Bölüm 8

54 9 0
                                    

Çok fazla şeyin konuşulduğu, sırların döküldüğü bir gün olmuştu. Hepsi okuldaki öğrenciler tarafından kara listeye alınmış olmalı ki telefonlarına nefret mesajları gelip durmuştu. Açıkçası umurlarında değildi. Bir çuval cahildense bir avuç dost iyiydi. Saatler sonra dört kardeş eve döndüler. Eve geldiklerinde babaları daha gelmemişti, kıyafetlerini değiştirip oturma odasında koltuklara uzandılar. Hepsi yorgundu.

''Sizce yarın ne olacak?'' Felix tavana bakarken sordu. İlk dönemin bitmesine az vardı ama hala o okulda geçirecekleri bir dönem ve bir yıl daha vardı. Üstelik Jeongin daha birinci sınıftı. Yarın değil, tüm geleceği düşünmüştü bir anda. Zor olacaktı.

''Yarın ne olacaksa olacak. Bunu şimdi düşünmeyelim.'' Jisung yarının zor olacağını biliyordu ama bunu söylemek istemedi.

''Hyung, arkadaşlarımız inandığı için mutluyum. Onlar varken yalnız olmayacağız. Dayanabiliriz.'' Jeongin kırgın bir sesle konuşunca üç kardeş ona döndü. Bir şey canını sıkıyordu, bunu anlamışlardı. Hyunjin yanındaki kardeşini kendine çekip sarıldı. ''Ne üzdü seni?''

''Bugün sınıftaki birkaç kişi eşyalarıma su dökmüştü. Bunu her gün yaparlarsa ödevlerimi yapamam.''

''Kim yaptı?'' Jisung kesinlikle o kişinin kolunu kıracaktı. Ancak Changbin hyungunun onlar için kötü adam olmasına öylece sırtını çeviremezdi. Basit bir şey değildi.

''Önemli değil hyung. Beomgyu oradaydı. Ayrıca ben ona vurdum ilk.''

''Aferin sana!'' Hyunjin saçlarını dağıttı küçük olanın. Bunu övmesi gereken bir şey değildi ama kendini koruması gerekiyordu. Açıkça zorbalık yapan birine vurduğu için ona kızamazlardı.

''Bana annen yok dediler.'' Odayı bir anda ağır bir hava sarmıştı. Bu konuyu konuşmayı hiçbiri sevmiyordu. Ancak kendi düşünceleriyle yalnız bırakmayacaklardı kardeşlerini. Diğer ikisi de kanepede onlara katıldı ve dördü sarıldı. ''O an aklıma nedense Luna noona geldi, annem var dedim.''

''Ne?'' dedi Hyunjin, Jeongin'in birini anne olarak görmesi sıradan bir şey değildi. Kendi öz annesine bile anne demeyi bırakmıştı bir süre sonra. Ne zaman sorsalar annem yok derdi, şimdi neden onu öyle görmüştü ki? ''Neden onu düşündün?''

''Bilmiyorum. Bir anda aklıma geldi. Babama çok güzel bakıyor. Dün kahvaltıda babam kızacak sanıp araya girmeye çalıştı. Bizimle vakit geçirmek hoşuna gidiyor gibi. Sanırım bir annem olsaydı Luna noonanın olmasını isterdim. Herkes bizden kaçarken, babamın dört çocuğu olduğunu öğrendiklerinde bunun bir eksiklik olduğunu düşünürken o bütün hafta sonunu bizim evimizde bizimle geçirdi. Derler ya, doğru insanı bulduğun an anlarsın. Sanki o babam için en doğru insan gibi.''

''İnnie, biliyorsun ki bizim için bir anne ve babam için bir eş sahibi olmak kolay değil. Özellikle senin için bunun daha zor olduğunu biliyorum ama şimdi dediklerin o kadar doğru ki.'' Jisung ona hak vermeden edemedi. Hangi kadın dört çocuklu bir adamla bütün hafta sonunu evde geçirirdi sevmese? Sadece adamı sevmek yetmez bunu yapmaya. ''Ancak Luna noona bende de bir his uyandırdı. Zaten süper kahraman gibi görünüyor.''

''Sizce annemiz geri gelir mi?'' Felix onları duymuyordu. Aklını işgal eden anılar yüzünden bir süredir dalgındı. ''Yine bize-''

''Hayır, Lix. Unutma babam onu boşadı ve mahkeme bile haklı görerek velayetimizi babamıza verdi. Bir daha yanımıza gelmeyecek. Gelirse kovarız. Koca adamlar olduk artık.'' Hyunjin kolunu uzatıp kardeşinin saçını okşadı. Telkinleri işe yarar mı bilmiyordu. Sadece umuyordu.

''Keşke babam işten hemen gelse. Yanında noonayı da getirse.'' Jeongin başını geriye yaslayıp tavana baktı.

''Arayıp sorsak mı? Belki gelir.'' Jisung telefonunu çıkardı cebinden ve beklemeden aradı babasını. Hepsinin hem babalarına hem biraz farklılığa ihtiyacı vardı. Birkaç çalıştan sonra açtı. ''Babacım, ne zaman gelirsin?''

BANG FAMILYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin