~
Bugün tüm zamanlardan daha fazla bir yük var gibi hissediyordum. Spontene hayatıma devam etmiyor sürekli telefona bakıyor ve Cihat'ın aramasını bekliyordum. Telefondan gelen en ufak bildirimi bile koşarak bakıyordum. Saat 2'yi geçmişti ve hala beni aramamıştı. Uzun süre beklmiştim. Teklifini gerçekten merak ediyordum.
"Vil!" diye seslenen Zafere çevirdim gözlerimi.
"Boşalan masayı siler misin?" diyerek yanındaki bezi bana doğru attı. Önümde duran telefonumun üzerinde düşen bezi alarak masaya doğru ilerledim. Üzerindeki bardakları kaldırıp tek elimle silip tekrar tezgaha döndüm. Karton pardakları çöpe atıp bezi yıkamak için arakaya geçerken Zafer seslendi.
"Evi nasıl yapacağız?" dedğinde iç çektim. Dün olanları ona anlatmamıştım.
"Bilmiyorum." diyerek bezi bırakıp yanına doğru ilerledim. "Var mı başka ev buralarda?" dediğimde kafasını olumsuzca salladı.
"Kiralar uçmuş."
"Zam istesem..." diye fısıldadığımda şaşkınca kaşlarını kaldırdı.
"Verir mi bilmiyorum."
"Sen konuşsan." dediğimde dudağını emin değil gibi büktü. Eğer Cihat'ın dediği olmazsa benim bir şekilde geçimi sağlamam lazımdı.
"Denerim." dediği sırada telefonumun çalma sesiyle irkildim. Bir kaç saniye panikle ne yapacağımı bilemedim ama yavaşça telefona ilerleyip ekrana baktım. Onun aradığını görünce telefonu elime alıp yavaşça açtım.
"Efendim." diyerek tezgahın arkasından çıkıp kapıya doğru ilerledim. Heyecanlanmıştım ve Zafer'in bunu fark etmesini istemiyordum.
"Napıyorsun?" diye gelen sesle gülümsememe engel olamadım.
"Kafedeyim, sen?"
"İşteyim." dediğinde o an aklımdan geçn sözler dudaklarımdan döküldü.
"Gelemdin bugün buraya." dediğimde o an kendime kızdım.
"Sabah biraz işim vardı." dedi ve güldü. "Bekletmek istemezdim." dediğinde utandığımı hissettim. "Akşam bir yemek yiyelim."
"Akşam mı? Kardeşlerimi bırakamam." dediğimde karşıdan onaylar bir ses geldi.
"Bir arkadaşımla konuştum, biz gelene kadar çocukları onlara bırakırız." dediğinde bunu planladığını fark ettim.
"Tamam." Bu kadar çabuk ikna olmama şaşırdım. Aslında sorgulamak istesem de bir an önce onunla konuşmak istiyordum.
"Seni biriyle tanıştıracağım." dediğinde şaşırdım.
"İş ile mi alakalı?" dediğimde bir kaç saniye ses gelmedi.
"Evet." dediğinde gülümsedim. Eğer gerçekten güzel bir iş ise hayatımız gerçekten kurtulabilirdi. "Seni alırım akşam sekizde."
"Tamam, teşekkürler böyle bir fırsat için."
"Umarım kabul edersin." dediğinde yüzümdeki gülümseme silindi bir şey diyemedim. "Görüşürüz Begonvil." dediğinde ses çıkaramadan bir kaç saniye durdum.
"Görüşürüz." dediğinde kendimi olduğumdan biraz daha değişik hissettim. Bahsettiği işi benim kabul etmem mi önemliydi yoksa karşının beni kabul etmesi mi? Bir diplomam yoktu, kafe ve market deneyiminden başka bir deneyimim yoktu. Onlar beni almaya hazırlar mıydı?
Düşünceler beynimde dönerken arkamı döndüğümde Zafer ile göz göze geldim. Kasanın orada oturmuş bana bakıyordu. Yüzümdeki o şaşkın ve aptal duruşu düzeltip derin bir nefes alıp kafeye girdim. Tam bana bir şey soracakken arkamdan bir grup arkadaş girdiler. Onların gürültüsü ve kasaya yönelişiyle o anki sorgudan kurtulmuştum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Begonvil
Romansa"Devrim biraz sert biridir." Dedi ve iç çekti. "Şu hasta olduğu dönemlerde bu daha da arttı..." diye devam edince araya girdim. "Bana karşı gayet kibar." Dediğimde kafa salladı. "O benim kardeşim her zaman onun isteklerini..." dediği anda elimi ma...