~
Dünyanın bir başka tarafında gibi hissediyordum. Böyle bir dünyanın varlığını dahi bilmiyordum. Hayal ürünü gibi gelen bir evde yaşıyordum ama bir çalışan olarak değildi. Uzandığım yatağın bana büyük gelişi ve içinde kayboluşumu hissediyorum. Yavaşça yatağım yatakta doğruldum. Sandığım gibi olmamıştı, Devrim bu yatağı benimle paylaşmamıştı. Nerede kaldığını bilmiyorum ama gelip burada uyumamıştı. Ona olan korkumu mu fark etti yoksa başka bir şey mi vardı bilmiyorum.
Yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerimdeki pijamalardan kurtuldum. Dolabı açıp genelde pembe olan taraftaki kıymetlere göz gezdirdim. Hepsi o kadar kaliteli duruyordu ki hangisini seçeceğimi bilemedim. Hoşuma giden pembe bir gömeliği aldım. Üzerindeki etiketi koparacakken yazıya gözüm takıldı. ATS yazılı bir amblem vardı. Bu markayı daha önce duymuştum. Tam alt kısmında ise küçük bir şekilde Fatih Atasoy yazısıyla yüzleştim. Şaşkınca duraksadım bu büyük marka onların mıydı? Uzanıp diğer bir gömeliği aldım ve ondaki etiket de aynıydı. Tüm kıyafetlerimi kendi markasından doldurmuştu. Uğraştıkları tekstil işinin bu kadar geniş çaplı olacağını tahmine etmemiştim. En azından bir markaları olacak kadar...
Derin bir nefes alıp seçtiğim, bana renkli gelen ama giyinmeye özendiğim o şekilde giyerek etrafa bakındım. Evli olarak başladığım bir günde yalnız uyandığım yatağıma döndüğümde ise gerçekle bir nebze yüzleştim. Kendi başıma dağıttığım yatağı hızlıca düzelttim. Güzel ama biraz gergin uykuyu yüzümde bıraktığı ifadeyi düzeltmeye çalışarak odadan çıktım. Bu katta sadece bu oda olduğu için merdivene yönelim çocukların yanına inmek istedim. Alt kata indiğimde tüm kapılar kapalıydı. İlk Çınar'ın odasına ilerledim ama açtığımda boş bir odayla karşılaştım. Diğer odaya yönelecekken arkadan ses duymamla irkilip oraya baktım. Yeliz'i görmemle gülümsedim.
"Sen de mi buradasın?" Dedim ve kapıyı bırakıp tamamen ona döndüm.
"Evet, artık sizin hizmetinize bu evde devam edeceğim Vil Hanım." Dedi gülümseyerek.
"Vil yeterli." Dedim ve odayı işaret ettim. "Çocuklara bakıyordum."
"Okula gittiler." Dediğinde kaşlarımı çattım. Onları geçen hafta buradaki okula yazdırmıştık. Devrim özel okula gönderebileceğimizi de söylese de kabul etmemiştim. Yeterimce kültür şoku yaşıyorlardı. Bilmedikleri bir hayatın içine düşmüşlerdi ve bir de maddi durumları yüzünden akran zorbalığına direnmelerini istemiyordum. Sonuçta burası da iyi bir semtti ve bizim oradan daha kaliteli eğitim göreceklerdi.
"Saat kaç?"
"9'u 10 geçiyor." Dedi kolundaki saate bakarak.
"Anladım, Devrim nerede biliyor musun?" Dediğimde aşağıyı gösterdi.
"Aşağıda sağda çalışma odasında." Dediğinde teşekkür ederek merdivenlere yöneldim. Yavaş adımlarla merdivenden inerken eğer müsaitse onunla iş mevzusunu konuşmak istiyordum. Onun eline bakmak istemiyordum. Onunla kardeşlerim üzerine bir anlaşma yapmıştık, en azından kendi giderlerimi karşılayabilmek istiyordum. Şerif beyden 1 haftalık izin istemiştim o da kabul edip yerime haftalık bir elaman bulabileceğini söylemişti. Aslında Devrim'den izin istemiyordum sadece bu konudaki fikrini bilmek ve kendi fikrimi ona söylemek istiyordum.
Odanın önüne gelip derin bir nefes aldım ve yavaşça kapıyı çaldım. "Gel." Sesini duyunca yavaşça kapıyı açtım ve onu masanın başında bilgisayara bakarken buldum.
"Günaydın." Diyerek içeriye girdiğimde yüzü bana döndü ve yüzünde hafif bir gülümseme oluştu.
"Günaydın." Dedi ve masadan uzaklaşıp geriye yaslandı ve bana odaklandığını hissettim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Begonvil
Romansa"Devrim biraz sert biridir." Dedi ve iç çekti. "Şu hasta olduğu dönemlerde bu daha da arttı..." diye devam edince araya girdim. "Bana karşı gayet kibar." Dediğimde kafa salladı. "O benim kardeşim her zaman onun isteklerini..." dediği anda elimi ma...