Bölüm 14

46 4 1
                                    

Kardeşler okula gitmek için evden çıktılar. Dört kardeş yüksek sesle muhabbet ederek eğleniyorlardı. Otobüse bindiklerinde de bu devam etti. Okuldan onları bilenler gülüşlerinden irrite olmuşlardı. Kardeşlerin görüştükleri kişiler hakkındaki dedikodular okulda herkesin ağzındaydı, üzerine arkadaşları da eklenince sevilmeyen ama çok konuşulan insanlar olup çıkmışlardı. Gerçekleri bilmeyenler onların kötü tarafta olup bundan keyif aldığını sanıyordu.

"Benim küçük tehlike mıknatıslarım. Günaydın." Jimin tüm neşesiyle otobüste onların yanına geldi. "Dün akşam nasıldı, noona çok kaldı mı?"

"O kadar güzel şeyler pişirdi ki, parmaklarını yerdin Min." Dedi Felix birleştirdiği parmaklarıyla şef öpücüğü yaparken.

"Min, Kook neden binmedi?" dedi Seungmin. Ondan önce binmiş olmalıydı.

"O öncekine bindi." Çocuklara yaklaşıp fısıldadı. "San'la konuşacak ya, erken gitmek istedi. Benden duymuş olmayın ama bütün gece uyumadı."

"Neden?" dedi Jisung endişeyle. Dün evden çıkarken de gergin duruyordu arkadaşı.

"San'la o yakın olduğu için sanırım kendini size karşı mahcup hissediyor. Gece birkaç saat konuştuk, onun suçu olmadığını söyledim ama dinletemedim." Jungkook cidden kardeşleri çok seviyordu, üstelik Changbin hyungun masum olduğunu öğrenen ilk kişilerdendi. Kendini sorumlu hissetmeden edemiyordu. Jimin'le birkaç saat değil neredeyse tüm gece konuşmuştu. Yine de rahatlayamamış, erkenden gidip bu işi bitirme kararı almıştı.

"Bunu neden kendine yapıyor? Daha ortada kesin bir şey yok ki. Durum biraz karışık o kadar." Dedi Jisung. Diğerleri onun haklı olduğunu biliyordu. Yolun devamı endişeyle geçti. Acaba Kook onunla ne konuşuyordu?

Bu sırada çoktan okula gelmiş olan Kook, San'la konuşmak için anlaştıkları spor sahasına gidiyordu. Gergindi, duyacağı şeylerden korkuyordu. Eğer arkadaşı saydığı biri Felix'i üzecek bir şey yaparsa bunu affetmezdi. Gecenin karanlığında boğulup Kim Taehyung'a bile yazmıştı. Adam o saate rağmen onu aramış, rahatlatmaya çalışmıştı. Ondan cidden çok hoşlanıyordu.

Spor sahasına geldiğinde kilitli kapının önünde durdu, cebindeki yedek anahtarı çıkarıp kilidi açtı. Bir şey unuttuğu hakkında yalan söyleyip güvenlikten almıştı. İçeri girip boş sahada gözlerini gezdirdi. Kimsenin olmaması doğaldı. Ancak yine de emin olmak için her yere baktı. Sonunda kenardaki banklardan birine oturdu. Gerginlikten bacağını sallamaya başladı.

"Jungkook?"

Sahada yankılanan sesle oturduğu yerden kalktı. Gelmişti. Hafifçe gülümseyip onu yanına çağırdı. San karşısına gelince çocuğun solmuş yüzünü fark etti. "Neden böyle solgunsun?"

"Ah..." burukça gülüp elini ensesine attı. "... bu konuşmayı yapmaya biraz korkuyorum."

"San, biz arkadaşız, seni severim ama Felix-"

"Onu daha çok seviyorsun, biliyorum." Omuzlarını düşürdü. "Be-benim için bu önemli değil. Seninle konuşmayı isteme nedenimin Felix'le alakası yok. Tamamıyla Seo Changbin'le alakalı."

"San... gece biraz düşündüm. Wooyoung ile sevgiliymişsin, çocuklar söyledi tahmin edersin ki, o ikisi arkadaşken senin neden bize bir şey bildiğini anlatmadığını merak ettim. Bunun nedeni ne?"

San dolan gözleriyle baktı diğerine. Bu Jungkook'u paniğe itti. "Çü-çünkü Woo sakla dedi! Changbin hyung bile bizim çıktığımızı bilmiyor!" ağlamaya başladığında Kook omuzlarından tutup kendine çekti.

"Lütfen sakin ol. Ben anlamıyorum-"

"Changbin hyung kendini suçlar diye söylemedik." Dedi ve burnu çekti. "Belki Felix yanlış anlar diye korktum. Onun hakkında daha fazla kötü şey duysun istemedim."

BANG FAMILYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin