Yemekhaneye indiğim sırada, karşıdaki uzun kuyruğu görerek yönümü kantine çevirdim. Yemek yerine aperatif atıştırmalıklar alacaktım. Kantinden bisküvi ve çubuk kraker aldım. Yanına kuru kuru gitmesin diye meyve suyu. Ben, bisküvilerden yemeyeceğim için kendime yulaf baktım ve buldum. Paketin içine yoğurt ve yulafı karıştırarak hazırlamışlardı. Ödediklerimin arasına onu da ekleyip kantinden ayrıldım. Merdivenlerden çıkıp, Emir'in odasına ilerledim. Kapısı, hafif açık olan odanın önünde beni durduran şey, Emir ve Egemen'in konuşması oldu. Egemen sesini kısarak konuşuyordu.
"Ne zaman söyleceksin, Emir Aslı'ya?"
"Bilmiyorum ağabey şu kaza olmasaydı söyleyecektim. Ancak korkmuyor değilim. Bunu öğrendikten sonra benimle görüşmek bile istemeyebilir"
"Geç karşısına söyle"
"Bunu söylerken yüzüne bakamam''
"Ya ne yapacaksın?"
"Mektup. Hatta yazdım bile cebimde.'' Egemen bir şey söyleyeceği sırada içeri girdim. Dudaklarıma kondurduğum gülücük, sahte olduğu kadar yapmacıktı da. Beni gördüklerinde, dut yemiş bülbüle döndüler. Gözlerimi hafifçe kıstıktan sonra "Ne oldu? Özel bir şey mi konuşuyordunuz?" dedim. Emir, yutkunduktan sonra gülümseyerek "hayır sevgilim" dedi. Emir'e neler olduğunu soracak, gerçekleri öğrenmek istediğimi söylecektim, ancak bununla yüzleşmek istemiyordum.
Emir'in yanına giderken telaşla ayağa kalktı. Ellerimi boynuna sardım ve aramızda santimler bıraktım. Korkmuş ve tedirgindi. "Sen benden bir şey mi saklıyorsun yakışıklı sevgilim?" oda ellerini belime sararak bana karşılık verdi. Korkusu biraz daha geçmişti. Yutkunarak "Hayır sevgilim abi kardeş şeyleri konuşuyorduk" dedi. Sesinde mahcubiyet vardı. "Peki o zaman" derken aramızı daha çok kapattım. Hatta burunlarımız neredeyse birbirine deyecekti. Egemen sesli bir şekilde öksürdü. Emir'de bana bundan utandığını belli etmeyecek şekilde benden ayrıldı.
"Ben bir şeyler aldım hadi hep beraber yiyelim" dediğimde, Egemen poşete yöneldi ve içinden büskiviyi çıkardı. Çıkardığı büskividen bir tanesini Emir'e verdikten sonra kendi de yedi. Egemen, poşetin içinden çıkardığı yulafı, Emir yoluyla bana verdiği sırada, onu masaya koyup Emir'in yanına ilerledim. Yanına oturup meyve suyunu açtım ve ağzına uzattım. Bir kaç yudum aldıktan sonra, geri çektim. Egemen ağzına hızlıca büsküvileri sıkıştırdıktan sonra "Ben buralarda fazla görünmeden gideyim. Hemşireye şehir dışına çıkacağımı söyledim" dedi. Bunun üzerine Emir, Egemen'e kafasını çevirerek "tamam ağabey sana bir şekilde haber vereceğim" dedi. Bende Egemen'e tekrar teşekkür edip, görüşürüz dedikten sonra Egemen odadan ayrıldı.
Emir ile başbaşa kalmıştım. Belki de sorular sormanın tam sıradaydı ancak ben korkaktım. Gerçekler yüzüme rüzgar gibi vurulduğunda, fırtınaya çevirip hortum olacaktı ve o hortum her şeyi içine katıp, büyüyerek ilerleyecekti; tüm yaşamımı bir girdap gibi içine çekecekti. O girdabın dibi olmak istemiyordum. Girdabın dibi gibi karanlık, kimsesiz ve sessiz bir yere kendini bırakmak kim isterdi? Emir istiyordu hemde benimle birlikte. Onun elini bıraksam, tek gitse olmuyor muydu? Yada hiç girmeden Emir'i kurtarsam? Ama biz çoktan o girdabı yarılamıştık, artık herşey için çok geçti.
Neredeyse akşam olmak üzereyken, kapının açılmasıyla kafamı sağ tarafa çevirdim. Bir hemşire gelmişti. Hafifçe gülümseyerek, "Emir Bey yarın taburcu olabilirsiniz" dedi. Ardından kapıyı kapatıp gitti. Oturduğum koltuktan kalkıp Emir'in yanına gittiğimde onun omzuna dokunarak "istersen eşyalarını şimdi toplayalım sabahta hemen çıkalım" dedim. Omzuna koyduğum elimi tutarak "olur sevgilim" dedi. Onun yanından ayrılarak eşyalarını toplamaya başladığım sırada oda ayağa kalktı ve dolap kapaklarından birini açtı. Dolabın altına eğildiği sırada, kısalan tişörtü ile beraber cebindeki kağıdı gördüm. Muhtemelen Egemen'e bahsettiği kağıt buydu. Tekrar doğrulduğu sırada, kafamı önüme çevirdim. Arkamdan yaklaşarak elindeki birkaç eşyasını bana uzattı. Bende elindeki eşyaları alıp poşete yerleştirdim. Arkamı döndüğüm Emir'i görmemle irkildim. Gitti sanmıştım ancak gitmemişti. Korktuğumu oda anlayınca güldü ardından bana birkaç adım daha yaklaştı. Beni belimden kavrayarak kendine çekti ve bir kaç santim havaya kaldırdıktan sonra, yürüyerek beni duvara yasladı. Kafasını hafifçe öne eğdikten sonra yüzüme daha çok yaklaştı. Bende, kafamı duvardan kaldırıp ona yaklaştırdım ve elimi, dudaklarının üzerinde gezdirmeye başladım. Diğer elimle ise yüzünü tutarak kendime daha çok yaklaştırdım. Vücudumu, duvardan ayırıp ona yaslandım ve bacağımın birini, yavaşça onun bacağına sardım. Dudaklarının üzerinde gezdirdiğim elimi dudaklarından çektim ve boynunun arkasından tuttum. Son kez dudaklarıma baktıktan sonra gözlerini kapadı. Emir ile aramdaki boy mesafesi fazla değildi ancak yinede parmaklarımın üzerinde durup, onu öpeceğim sırada kapı tıklanıp açıldı. Bir kaç adım geriledikten sonra Emir iki dudağını birbirine bastırarak gözlerini devirdi. Ardından kapıya dönüp baktığında, karşısındaki hemşireyi gördü. Hemşire, utanç içinde gözlerini bizden ayırdığı sırada elinde tuttuğu kağıdı uzatarak "imzalamanız lazım" dedi. Emir hemşirenin yanına ilerleyip kağıdı imzaladı. Hemşirenin gitmesiyle yatağa oturduğu. Bende onun yanına gidip oturdum. Elini tuttuğum sırada diğer eliyle yüzümü kavrayarak "şuan seni öpmemek için deliriyorum" dedi. Bu beni gülümsetmişti. Yüzümü kavradığı elini daha sıkı tutarak yüzüne yaklaştırdı. Ancak ben kafamı geri çekerek ayağa kalktım.
"Uyumayacak mıyız, sevgilim?"
"Niye kaçtın? Seni öpecektim."
"Seni ilk olarak ben öpeceğim."
"O zaman öpseydin"
"Şuan değil. Şimdi soruma cevap ver uyumuyor muyuz?"
"Uyuyacağız ancak yeterli genişlikte yatağımız yok"
"Gidip isteyeyim" dediğimde odadan çıkıp resepsiyona ilerledim. Resepsiyonist kadınlardan birine "pardon ben refakatçiyim de bir yatak rica edebilir miyim?" dediğimde "tabii ki" dedi ve resepsiyondan ayrılarak koridorda yürümeye başladı. Bende onu takip ettim. Sağ tarafta bulunan odalardan birine girdiğinde, onu dışarıda bekledim. Elinde seyyar yatakla çıkan kadın, onu sürerek odamızın önüne sürükledi. Oda, resepsiyonun karşısında olduğundan biliyordu muhtemelen. Ben kapıyı açtığımda kadın içeri sürmeye devam etti ve "isterseniz iki yatağı birleştireyim yan yana yatın" dediğinde Emir dudağının kenarını kıvırarak "bana uyar" dedi. Bunu duyduğumda alt dudağımı dişleyerek Emir'e döndüm ve gözlerimi hafifçe büyüterek olmaz anlamına gelen işareti yaptım. Bunun üzerine Emir, hemşireye dönerek "teşekkürler biz gerisini hallederiz" dedi. Hemşire odadan çıkar çıkmaz Emir bana dönerek ''Neden olmaz sevgilim?'' dedi.
"Yani şimdi hemşirenin yanında bir şey söyleyemedim ama... Boşver ayrı yataklarda uyuyalım"
"Peki" koltuğu köşeye çekip, yatağı oraya yerleştirdim. Ardından üzerine çarşaf sererek yatağımı hazırladım. Üzerime giyecek hiç bir şey yoktu. Bende Emir'e dönerek "benim giyecek bir şeyim yok senin var mı?" dedim. Emir çantasına ilerleyerek içinden birkaç kıyafet çıkardı ve bana verdi. Bende elimdeki kıyafetlerle birlikte tuvalete ilerledim ve üzerimi giyinip odaya geri geldim. Emir'in kıyafetleri bana biraz bol gelsede yinede üzerimde fena durmuyordu. Emir beni yavaşça süzerek sırıttı. Ardından yatağına uzandı. Bende kendi yatağıma geçip, uyudum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TIMARHANE KÖŞESİ
Misterio / SuspensoCinayeti gördüm ama kimse inanmadı o kadar çok acıdı ki içim, aynı ailemin bana inanmadığı gün gibi... Geçmişim o kadar çok canımı yakıyordu ki bu acıdan gelecekte yaşayamıyordum. Artık bir hiç uğruna yaşıyordum. Yani ben öyle düşünüyordum çünkü o g...