürdü, yorulursun" dedi. Şefkatle baktığımda "sıkıntı değil, yorulmadım. Devam edelim yoksa kıyafet falan giyemezsin." dedim.
Tüm vücudunu kaplayan kurumuş kan kalıplarını, bu kez peçete ile temizlemeye başladım. Hafif sabunladığım peçete, yumuşak bastırmalar sonucu kan izlerini çıkarıyordu.
İşim bittiğinde, bende bitmiştim. Yatağa uzanıp kollarımı iki yana açtığımda "Yarın mı kaçacağız?'' diye sordu.
"Evet"
"Nasıl çıkacağız buradan?"
"Bilmiyorum. Saatte geç oldu yarın bir yol buluruz" yataktan kalkıp kapıya ilerledim. Kafamı Emir'e döndürerek "yarın sabah görüşürüz" dedim ve çıktım.
Sabah olduğunda hazırlanıp Emir'in odasına gittim. Kapıyı çalmamla açtı ve içeri girdim. Elindeki anahtarı göstererek, aldığını belli etti.
"İstersen bi' aşağı inelim, göz gezdirelim" dediğimde "bana uyar" dedi. İkimizde odadan çıkıp asansöre bindik. Alt kata indiğimizde, çıkışa doğru yürüdük. Giriş kapısının önünde duran uzun boylu, genç adamın;
arkasına güneş vurmasından yüzü seçilmiyordu. Adımlarını hızlandırarak bize yaklaşan genç, bir süre sonra arkasındaki güneşi yok etti ve yüzü görünür hale geldi.
Egemen.
Belkide bu, gördüğüm halüsinasyonlardan biriydi. Anlamak için ona, kafamı çevirerek hem sağdan hem soldan baktım. Ancak gerçekti.
Neredeyse bir ay önce yanlışlıkla öldürdüğüm adam, karşımda duruyordu hemde tüm gerçekliliği ile.
Emir, dudaklarının arasından "ağabey" diye fısıldadığı sırada koşarak yanına gitti. Bende onu takip ederken yüzümde oluşan tebessüme engel olamıyordum. Ölmemişti.
Yanına vardığımda Emir ile çoktan sarılmışlardı. Onları izlerken Egemen, benim tarafımdaki kolunuda açarak sarılmamı dile getirdi. Kollarımı, Emir ve Egemen'e sararak "özür dilerim" dedim. Egemen, kollarını bizden ayırarak omuzlarımdan tuttu. "Özür dilemene gerek yok, küçük kız" dediğinde gülümseyerek ona baktım. Kafamı Emir'e döndürdüğümde mutluluğunu şüphe kaplamış bir halde Egemen'e bakıyordu. Ona bir kaç adım yaklaştığında, Egemen anlamış gözlerle "biliyorum şaşırdınız. Çünkü resepsiyondan rica ettiniz bana baktınız, ancak adım yoktu bu yüzden öldüğümü düşündünüz ama yaşıyorum. Nasıl olduğunu sorarsanız, babamı öldürdüğümden beri hastanelere giriş çıkışlarımı sahte kimlik ile yapıyorum" dedi.
"Siz nereye gidiyordunuz" dediğinde Emir "artık nereye gittiğimizin bir önemi yok" dedi.
3 senedir bu tımarhanedeyim ve mutluyum. Emir yanımda, Egemen ise her gün geliyor beraber eğleniyoruz.
Bugün, Emir ile tanışmamızın üçüncü yılı. Bu sebepten Emir, beni tımarhane köşesine davet etti. O köşeyi düzenledi. Güzel ışıklar yerleştirdi. Bazı akşamlarımızı orada geçiriyorduk.
Üzerime giydiğim toz pembe elbiseye uygun makyajımı tamamladıktan sonra saçlarımı düzelttim. Çantamıda yanıma aldıktan sonra odadan ayrılarak koridorun köşesine ilerledim. İçeri girdiğimde Egemen sandalyede oturuyor Emir ise ayakta beni bekliyordu.
İçeri girdiğimde Emir, elimi tutarak ilerledi. Odanın ortasına geldiğimizde, cebinden çıkardığı küçük kırmızı kutuyla önümde diz çöktü. Tuttuğu kırmızı kutuyu açarak "benimle evlenir misin?" diye sordu. Şaşkınlıkla ona bakarken, Egemen'de bizi ağzı açık bir şekilde izliyordu. Dudaklarım arasından firar eden "evet" kelimesiyle Emir, kutudan çıkardığı yüzüğü parmağıma takarak bana sarıldı.
SON
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TIMARHANE KÖŞESİ
Mister / ThrillerCinayeti gördüm ama kimse inanmadı o kadar çok acıdı ki içim, aynı ailemin bana inanmadığı gün gibi... Geçmişim o kadar çok canımı yakıyordu ki bu acıdan gelecekte yaşayamıyordum. Artık bir hiç uğruna yaşıyordum. Yani ben öyle düşünüyordum çünkü o g...