16. Bölüm. Ölüm

17 2 1
                                    

Egemen YILDIZ'dan

Stajı daha yeni bitirmiş savcılıkta çalışmaya yeni başlamıştım. Çocukluğumdan beri hayalim olan hukuk bölümünü artık bir mesleğe dönüştürmüştüm. Normal bir günde bir davadan çıkmıştım. Çıktığım andan beri yükselen bağrış seslerinin geldiği yöne ilerledim. Bir mahkeme salonunun önünde arbede yaşanıyordu. Kalabalığı yarıp, içeri girdiğimde bir adam Cübbeli bir kadına saldırıyordu. Muhtemelen bu kadında savcıydı. Adam, kadını sert bir şekilde yere ittiğinde adamı tutup duvara çektim. Ardından gelen polis ekiplerine adamı teslim ettim. Tekrardan olayın yaşandığı yere gittiğimde kadın hala yerdeydi. Polislerin de uzaklaşın anlamına gelen hareketinden sonra kalabalık dağıldı. Kadına, elimi uzattığımda kafasını kaldırıp elini benim elimin üzerine koydu. Onu yerden kaldırdığımda yüzlerimiz karşılıklıydı Ve o an nutkum tutuldu. Kahverenginin en koyu tonuna çalan saçları yüzüne saçılmıştı. Koyu renkli gözleri, gözlerime baktığında o an oradan kaybolmak istedim. Çünkü tekrardan bir duygunun içine düşüyordum.

Aşk. 

Ne kadar üç harfli bir kelime olsa da insan için önem teşkil ediyordu. Cübbenin altına giydiği dar, kısa, beyaz, boğazlı kazak vücut hatlarını belli ederken elini omuzuma koydu. Dudaklarına küçük bir tebessüm kondurarak "teşekkür ederim" dedi. Sesi, uzun bir melodi halinde beni uzaklara götürdü. Uzaklarda ise sadece o ve ben vardım. O kadar derin duygular içerisindeydim ki sadece rica etmek için mırıldandım. Donup kalmıştım. Onun gözleri kahvenin en güzel tonuna sahipti. Saçları da aynı şekilde. Başka birine asla yakışmayacak bir renkte...

Daldığımı anlamış olacak ki elini kaldırarak gözümün önünde birkaç kere salladı. Eski tebessümünü dudaklarına daha fazla yayarak "iyi misin?" dedi. Gözlerimi hızlıca birkaç kere kırpıştırıp "evet iyiyim" dedim. Eliyle elimi tuttu o an kalbimi durmuş gibi hissettim. Hiç kimseye bu kadar derin duygular beslememiştim bu zamana kadar. Kafasını hafif sağa yatırarak "eğer mahkemen yoksa benimle kahve içer misin teşekkür anlamında?" dedi. Bugün şanslı günümdeydim. Akşama kadar herhangi bir mahkemem yoktu. Ben de ona gülümseyerek "tabii ki" dedim. 

"Saat 18.00'da buluşsak olur mu?"

"Tabii olur" ardından yanımdan ayrılarak alt kata indi. Yarım saatim vardı. Hızlıca arabaya binip evime gittim. Eve vardığımda kısa bir duş alıp üzerimi giyindim. Üzerimde fazla ciddi durmayan takım elbise, lacivert renkteydi. Hafif kumral saçlarımı dağıttıktan sonra dinlendirici olarak kullandığım gözlüğü evde bıraktım. Saate baktığımda 15 dakikam vardı. Tekrar arabama binip savcılığa ilerledim. Kahve içeceğimiz yer savcılığın kafesiydi.

Kafeye gidip bir masaya oturdum. Burası iki kişilik bir masaydı ve cam kenarıydı. Manzarası muhteşem olan yere güneş batımı eşlik ediyordu. Çok geçmeden o da geldi. Birbirimiz ile tanıştık. Adı Ecrin imiş. Adının anlamı gibi o bana bir hediyeydi. Üzerine giydiği beyaz, fresh elbise onu daha sevimli yapmıştı. At kuyruğu olarak topladığı saçlarından birkaç tutam yüzüne düştüğünde eliyle kulak arkasına atıyordu. O da savcıymış ve daha ilk gününden bir saldırıya uğramıştı. Bir meslek başlangıcı için çok kötü bir durumdu. Şahsen ben ilk günde böyle bir şeyle karşılaşsaydım devam etmek istemeyebilirdim. 

Kahvelerimiz bittiğinde hesabı ödeyip çıktık. Onu evine bırakmak için bir teklifte bulundum. O da bu teklifimi kabul etti. Arabaya binerken onun kapısını açtım oturduğunda ise kapattım. Ardından sürücü koltuğuna oturup sürmeye başladım. Evinin adresini sorarak nerede olduğunu öğrendim ve o istikamete doğru yol aldım. Evinin önüne geldiğimizde teşekkür edip arabadan indi. Evi bizim eve çok uzaktı ayrıca tenha bir yerdeydi. Ecrin tam apartmana gireceği sırada, kapıdan biri çıktı. Camım açık olduğundan konuşmalarını duyabiliyordum. "Abla!" Diye boynuna sarılan kız "erken çıkmışsın"dedi. Ecrin de buna karşılık olarak "evet bugün işim yoktu, küçük kız" dedi. Ecrin'in kardeşi bakışlarını arabaya çevirdiğinde hızlıca Camı kapatıp, kafamı diğer tarafa çevirdim. Ecrin kardeşine benden bahsetmemişti bu sebepten belki de bilmelerini istemiyordu. Onu kötü duruma düşürmek istemezdim

Tam 5 yıl oldu Ecrin'le tanışalı. Şu anda sevgiliyiz hatta ciddi düşünüyoruz. O benim ailemle bense onun ailesiyle tanıştım. Ancak Ecrin'in küçük kardeşi Aslı ile tanışamamıştık. Benimle görüşmek istemediğini söylüyormuş Ecrin'e. İtiraz etmedim. O gün nişan tarihini konuşmak için Ecrin'i alt sokaklarındaki parka çağırdım. Buluştuğumuzdan kısa bir süre sonra yükselen dumanlardan dolayı, Ecrin bakmak istediğini söyledi. Ona beraber gitmeyi teklif ettim ancak benim burada beklememi söyledi. Onu dinledim. Uzun bir süre yanıma gelmediğinden, onu aradım. Ancak açmadı. Arabamla onların evinin önüne gittim. Ecrin, kanlar içinde yerde yatıyordu. Diğer köşede oluşan kalabalık Aslı ile ilgileniyordu. Hızlıca yanına gittim kafasını bacağımın üzerine koydum. Ancak çoktan ölmüştü. Vücudu buz kesmişti. Dudaklarının eski rengi kalmamıştı, mora bulanmıştı. Saçları ise eskisi gibi rüzgarda savrulmuyordu, onu ilk gördüğüm gündeki gibi yüzüne saçılmıyordu. O artık benim tanıdığım Ecrin değildi. Ölüm onu bambaşka bir insana dönüştürmüştü. Hem de çok farklı bir insana...

TIMARHANE KÖŞESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin