Güney Borat;
"Telefonunu da almamış"
Eda'nın çaresizlik dolu sesiyle Oğuz bir küfür mırıldandı ağzından.
Okul bitmişti biteli saatler oluyordu ve biz bugün okula gelmemiştik çünkü derslerimiz boştu yapacak bir şeyimiz yoktu ama Eda panikle beni aradığında olayları anlatmıştı sonrası yoktu evden nasıl çıktım bizimkileri nasıl aldim hatırlamıyorum.
Şimdi ise okulun önünde sırayla dizilmiştik.
Oğuz bitkisel hayatta gibiydi arada bir sinirle oraya buraya vurmaya yelteniyordu ama Umay onu sakinleştiriyordu.
Nisan son haberleri takip edip duruyordu, Erkin bile ilk defa ciddiydi.
Kafamı yukarı kaldırdığımda hava daha yeni kararmıştı, o korkar mıydı karanlıktan ?
Aklıma gelenle aydınlanma yaşarken cebimden çıkardığım anahtarla arabaya bindim, arkamdan bağırıp çağırsalar bile dinlemek istemedim, yeterince geç kalmıştım daha da kalamazdım.
Arabada son hızla bildiğim yolu giderken yanımdan geçen arabalar korna çalıyorlardı hızımdan dolayı yüksek ihtimalle ceza yiyecektim.
Küçüklükten beri geceyi oldum olası sevdim, en güzel uyku gece alınırdı çünkü, en güzel zamanlar gece olurdu çünkü, güldüğüm ve sessizliğin olduğu tek zamanlar gece olurdu ama sonra bir şeyler oldu değişti bir şeyler ve ben gecenin iki yüzü olduğunu gördüm. Bi iyi tarafı bir de kötü tarafı kötü tarafına geçınce anladım bir şeyleri, o gece çok kötüydü. Miniğimi odasında tavana asılı solgun tenini gördüğümde onu kucağıma alışımı ipin kestiği boynundan ipi çıkarıp yaralarını öptüğümü hatırlıyorum, teni soğuktu, kucağımda sımsıkı sarılıp ısıttığımı hatırlıyorum sanki sarılırsam kendine gelicekmiş gibi hissediyordum siz hiç ölü birine saatlerce sarıldınız mı ? Sarı saçlarını sevdim öncesinde, morarmaya başlayan tenine sarıldım sonrasında çünkü o üşümeyi sevmezdi, kapalı gözlerine baktım sanki kapalı göz kapaklarının ardında ki maviliği görebilecekmişim gibi. Bir erkek için bu hale gelişini biliyordum ama bilmek bazen korkutucu olabiliyordu.
Gözümden akan yaşı elimin tersiyle silerek ani frenle arabayı durduğumda bomboş ara sokağa baktığımda köşede duvara yaslı olan onu gördüm, önünde sayısız çikolatalar vardı diğer yanında kekler ve pastalar...
Adımlarımı hızlı atmaya çalışırken o gelişimi hissetmişti ama bakmamıştı, ağlamıyordu ama elinin üzerinde ki tırnak izleri kendine verdiği zararı açıklıyordu, onun gibi karşısına yere oturduğumda mavi gözleri bana döndü kan çanağına dönmüştü ama mavileri ordaydı işte parıl parlıyordu.
Konuşmadı, konuşmadım, ağladı, izledim...
Yüzünde ufak çaplı bir gülümseme olurken önünde ki keki hızla eline alıp ısırmaya başladığında anlam veremedim ama o önünde ki tüm yiyeceklere saldırıp titremeye ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığında elinde ki çikolatayı alıp sımsıkı sarıldım.
Atak geçiriyordu, ve o bana hastalığını söylediğinde araştırmalarıma göre bu da yazıyordu. Kişi üzgün veya stresli anlarda yeme atağı geçirip kusabilirdi.
Kollarımın arasında titremeleri devam ederken o öğürmeye başladığında saçlarını yüzünden çekerek kafasını eğdiğimde yuttuklarını çıkarıyordu.
Kalbinizin acıdığını hissettiniz mi ? ben bu gece ikinci kez hissediyordum.
"Güney"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seversen Islık Çal / texting
Literatura KobiecaBirine öyle gülünmez, mezarımın yeri dudağın / Güney Borat