Bölüm 26

32 6 3
                                    

Felix gözlerini açtığında babasını göremedi. Panik anında damarlarında akarken saçma bir çabayla örtülerin altına baktı. Kardeşleri yataktaydı, hala uyuyorlardı ama baba yoktu. Hemen yanındaki kişiyi uyandırmaya karar verdi. "Jin uyan! Babam nerede?"

"Burada ya!" dedi Hyunjin gözlerini açmadan. Kolunu uzatıp babasının uyuduğu yere koydu. Gözleri hala kapalıyken boş yatağı yokladı. Babayı hissedemeyince gözleri hızla açıldı ve Jin yatakta doğruldu. "Felix! Babam nerede!"

"Ben de onu sordum salak!"

"Ne bağırıyorsunuz sabah sabah ya!" Jisung uyandı onların sesleri yüzünden.

"Ji, babam nerede?"

Çocuk yatağın ortasına baktı. Gözlerine panik yerleşse de yatağın ucuna kayıp aşağı baktıktan sonra kardeşlerine dönüp "Salaklar! Changbin hyung da yok, onunla aşağıda falan olmalı." dedi. Diğerleri onun mantık dolu bağırışından sonra sessiz kaldı. Felix ağzı açık bir şekilde kafasını salladı. Bu niye aklına gelmemişti ki!

"Bir daha sizinle uyumam."

"Oy ekmeğim! Uyandırdık mı seni!" Hyunjin kendini en küçüklerinin üzerine attı. "Üzgünüm abisinin unlu kurabiyesi."

"Çekil!"

"Çocuklar?" Changbin odanın kapısında, şaşkın bakışlarla dikiliyordu. Bağırışları duyup gelmişti. "Bir şey mi oldu diyecektim ama normal desibelinizin bu olduğunu unutmuşum."

"Hyung sen de pek sessiz sayılmazsın." Dedi Jisung gülerek. Changbin ona yan bir bakış attığında çocuk daha fazla güldü ve yatağa uzandı.

"Hyungie, babam aşağıda mı?"

"Evet Lixie'm, madem çocuklar evde birlikte güzel bir kahvaltı yapalım dedi."

"Babam ya! Seviyorum o adamı!" Jisung yataktan fırladı ve aşağı koştu. Aç uyanmıştı resmen.

Herkes odadan çıktı, sıra Felix'e geldiğinde Changbin onu belinden yakaladı ve kapıyı kapattı. Felix ne olduğunu başta anlamadı ama sonra hyungu yanaklarını öpmeye başlayınca anladı derdini.

Onu özlemişti.

"Lixie, gün ışığım." Dudaklarını uzunca bastırdı boynuna. Felix kısık sesle kıkırdadı. "Hyungie~" kollarının onun boynuna doladı, dudağının kenarından öptü.

"Günlerdir seni sıkıca sarmak istiyordum. Sensiz o kadar zorlanıyorum ki."

"Hyung zorlu zamanlar geçirip üzülüyorsun sanıyordum. O yüzden seni sıkıştırmak istemedim."

"Benim üzüntümü ancak sen giderirsin." Burunları değerken gözlerine baktı. Oradaki her bir ışıltıyı, tatlı yüzündeki her bir çili, uzamış giden saçlarının her telini saymak ve her biri için birer öpücük çalmak istiyordu. "Bir kerecik öpsem." 

Felix kapıya baktı. Kapalıydı. Başını salladı an Changbin dudaklarını birleştirdi. Felix bu hisse hiçbir asla alışamayacağını düşünüyordu. Her seferinde kalbinin hızını kontrol edemez oluyordu. Ufacık bir öpücüktü ama sanki tüm yükünü almıştı omuzlarından. Changbin'in de vücudu kanat takmış olmalıydı, gevşemişti sanki. 

Kelebek öpücükleri kondurduktan sonra dudaklarını geri çeken Changbin meleğinin gözlerine kilitledi kendininkileri tekrar. Ona bakmaya doyamıyordu, öpmeye nasıl doyacaktı? 

"İçerdekiler! Çıksanız iyi olur!" 

Hyunjin'in seslenmesiyle ikisi ayrıldı. Felix saçlarını kulağının arkasına atıp koşturarak çıktı odadan ama sonra saçmalığın farkına vardı. Sevgilisiyle niye gizli saklı öpüşüyordu ki! "Bang Hyunjin! Özel diye bir şey kalmamış! Sana ne be!" 

BANG FAMILYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin