15. Bölüm. Kardeş

12 2 0
                                    

Titrek bir sesle "Egemen" dedim. "Emir yaşıyor mu?" Hafifçe sırıttığında "yaşaması için nelerini feda edersin?" dedi. Bu sorunun cevabını hiç düşünmeden verebilirdim.

"Herşeyimi"

"Gerçekte Emir'in kim olduğunu öğrendiğinde peki"

"Yine"

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

"Çünkü ona güveniyorum"

"O zaman anlatayım. Belki fikrin değişir" Emir'in hayatımın önemli bir noktada bulunması; Emir için bir hüzün kaynağı iken, Egemen için bir kozdu. Ne yaparsam yapayım bu kozu Egemen'e kullandırtmayacaktım.

"Anlatsanda bir şey değişmeyecek"

"Emin misin?" Egemen üzüleceğimden, hatta Emir'i terkedeceğimden emindi. Peki ya neden? Emir, şuanda hayattımdaki tek kişi. O, benim için paha biçilmez bir insan. Egemen'i bu kadar emin kılan şey ne idi? Bunu Egemen ile konuşmak yerine, Emirle konuşmayı tercih ederdim. Egemen, hayatta en çok nefret ettiğim insan olmuştu. Onun yüzünden hayatım mahvolmuştu. Tüm düzenim altüst olmuştu.

Kapı açılma sesinden arkama baktığımda, ameliyat odasının sürgülü kapısından bir hemşire geliyordu. O tarafa dönerek, hemşirenin yanına ilerlerken arkama baktığımda, Egemen'in de geldiğini gördüm. Hemşire umut dolu bir bakışla "A(Rh+) kana ihtiyacımız var" dedi. Ardından "bulunduğunda bize haber verin" diye de ekledi. Emir'le benim kan grubum uyuşmuyordu. Bu sebepten Egemen'e baktığımda sessiz bir ıslık çalarak bir iki adım yürümeye başladı. Karşına geçip yüzüne baktığımda, gözlerinden yanaklarına süzülen yaşları gördüm. Ağlıyordu.

"Neden ağlıyorsun?"

"Çaresizlikten"

"Ne çaresizliği?"

"Kan verip vermeme çaresizliği" Egemen'in söylediğine göre Emir ile kanı uyuşuyordu. Neden çaresizlikte kaldı? Bir insan kardeşinin canı için ikilemde kalır mıydı? Egemen kalmıştı. Dolan gözlerim eşliğinde "kanınız uyuşuyor ve sen verip vermemekte kararsız mısın? Vicdansız" dedim.

"Kardeşin ya o senin kardeşin. Nasıl bu düşünceyi aklından geçirebiliyorsun?" Ardından onu, yakasından tutarak, duvara ittim. Yüzümü karıştırarak "ne biçim bir ağabeysin sen!" dedim. "Anladık Emir'den alacak intikamın var. Ama bırak, şuan yaşasın. Emir'in hayatı avucunun içindeyken onunla kukla gibi oynayacak mısın yoksa bir kuş gibi özgür mü bırakacaksın? Kendine hangisini yakıştırıyorsun? Babanı öldürmüşken kardeşimide öldüreyim diyorsun? Yada yok ben babamı zaten öldürdüm, kardeşime gerek yok mu? Seçim senin. Ancak seçimine dikkat. Yanlışı seçersen gecelerine kâbus, vicdanına ağırlık olur. Tabi vicdanın varsa" dedim. Yükselen seslerden dolayı yanımıza gelen birkaç hemşire beni kolumdan tutarak üst kata çıkardı. Bir odaya götürdüklerinde, sakinleştirici olduğunu düşündüğüm iğneyi koluma vurup, yatağa yatırdılar.

Gözlerim aralandığında hala o odadaydım. Kolumu bir bez ile sarmışlardı. Yavaşça ayağa kalkıp, alt kata indim. Gözlerimle etrafı süzerken, bir hemşire yanıma geldi ve "hanımefendi sanırım siz Emir Yıldız için buradaydınız. Yanılmıyorum değil mi?" dedi. Kafamı sallayarak onayladığımda "yoğun bakıma alındı. Ziyaret edebilirsiniz. Sondan ikinci oda" dedi. Teşekkür ettikten sonra hızlıca o odaya ilerledim. Kan veren Egemen miydi? Veyahut başkası.

 Kapıyı tıklayıp açtığımda, yatakta Emir yatıyordu. Başucunda ki sandalyede ise Egemen. Beraber sohbet ediyorlardı. Kapıyı açtıktan sonra Egemen bana bakarak ayağa kalktı. Ardından "belki senin sandığın kadar vicdansız değilimdir, küçük kız" dedi. Kanı Egemen vermişti. Emir, onun sayesinde yaşıyordu. Kollarımı açarak, hızlıca ona sarıldım ve "teşekkür ederim" dedim. "Sen olmasaydın hayattaki en değerli insan, sevgilim ölecekti" Ardından Emir "gerçekten de hayatındaki en değerli insan mıyım?" dedi. Kollarımı Egemen'den kurtararak, Emir'in yanına ilerledim. Bel hizasına oturup, elini tuttum ve "sadece şuanda değil, tüm hayatım boyunca en çok değer verdiğim insan olacaksın, sevgilim" dedim.

Egemen Emir ve ben koyu bir sohbete dalmışken kapı açıldı ve içeri bir hemşire geldi. Ardından "Emir bey ancak iki gün sonra taburcu olabilirsiniz" dedi. peşinden de "Aslı hanım sizde tımarhaneye gitmelisiniz" diye eklerken Egemen "o burada Emir'in refakatçisi olarak kalacak ben şehir dışına çıkıyorum başka bakacak biri yok" dedi. Benim Emir'in yanında olmam için çaba gösteriyormuş gibi bir hali vardı. Bunun üzerine hemşire hiç bir şey demeden dışarı çıktı. Egemen'e dönerek "teşekkür ederim" dedim. O da karşılık olarak "rica ederim" dedi. 

"Senin için fazla özel olmazsa bir soru sorabilir miyim?"

"Sor"

"Nereye gidiyorsun?"

"Bir yere gitmiyorum"

"Ama hemşireye..." sözümü kesti.

"Emir'in yanında olman için" bu beni fazlasıyla mutlu etmişti. Emir herhangi bir makineye bağlı değildi. Bu sebepten onu otturdum ve yemekhaneye yemek almak için indim.

TIMARHANE KÖŞESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin