Yavaş yavaş aralanan gözlerimin ilk gördüğü şey, muayene odasının mavi desenli duvarıydı. Gözlerim tamamen açıldığında arkamda kar maskeli bir adam olduğunu gördüm. Elindeki silahın namlusunu, alnımın ortasına tutuyordu. Adam duvara yaslanmış, belimi ise iki bacağının arasına yerleştirmişti. Sırtlarımız paralel bir biçimde dururken adam "çıt çıkarma" dedi. Çık diye bağırasım geldi. Çünkü ölümü umursamıyordum. Ancak bu adamın ne için geldiğini fazlasıyla umursuyordum. Bu sebepten dolayı sesimi çıkarmadım. Ve kafamı onaylar anlamda salladım. Silahın namlusu alnımdan uzaklaştıran adam, hızlı bir hareketle tetiği çekip, başımın üstünden, arkamdaki duvarı vurdu. Ani ses ve hareket ile birlikte irkilirken, adam kollarından tutarak beni yerimde sabit tutmaya çalıştı. "Ne istiyorsun benden" diye sordum soruya cevaben "bir emri yerine getiriyorum" dedi. Geriye çekildi ve bacaklarını bacaklarından kurtararak ayağa kalktı. Sakin adımlarla kapıdan çıktı. Burası güvenli değildi. Bu ortadaydı çünkü eğer güvenli olsaydı adam, buraya elini kolunu sallaya sallaya giremezdi. Kalktım ve yatağıma uzandım. Muhtemelen bir deli uğraşıyordu benimle.
Kısa bir süre sonra birisi kapımı çaldı. Gidip açtığımda karşımda resepsiyonist kadınlardan birini gördüm. Resepsiyonist kadın "Aslı hanım bu çiçeği biri size göndermiş" dedi. Ardından hiçbir şey demeden çiçeği elime sıkıştırıp, gitti. Şaşırmıştım, çünkü çiçek gönderecek kimsem yoktu. İçinde bir not olmalıydı yani ben öyle düşünüyordum. Çiçeğin konulduğu buketi araştırırken içinden çıkan not kağıdını bulmam, çok da zor olmadı. Notu aldığımda üzerinde "ölüm, sana bugünkü silahından namlusu gibi çok yakın küçük kız" yazıyordu. Bu olayın bana Bir delinin yaptığını düşünüyordum ama şimdi çok daha farklı. Bunu bana Egemen göndermişti. Çünkü bana küçük kız diye hitap eden kişi oydu. Beni, tımarhaneye kapattırdığı yetmediği gibi bir de ölümle tehdit ediyordu. Notu alıp vitrinimin çekmecesine koydum. Fazla dikkat çekmesin diye de çiçekleri çöpe atmadım. Onun yerine alıp dış kapıda, palmiyenin dibine koydum.
Akşamüstü yemekhaneye inip, sadece yoğurt alıp odama çıktım. oradaki delileri izlemek zorunda değildim. Odama çıkıp bu yulafımı yerken bir yandan da televizyon izliyordum. Yarın cumartesiydi ve benim doktor randevum vardı. İlk doktor randevunun nasıl geleceğini merak ederken telefonunu çaldı. Telefon numarası görevlerden birine aitti. Telefonu açtığımda bir kadın "Aslı hanım yarın saat 10.00'da doktor randevumuz var. Lütfen randevunuzu aksatmayınız" dedi. Ben de "teşekkür ederim hanımefendi, evet yarın geleceğim" dedim. Saat geç olduğunda yatağıma uzandım ve yattım. Alarmı 9.30'a kurdum çünkü aldığım ilaçlar derin uykuma sebep olabiliyordu.
Sabah kalktığımda üzerimi giyip alt kata indim. Resepsiyonda bugün bir adam çalışıyordu. Yanıma gidip hangi doktora gideceğimi sordum. Bana "Yaşar Kemal. Dümdüz ilerleyin sağ kapı" dedi. Tarif ettiği yere gittin. Kapıyı tık tıklayıp açtığında karşında, ciddi, otoriter ve kendinden emin bir şekilde oturan 50-60 yaşlarında bir adam duruyordu. " Hoş geldin kızım buyur otur şöyle" dedi. Ben de karşılık olarak "hoş buldum" dedim. Önünde duran dosyayı - muhtemelen benim dosyam- incelerken"Aslı Köse... 21 yaşında... Anne babası vefat etmiş ve ağır şizofreni hastası..." diye kendi kendine söyleniyordu. Hızlı bir şekilde kafasını bana çevirdi. "Bugün sadece seninle konuşacağım kızım. Ne zaman teşhis kondu ne için o gün hastaneye gittin ve benzeri." dedi.
Ben 14 yaşındayken teşhis konuldu. Etrafında fazlasıyla cisim, hayvan veya figür gördüğüm için aileme danıştım. Ailem benim ve ablamın sağlığına fazlasıyla dikkat ettiğinden tespit etmeden hastaneye götürürler beni. Götürdükleri zaman bir gün hastanede kaldım. Bir gün sonunda bana teşhis konuldu."
"Ablan mı? Dosyada öyle bir kişi yer almıyor" deyince nutkum tutuldu. Acaba ablam da mı bir halüsinasyondu? "Neyse belki yanlış yazılmıştır." Deyince rahatladım. 'Peki ablana ne oldu?'' sorusunun cevabını verecekken kapı çaldı ve bir kadın içeri girdi "Yaşar bey bir hasta var acil sizinle görüşmeli" dedi ardından çıktı. Doktor tekrar bana dönerek "bir sonraki sefer konuşuruz kızım o zamana kadar kendine iyi bak görüşürüz" dedim. Ben de görüşürüz niteliğinde kafamı sallayarak dışarı çıktım. Asansöre binip odama doğru ilerledim. Gece fazlasıyla kabus görmekten uyuyamamıştım. Bu sebepten odama girdiğimde yatağa uzandım ve uyudum
Çoklaşan insan seslerinden uyandığımda saate baktım. Saat 20:00 dı. Ne kadar çok uyumuştum. Kalkıp aşağı baktığımda bir stant kuruluyordu. Muhtemelen cumartesi ve Pazar günleri olan gösterilerden kaynaklıydı. Bugün ona katılacaktım çünkü merak ediyordum. Kalktım ve yemeğimi yedim. Ardından duş aldım. Üstüme giyeceğim şeyi seçmek için dolabıma doğru ilerledim. Üzerime kırmızı, karın hizama kadar, dar, kısa kollu bir tişört. Altıma; dar, siyah ve dizlerinde hafif yırtmaç olan bir pantolon giydim. Aynalı vitrinin önüne oturup makyaj ve saçımı yaptım. Saat 21.30 civarı işim bitti. Son kez kırmızı, top küpelerimi taktıktan sonra kapıya doğru ilerledim. Çıktığım sırada saçımı kulak arkasına atarken top küpemden biri düştü ve yerde yuvarlanmaya başladı. Almak için hızlı adımlarla peşinden giderken, ayağımın altından kayan halı hızlanmasına ve daha uzağa gitmesine sebep oldu. Daha hızlı yürüdüm ve yerden alırken bir ses duydum. "Yalvarırım yapma lütfen" diyordu bu ses. Fazlasıyla acı ve içten geliyordu. Sesim geldiği yöne baktım. Burası koridorun sonundaki köşeydi. Oraya doğru ilerledim ve karşında gördüklerime inanamadım.
Bir adam; siyah saçlı, beyaz tenli karşısında olan adama işkence ediyordu. Parmaklarını bir makineye bağlamış, ince ince keserken, bağıran adam beni gördü. Ve "ne olur bana yardım et Bir tek sen görüyorsun" dedi. Ne yapacağımı bilemeden geri geri adımlar atmaya başladım. Ancak işkence eden adam arkasına baktı ve beni gördü.
"Niye bana bunu yapıyorsun" dedim acı bir sesle. "Sadece sana değil insanlara yapıyorum" dedi. Sesi de hissizlik gözlerinde boşluk vardı. " Peki ya insanlara niye yapıyorsun?" Çıkan ateşlerden fazla göremediğim adam, duruşunu dikleştirdi ve cevabını verdi " Zevk alıyorum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TIMARHANE KÖŞESİ
Mystery / ThrillerCinayeti gördüm ama kimse inanmadı o kadar çok acıdı ki içim, aynı ailemin bana inanmadığı gün gibi... Geçmişim o kadar çok canımı yakıyordu ki bu acıdan gelecekte yaşayamıyordum. Artık bir hiç uğruna yaşıyordum. Yani ben öyle düşünüyordum çünkü o g...