14. Bölüm. Delilik

14 2 0
                                    

Karşıya oturan adamlardan biri spikere baktı. Ardından spiker bizi kaçıran adama bakarak kafasını salladı. Kapıdan uzaklaşan adam bir süre sonra geldiğinde, elinde üç tane beyaz çuval vardı. Çuvalları güçlükle taşıyan adam, yere koyduğunda spiker, "şimdi sizleri test edeceğiz'' dedi. "Bu çuvalları komutlara uyarak kaldıracaksınız" dediğinde yanımda duran kadın "Ama tırnaklarım" diyerek tırnaklarını, spikere gösterdi. Karşıda oturan adamlardan biri "ya sabır!" Diyince kadın bu sefer ona döndü ve "siz çok sıkıcısınız beni biraz övsenize" dedi. Bunu duyduğunda eliyle şakaklarına bastıran adam "iyi tamam güzelsin" dedi. Bunun üzerine kadın "yetmez" dedi. Elini saçına dolayarak "saçlarımın ipekliğini...", parmaklarını yüzüne vurarak "...yüzümün pürüssüzlüğünü...", ellerini belinden aşağı indirerek "...fiziğimi..." ve duruşunu dikleştirerek "...boyumu posumu bi' öv" dedi. Bende dahil olmak üzere yanımdaki adam, spiker ve karşıda oturan adamlardan biri gülüyordu. Adam hiç bir şey söylemediğinde kadın, "Ben çok güzelim, boyum güzel posum güzel. Fiziğimde muhteşem. Senin iltifatlarına gerek yok" dedi. Muhtemelen kadında Narsistlik kişilik bozukluğu vardı. Bu tür insanlarda kendini aşırı beğenme duygusu bulunur.

Sırayla önümüze konulan çuvallardan sonra spiker "önce iki elinizle kaldırın" dedi. Bunun üzerine iki elimle çuvalı tuttuğumda kaldırabileceğimi anladım. Ancak kaldıramamış gibi yaparak yüzümü kırıştırdım. Kafamı karşıda oturan adamlara çevirdiğimde hepsi yanımdaki adama bakıyordu. Bende kafamı adama çevirdiğimde neden adama baktıklarını anlamıştım. Adam sadece sol kolu ile  çuvalı tutuyordu. Spiker sözünü tekrarlayarak "çift el" dedi. Adam, bu sözün ona söylendiğini anlayınca "benim sağ kolum yok" dedi. Spiker derin bir iç çektikten sonra "sağ kolun orada görüyorum" dedi. Bunun üzerine adam "yok! Yanlış görüyorsun" dedi. Muhtemelen bu adamda da yarı alan ihmali vardı. Yarı alan ihmaline sahip insanların herhangi bir beyin lobunda lezyon bulunur. Ve bu lezyon sağ veya sol tarafı ihmal eder. Artık herkes bizim anormal olduğumuzu düşünmeye başladığında bağırarak arkamdaki duvara yaslandım. Bağrışım üzerine bana bakan herkese elimle karşı duvarı göstererek "karşıda kocaman bir canavar var" dedim. Şuan elbette öyle bir şey görmüyordum. Ancak benim normal olduğumu düşünmesinler diye söylemiştim. Odanın bir köşesinden diğer köşesine koşarak "imdat canavar peşimde!" diyordum. Derken spiker beni kolumdan tuttu ve "siz nereye seyahat ediyordunuz?" Diye sordu.

"Tımarhaneye"

"Tımarhaneye mi?!" Dehşetle gözleri açılan adam etrafa baktı.

"Evet tımarhaneye. Depreme güvenli değilmiş o yüzden" Amacıma ulaşmıştım. Deli bir insanı kim satın almak istesinki.

Bizi otobüsten kaçıran adam, kapının dışına koyduğunda "sakın polise haber vermeyin" dedi. Ardından alaycı bir tavırla "zaten söyleseniz kim inanır ki" diye ekledi. Buraya arabayla gelirken cam tarafında oturduğumdan yolu biliyordum. 

  Ana yola geldiğimizde yolculuk ettiğimiz otobüsü gördüm. İçinde bir kaç polis araştırma yapıyordu. Polislerin yanına gidip bizi kaçıran adamların adresini verdim. Ardından bizi polis aracına bindirip şehir merkezine götürdüler. Aklım Emir'deydi. Acaba hayata tekrar tutunabildi mi? 

 Karakolun önüne geldiğimizde polis, ifade vermemiz gerektiğini söyledi ve bizi bir yere oturtturdu

Önce kadın, ardından yanımdaki adam ifade verdi. En son ben ifade vermeye girmiştim. Loş bir ışıkla aydınlatılmış, gri duvarlı bu odada gördüğüm her şeyi anlattım. Söylediklerimin bazılarını not alan polis kısa bir süre sonra beni dışarı çıkardı. Ben, çıkmadan önce ifademi alan polisi durdurup "orada yaralananlar hangi hastaneye gitti?" Diye sordum. Üzüntülü bir ifade ile bana bakan adam "hemen ilerideki hastaneye" dedi. O hastanenin yerini biliyordum. Hızlıca karakoldan ayrılıp hastaneye yürümeye başladım. Kaldırımda neredeyse koşuyordum. Kısa bir süre sonra sıkışan bacağım acımaya başladı. Kolumdaki yara da kanamayı kesmişti ancak hala acıyordu. Hastaneden içeri girdiğimde, resepsiyona ilerledim.

"Pardon, bir otobüs kazası yaşandı  yaralananlar nerede?"

"Üst kata çıkın hemen görürsünüz"

 Asansör yardımıyla üst kata çıktığımda teker teker odalara bakmaya başladım. Kafamı çevirip karşıya baktığımda Egemen'i gördüm. Hafif kumral saçları dağılmış, kafası öne eğik bir biçimde oturuyordu. Yanına gidip omuzuna hafifçe dokundum. Kafasını kaldırdığında bir iki adım geriledim. Gözlerinin içi kıpkırmızıydı. Ağlamıyordu. Bu benim için belki Bir umuttu belki de hüsran. Egemen Emir'den asla hoşlanmıyordu. Bu her halinden belliydi. Belki de ölmesine seviniyordu belki de gözlerinin kırmızı olmasının sebebi ölümüydü. Belki de yaşam savaşı.






TIMARHANE KÖŞESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin