"Hocam ağlamayın artık." Dedi Jimin adamın sırtını okşarken. "Eminim bizim kerata babasını ikna etmeyi başarır. Ona inanın biraz."
"Onu Busan'a götürürse peşinden giderim-ah!"
"Adam oğlunu Amerika'ya mı kaçırsın istiyorsun!" Hoseok arkadaşının ensesine geçirdi ona kızarken. "Uyardım seni, duyulursa mahvolursunuz dedim. Bak!" etrafını gösterdi. "Kaç tane velet var burada!"
"Yalnız biz liseli değiliz." dedi Seonghwa araya girip. Hoseok ona kızgın bir bakış attığında kendini Hongjoong'a yasladı. Neden buradaki herkesin böyle sert bakışları vardı?
"Okulda ne olduğunu birisi anlatsa mı artık?" dedi Jisung.
"Daehyun kavga çıkarttı, müdür yardımcısı Sun sinirine hakim olamayınca metal cetvelle vurdu Kook'a. Başından oluk oluk kan akarken görmediğin iyi oldu." Dedi Seungmin.
"Sizi okula gönderesim kalmadı artık." Dedi Chris. Bir haftadır yaşamadıkları şey kalmamıştı okulda. Belanın biri gidiyor biri geliyordu. Evde eğitime mi başlatsa onları diye düşünüyordu. Farklı okula da alabilirdi ama çocukları arkadaşlarından ayırmaya ikna edemeyeceğinin farkındaydı.
"Kook babasını ikna edemezse ne olacak?" dedi Jimin üzgün bir sesle. "Gitmesini istemiyorum. İkizim... o benim ikizim gibi."
"Minnie, Kook'a güven. Ne yapar eder kalır o." Dedi Seungmin. "O deli bizi bırakmaz."
"Ama babasını da çok seviyor."
"Ben babasını bırakır mı dedim?"
Bir telefon sesi dikkatleri dağıttı. Telefonu çalan Luna cevap vermek yerine ekrana bakıyordu. "Bu adam başıma bela oldu. Efendim Bay Kang... kişisel bir mesele vardı, çıkmam gerekti... hayır efendim, her şey masanın üzerinde ve hazır... hastanedeyim, gelebileceğimi sanmıyorum."
"Yine mi o adam?" diye sordu Jisung babasına. Adam başını salladı. "Yapışık herif."
"Bay Bang'la geldim." Chris onun bunu söylemesini beklemediği için hızla ona döndü. "Tabi, anladım, iyi günler." Telefonu kapatıp stresli bir soluk bıraktı. "Seni de göremediği için sordu, izinsiz çıktığını düşünmesin diye söyledim."
"Bir sorun çıkarır mı size?" diye sordu Felix.
"Umarım hayır."
***
Eve geldiklerinde hava kararmıştı. Jungkook hastaneden babasıyla çıkmıştı ve maalesef kimseyle konuşmadan oğlunu alıp gitmişti adam. Tae'yi eve götüreceğine söz veren Hoca Jung onu alıp gitmişti. Yoongi kendi küçüklerini toplayıp eve döndü, Yunho ve Mingi erken ayrılmalarına üzülerek yola çıkmışlardı. Çocuklar ise evlerine dönen arkadaşlarından sonra Luna ve babalarıyla eve dönmüşlerdi.
Dört çocuk ses çıkarmadan kendilerini oturma odasındaki koltuklara atmışlardı. Hafta sonu geldiği için sevinmeleri gerekiyordu ama hepsinin morali o kadar kötüydü ki hiçbiri kımıldamak istemiyordu.
"Jimin yazmış." Dedi Hyunjin telefonuna bakarken. "Jungkook aramalarına dönmüyormuş. Onu eve tek göndermemeliydik." Dedi ve telefonunu kucağına düşürdü.
"Buraya getirsek de üzülecekti." Dedi Jisung. "Jungkook'a güvenip bekleyelim."
"Babası Avukat Ji, ikna edemeyebilir." Dedi Hyunjin.
"Hayır, ben o dağ tavşanına inanıyorum. Babasının da aklına girer o."
"Çocuklar." Hepsi başını çevirip elinde tepsiyle bekleyen kadına baktılar. "Okuldan beri bir şey yemediniz." Dedi ve sehpaya bıraktığı tepsiden çocuklara birer tabak verdi. "Bunları yiyin şimdilik, babanız ve ben hemen bir şeyler hazırlayacağız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANG FAMILY
FanfictionBekar bir baba olan Christopher Bang ve onun dört oğlunun eğlence dolu aile hayatı, baba ve oğulların beklenmedik ilişkileriyle hiç olmadığı kadar değişir. Chan x Luna (Y/N) Minsung Changlix Hyunmin travmatik anılar ve bunların anlatılması, zorbal...