~
6 yıl önceElimdeki anahtarı delikten geçirip derin bir nefes aldım. Her gün gelmekten nefret ettiğim ama gelmeye mecbur olduğum o evin sigarayla karışık alkol kokusu burnuma dolunca yüzümü buruşturdum.
"Yapmam, yapmam!" Diye Akasya'nın ağlama sesi kulağıma gelince elimdeki poşetleri yere bırakıp hızlıca odaya girdim. Annem bir elinde sigarayı tutarken diğer eliyle yatağın kenarına sinmiş Akasya'ya vuruyordu.
"Akıllı dur demedim mi?" Derken havadaki elini tutup onu durdurdum. Ateş saçan gözleri bana dönünce onu ittirdim.
"Çık odadan." Dediğimde sözümü ikiletmeden odadan çıktı. O çıkar çıkmaz Akasya'ya yöneldim. Bembeyaz teni kıpkırmızı duran bir el izi vardı resmen. Onun yanına oturup kendime çektiğim sırada dolabın kenarında oturan Çınar'da korkarak yanıma geldi. Gözlerinden yaş akarken onun da yanaklarının kıpkırmızı olduğunu gördüm.
"Ne oldu ablam?" Dediğimde bana daha çok sokuldu.
"Pe-pey..." diyip hıçkırdı Çınar. "Peynir."
"Peynir mi isteriniz? Beni bekleseydiniz." Derken ağlamamak için sıktım kendimi. "Getirim mi size?" Diyerek doğrulunca ikiside korkuyla beni tuttu.
"Yo-yok!" Diyerek Akasya daha da sokuldu yüzünü benim karnıma gömünce onun sırtını sıvazladım. Elimden bir şey gelmiyordu, evde kalsam kalamıyordum. Onları alıp işe gitsem gidemiyordum. Nefesim daralıyordu.
-
Kucağımda uyuyan Yosun'u nereye yatırsam diye bakarken kapının dışından ses gelince üzerimdeki ağırlık artmış gibi hissettim. Annemin şimdiki kocası Fevzi bey eve gelebilmişti sonunda. İkizlerin ve Akasya'nın öz babası o olsa da pek öyleymiş gibi takılmıyordu. Tek amacı annemin yanında durup imkanlarından faydalanmaktı.
"Sezgi?" Diye seslendiğinde Yosun'u Yonca'nın yanındaki kendi imkanlarımla yaptığımda hamağa yatırmak için eğildiğimde tekrar uyandı ve ağlamaya başlayınca Yonca da uyanmasın diye onu kaldırıp sallamaya başladım.
"Ne diyorsun sen akşam akşam?" Diye annemin sesi gelince kapıya doğru ilerledim. Yine ne diyordu bu adam?
"Kahveden Haşmet abinin oğlu işte." Dediğinde ne diyor diye kulağımı kapıya dayadım.
"İkisini birden mi?" Dediğinde kaşlarımı çattım.
"Hayır, birini alacaklar!" Dedi çok heyecanlı geliyordu sesi. "İkizlere bakmak zaten çok zor sevgilim, şu haline bak." Dediğinde içime bir kurt düştü.
"Evet çok yoruluyorum." Diye annem bir çocuk gibi konuşunca yüzümü buruşturdum.
"İyi de para verecekler. Bu hafta sonu eşiyle gelip bebeklere bakacak." Dediği anda başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
İkizlerden birini satacaklar mıydı? Annemin bunu kabul etmesi bardağı taşıran son damlaydı. Ben kardeşlerimden ayrılmamak için elimden geleni yapmaya çalıştıkça annemin kararan kalbi neyleri kabul ediyordu.
"Ne kadar verecekler?"
"İkimize yeni hayat kurmaya yetecek kadar?" Diye devam eden Fevzi'nin sesiyle çığlık atmamak için alt dudağımı ısırdım. Bunlar onların evladıydı? Nasıl layık görüyorlardı. Ben bebeklerime bunu yapamazdım. Onların ayrılmasına göz yumamazdım! Onlar bunun ağrılıyla büyümeyecekti!
Günümüz
Üzerime tam da olmayan bir elbiseyle aynanın karşında durup baktığımda konsept gereğiymiş gibi hissettiriyordu. Dizimin altında biten eteğimi düzeltip aynada kendime baktım. Saçlarımın üzerine küçük bir toka takarak geriye atmıştım. Kalbim deli gibi atarken Devrim'im gelip beni almasını bekliyordum. Bana burada hazırlan, gelicem diyerek gitmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Begonvil
Romance"Devrim biraz sert biridir." Dedi ve iç çekti. "Şu hasta olduğu dönemlerde bu daha da arttı..." diye devam edince araya girdim. "Bana karşı gayet kibar." Dediğimde kafa salladı. "O benim kardeşim her zaman onun isteklerini..." dediği anda elimi ma...