Gözlerim, dehşetle bıçağa bakarken bir iki adım sağa kaydıktan sonra koşarak Emir'den kurtuldum. Burayı koridora bağlayan biraz dar bir duvar vardı. Duvarın önüne geçip, çıkacağım sırada Emir tekrar karşıma çıktı. Onu gördükten sonra geri geri gitmeye başladım ancak ayağımın büyük bir kaba çarpmasıyla durdum. Burası, oldukça karanlıktı. Etrafıma bakınmaya başladım. Emir, bileğimden tutup beni çekiştirdiği sırada içerisi loş bir ışıkla aydınlandı. Beni, tekrar bileğimden sürükleyerek odanın çıkış duvarının önüne getirdi. Duvarın üstündeki siyah stor perdeyi yere sıfır şeklinde aşağı indirdi. Ayağımın neye çarptığını merak ettiğimden, arkama baktığımda kocaman bir leğen gördüm.
Leğenin içi kırmızı bir sıvı ile doluydu. Bu sıvı, muhtemelen kandı. Beni, leğenin yanına götüren Emir, elini leğenin içine sokarak kavisler çizmeye başladı. Leğenin içinden çıkardığı elini havada tutarak elinden akan kanları izledi. Ardından elini iki üç kere silkeledi. Silkelediği elinden sıçrayan kanların bazıları yüzüme geldiğinden yüzümü kırıştırarak "yapma!" dedim. Sadece gözleriyle bana baktığı sırada "Neden ki? Kandan zevk almıyor musun yoksa?" diye sordu. Kafamı iki yana salladığımda "Maravilloso*¹" dedi.
Leğenin etrafında dolanmaya başladı, ardından elini tekrar içi kan dolu leğene soktu. Bunu yaparken sırıtması bundan zevk aldığını anlatıyordu. Elini leğenden ayırıp, yukarı doğru kaldırırken gözüm leğene damlayan kanlara kaydı. Ardından Emir'in suratına bakmak için kafamı çevirdiğim de gözlerim, Emir'in elindeki gözlere kaydı. Elinde iki adet insan gözü tutuyordu. Midemin bulandığını hissettim.
Elimle karnımı tutarak "içimi acıtıyorsun, yalvarırım yapma" dediğimde kafasını kaldırarak bana üstten baktı. Ardından "sende benim içimi acıttın" dedi. Elinde tuttuğu iki çift insan gözünü, avucunun içine alarak sıktı. Elinden gelen sesler yetmezmiş gibi birde avucundan, gözlerden bazı parçalar sıçrıyordu. Yüzümü kırıştırıp gözlerimi kapattım. Kafamı oradan başka yere çevirdiğimde, eliyle çenemi tuttu. Gözlerimi açıp eline bakmamla irkildim. Çünkü bu el, kanın içine batırdığı eliydi. Kafamı çevirerek ona bakmamı sağladı. Çenemi tuttuğu elini, çenemden çekerek yüzümde gezdirmeye başladı. Yanaklarımdan sonra göz pınarlarıma getirdiği elini dudak kenarıma getirince durdu.
Boşta olan eliyle bileğimi tutarak, aşağı eğildi ve diğer elini tekrar leğenin içine soktu. Leğenden çılardığı elini, dudaklarıma yaklaştırdığı sırada geriye bir kaç adım attım. Bu hareketimi bekliyormuş gibi hızlıca belimden tutarak beni, kendine yaklaştırdı. Belimi sıkı tuttuğundan canım acıyordu. Bu sebepten biraz kıpırdandım. Ancak bu, daha sıkı tutmasına sebep oldu.
Dudağımın tümüne yaydığı kanın kokusu burnuma dolarken "yala" dedi. Söylediği şeye karşılık "neyi?" diye sorduğumda "dudağını" dedi. Bu olay daha çok midemin bulanmasına sebep olurken yüzümü tekrar kırıştırdım. "O yüzünü bir daha kırıştırırsan sana bardak bardak kan içittiririm" dediğinde hemen yüzümü düzelttim. Kaşlarını çatıp bana baktığında "bundan nasıl zevk almazsın? Hayatın tadına en iyi böyle varırsın" dedi. Şaka mı yapıyor diye yüzünü inceledim. Ancak gayet ciddiydi. "Hadi" dediğinde kendi dudağına da sürdü. "Beraber yalayalım". Elimle dudağımı sildiğimde, sinirle bana baktı. Kahverengi gözlerinin altından çıkan kırmızılıklar ürkütücü gözüküyordu.
Elini, belimden çekerek yanağımı sıktı. Avuç içine aldığı kanı, ağzıma yaklaştırdı. Yanağımı daha çok sıktığında, ağzımı açmak zorunda kaldım. Avuç içinden ağzıma döktüğü kanı, yuttuğumda midem yanmaya başladı. İğrenç. Bir avuç kan yuttuğuma inanamazken, tekrar belimden sıkıca tutarak kendine yaklaştırdı. Vücudum, onun vücuduyla bütün halindeyken kollarımdan güç alarak kendimi ondan uzaklaştırmaya çalıştım. Ancak bu kez sırtımdan iterek buna engel oldu. "Bırak!" diyerek konuşmama devam ettim. "Yoksa üzerine kusmak zorunda kalacağım" dediğimde yavaş yavaş gevşettiği elinden kurtularak bir köşeye ilerledim. Midemdeki her şeyi, o köşeye boşalttıktan sonra oradan uzaklaştım.
*¹isp: harika
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TIMARHANE KÖŞESİ
Misterio / SuspensoCinayeti gördüm ama kimse inanmadı o kadar çok acıdı ki içim, aynı ailemin bana inanmadığı gün gibi... Geçmişim o kadar çok canımı yakıyordu ki bu acıdan gelecekte yaşayamıyordum. Artık bir hiç uğruna yaşıyordum. Yani ben öyle düşünüyordum çünkü o g...