37

1.3K 66 21
                                    

Güney Borat: Günaydın güzelim Güneş doğmuş çoktan da sen uyanmadıktan sonra doğan güneşi neyleyeyim.

Siz: Bir insan uyanır uyanmaz da gülümseyebiliyormuş.

siz: Günaydın balım.

Güney Borat: Hemen kalk elini yüzünü yıka ve buraya gel sana sürprizim var.

Mesajına görüldü atarak saate baktım.

10:00

Yataktan ayaklarımı sarkıtarak kalktığımda yan yatakta bayılmış gibi görünen Eda'ya gözlerim kaydı kollarının arasında ki peluş ona annesinden kalmaydı, iç çekerek odanın içinde bulunan lavaboya girip sabah rutinimi halletmiştim, tekrar odaya dönerek açık olan valizimden kırmızı bikinilerimi giyip üstüne yırtık kot şort geçirip üstüme de düşük omuz bol tişört geçirip çıkmıştım.

Asansöre geçirip aşağı inerken kumsalda beklediğini biliyordum, sanki yanına ilk defa gidiyormuş gibi heyecan varken asansörün açılan karısıyla çıktım direkt.

Okuldan bir kaç öğrenciye günaydın diyerek kumsala indiğimde köşede ayakta durup denizi izleyen onu gördüğümde arkadan koşarak sırtına atladığımda bacaklarımdan yakalayıp döndürdüm etrafında.

"Günaydın sevgililerin en yakışıklısı"

Gülen sesiyle sırtından inerken o elimden tutup beni kayalıklarla denizin ve kumun bütünleştiği köşeye getirdiğinde yere serilen beyaz örtü ve piknik sepetiyle bana göz kırpıp oturduğunda bana bakarak omuz silkti.

"Ne sevdiğini bilmediğim için her şeyden aldım"

Sepetten çıkardığı karpuz çilek ve muz tabağını çıkarıp koyarken ardından simit poğaça çıkarmıştı sonrasında börek ve zeytin peynir.

Onun gibi yanına oturduğumda o eliyle bir dakika işareti yapıp arkasından aldığı papatya sepetini saçlarıma taktığında gülümseyerek "simdi tam oldu" demişti.

Bir adam düşünün, sizi göklere çıkartıp sırtınızı kanat takıyor...

(sonra o kanatları kendileri kiriyor dusunmeyin)

Ben yüzümde ki kocaman gülümsemeyle onu izlerken o hâlâ heyecanla tabakları yerleştiriyordu.

Ellerini tuttuğumda duraksayarak bana baktığında gülümsedi.

"Sen hep böyle güzel bir adam mıydın?"

Dilini damağına vurduğunda elleri omuzuma düşen saçlarımda gezindi.

"Bir kadın gelir, değiştirir seni, tanıdığın o sert kararlı şeklini"

Şarkıyı alıntıladığında kafamı yana yatırarak güldüm.

Gözlerim dudaklarında takılı kaldığında o yaklaşıp dudaklarıma dudaklarını bastırmıştı bile.

Ufak masum bir öpücük bırakıcaktı ki ben tirnaklarimi ensesinde gezdirdiğimde saçımı hafifçe çekip dişlerini dudaklarımda gezdirdiğinde oturuşumun yerini değiştirip daha konforlu olan kucağına geçtiğimde, boğazından gelen bi hiriltiyla gülümseyerek kendimi daha da bastırdım, alt dudağını son bir kez içime çekip küçük bir öpücük bıraktığımda o da kendini geri çekip alnını alnıma yasladığında baş parmağını dudaklarımda gezdirirken gözlerimi kapatıp iç çektim.

"Bence durmalıyız"

Dedi hızlı nefes alıp verişinin arasında gözlerimiz daha fazlasını istese de ne mekan müsaitti ne de ikimiznde hazır değildik.

Dudaklarımı bükerek kucağından inerken o büktüğüm dudaklarımı son kez öpüp geri çekildiğinde gülümsedim.

"Birbirimizi yemek yerine karnımızı duyuralım"

Kurduğum cümle onu güldürürken "Ben aslında karnımı az önce doyurdum sabah şekeri olarak ballandım ama sen bilirsin" yanaklarımın yandığını hissederken önümde ki meyve tabağından çilek alıp attım ağzıma.

Artık bir şeyler yedikçe kusma hissiyatı olmuyordu, hâlâ ilaçlar kullanıyordum ama iyiye gidiyordum zaman zaman mideme kramplar girdiği elbette oluyordu ama aşıyordum zamanla.

Ben aşeren kadınlar gibi ağzımda ki çilek bittikçe yenisini atıyordum sırtımı Güney'e yaslamış denizi izliyordum bir andan da.

"Sanırım anladım, neymiş sevmek sevilmek, sanki ölümsüz gibiyim, ah bir kokuya delirmek"

Güney'in sesine denizin hafif hafif kayaya çarparak bıraktığı sese gülümseyerek kafamı alttan ona çevirdim o gülerek tacımı düzeltirken devam ettirdim.

"Tarifi zor ne diyim,  ölüyorum gözlerine, ölüyorum ah bana sor, yaşıyorum seni delice"

Dudaklarını beğenir gibi bükerken güldüğümde içinden şarkının melodisini mırıldandığında oturduğum yerden ona dönerek bağdaş kurdum.

siyahlar Güneş.

"Yaşatıyosun beni of bitiriyorum her şeyine,  bitiyorum ah sonu yok seviyorum seni delice"

"Seviyorum ah seni çok kurbane cane to biye ay"

O bir andan melodiyi mırıldanırken diğer yandan da boş sepette ritim tutturuyordu.

"Ay gülüşün hediye, tükeniyo bak her bi kelimem dokununca pamuk gibi tenine"

"Sevmek ilişiyo dilime, bi gece de öğrettin bi serseriye, yazılı bi söz yok güzelliğine fazlasını fazla her bi sözüme"

Ben büyüye kapılıp onu izlemeye devam ettiğimde etraftan ıslık ve alkış sesleriyle irkilerek etrafa doluşup hayran hayran bize bakan insanlara utana sıkıla gülümsedim.

Umarım en başından beri orda değillerdir...

Seversen Islık Çal / texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin