Emir YILDIZ 'dan
Aslı gittiğimi sanıyordu. Ama hayır. Her zaman yaptığın gibi yine izledim. Gözden kayboluncaya kadar. Asansörün köşesinden ona bakmayı sürdürürken, kapıyı açmasıyla gördüklerime şok olmam bir oldu. Avizenin yanına bir ip sarkıtmıştı. Altına ise bir tabure yerleştirmişti. İntihar edecekti. Bugün bana yaptıkları sadece hayata veda mıydı? Hiç düşünmeden, yanına gidecekken asansörün kapısı açıldı ve geriledim. Asansörden inenler birkaç tımarhane görevlisiydi. Ve bağırarak "kız orada hızlı olun" dedi içlerinden bir tanesi. Hayır olamaz. Burada intihara kalkışanları, birkaç günlüğüne kapalı, hapishane gibi bir yere götürüyorlardı. Muhtemelen Aslı'yı da oraya götüreceklerdi. Aslı'yı, kollarından tutarak asansöre götüren adamların, beni görmemeleri için daha çok geriledim. Aslı itirazlar içinde asansöre doğru yürüyordu. Aklıma bir fikir geldiğinden hızlıca oradan uzaklaşıp yemekhaneye indim. Elime bir bıçak aldım ve çalışanların gözünün önünde kendine batıracakmış, boynumu kesecekmiş gibi yaptım. Aşçıların haykırışları arasında gelen görevliler beni kolumdan tuttu. Evet tahmin ettiğim gibi olmuştu. "Buradakiler de iyice arsızlaştı" diyen görevli, beni çekiştirerek bodrum kata indirdi. Orası bodrum kattaydı. Ardındansa eline anahtarları alıp kapıyı açtı. Burada, normalde iki tane hücre vardı. Ancak ikinci hücre temizlik malzemeleri deposu olarak kullanılıyordu. Fazla zorunlu olmadığı sürece oraya kimseleri sokmuyorlardı. Hücrenin önüne geldiğimizde Aslı beni gördü. Şaşkın gözlerle bana ve yanındaki görevliye bakarken görevli "rahat durun"dedi. İçeriye girdiğimden beri Aslı gözlerini ayırmadan bana bakıyordu. Burada tek uzun bir oturak vardı.
"Emir, senin burada ne işin var?"
"Sen beni geç, senin burada ne işin var?"
"Odama girdikten sonra, bir ip avizenin yanına asılmıştı. Yani daha çok intihar edecekmişim gibi. Ardından görevliler geldi ve beni buraya getirdiler. Şimdi sen söyle"
"İntihara kalkıştım."
"Odanda seni nasıl gördüler?"
"Odamda değilim. Yemekhanedeydim"
"Yakalanacağını bile bile niçin orada buna kalkıştın?" Aslı, güzel olduğu kadar zekidi. Onun kıvrak zekası çoğu zaman beni alt ediyordu.
"Bir anlık içimden geldi"
"İntihar etmek bir anda olan bir şey mi?"
"Bence evet"
"Peki ya ölseydin". Benim için üzülmüştü. Ve bu üzüntüyü ne ağabayimden ne de babamdan görmüştüm. Ona yaklaşarak "üzülür müydün?" dedim. Elini, yüzüme koyarak "sadece sana değil Emir. Ben, intihar eden insanlara üzülürüm." dedi. Teni, alev gibi sıcaktı. Aynı o yangındaki gibi.
"senin yüzünden öldü benim nişanlım senin yüzünden". Ağabeyim kırbaçla beni dövüyordu. "Hayır abi hayır. Ben öldürmedim. Git bunun hesabını babama sor" beni kaldırıp sert bir şekilde duvara yapıştırdı.
"Çok mu aşıksın Aslı'ya"
"Evet"
"Ben de, senin yüzünden ölen o kıza çok aşıktım."
Saatlerde süren sessizliğimizin ardından, ikimiz de yere karşılıklı bir biçimde oturduk.
"Emir, hiç aşık oldun mu?"
"Evet ve bir daha unutmamak üzere" Bunu söylediğim zaman yüzü düştü.
"Peki ya sen?"
"Evet. Hem de bir daha asla çıkamayacağım bir yerdeki kişiye" Bir daha çıkamayacağı yer burasıydı yani tımarhane ama kişi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TIMARHANE KÖŞESİ
Bí ẩn / Giật gânCinayeti gördüm ama kimse inanmadı o kadar çok acıdı ki içim, aynı ailemin bana inanmadığı gün gibi... Geçmişim o kadar çok canımı yakıyordu ki bu acıdan gelecekte yaşayamıyordum. Artık bir hiç uğruna yaşıyordum. Yani ben öyle düşünüyordum çünkü o g...