''Ben çıktım!'' Jisung kardeşlerine seslendi. Minho ile randevusu vardı bugün, okuldan geldiği gibi hazırlanmaya başlamıştı. Bütün akşam onunla olacaktı ve rahatça gezebileceklerini düşündükçe daha da heyecanlanıyordu. Sevgilisi onu evden alacaktı, şimdi de kapıdaydı. Hızla çıkıp yine koşar adımlarla arabasına yaslanmış bekleyen büyüğüne ulaştı, kollarını boynuna sarmıştı hemen.
''Jisungie...'' Minho kollarını çocuğun beline dolayıp bedenlerini iyice yapıştırdı. Ona sarılmayı çok seviyordu. Tenleri dokunduğu anda saf mutluluğa erişmiş gibi hissediyordu. Kulağının yanına birkaç öpücük sıraladı. ''...bugün seni bırakmayacağım.''
''Hyungie, babamın haberi var, bu yüzden istediğimiz kadar gezebiliriz.'' Başını geriye çekip sevgilisinin gözlerine baktı. Yakışıklı çocuğu izlerken içi gidiyordu. Dayanamayıp burnunun ucundan öptü. İkisinin gülmesine neden oldu.
Biraz daha sarıldıktan sonra arabaya yerleştiler. Son birkaç gün olanları hararetle anlatan Jisung, sevgilisinin de verdiği ilgi dolu tepkilerle hevesle konuşuyordu. Bir ara sinirlenen Minho ise tükürür gibi küfretmeye başlamıştı. Akşam yemeği yiyecekleri mekana geldiklerinde Minho arabayı park etti. İçerisi dolu görünüyordu. Jisung'un orada rahatsız hissetmeyeceğini umdu. El ele içeri girdiler ve bir masaya oturdular. Garson bekletmeden siparişlerini aldı ve ikili baş başa kaldı.
''Sence çevremdeki neredeyse herkesin erkeklerden hoşlanması garip değil mi?''
''Hmm...'' Minho biraz düşündü. ''Sanki birbirinize destek olmak için yaratılmışsınız.''
''Sana daha fazla aşık olayım, kimsenin yüzüne bakmayayım diye böyle yapıyorsun.''
''Ne yapıyorum?'' Minho bilmiş bir sırıtışla baktı küçük sevgilisine.
''İçimi gıdıklayan tatlı sözler söylüyorsun. Beni de böyle tavladın zaten!'' Minho kahkahasını tutamadı. Yalan değildi, öyle tavlamıştı. Küçük olanla konuşmaya başladıklarında ondan hoşlanması kaçınılmaz olmuştu. Güzelliği, konuşurken heyecanlanması, ona yıldızlı gözlerle bakışı, tatlı utanışları... onu başkasına kaptırmadığı için şanslı sayıyordu kendini.
''Sanki sen benden farklısın! Beni kendine muhtaç etmek için türlü yaramazlıklar yapıyorsun.''
''Yalan! Hiç yapmam!'' Jisung şimdi bunu kabul ederse utancından yerin dibine girerdi. Minho'nun herkesi etkileyen bir yüzü vardı. Sadece yüzü değil, vücudu, sesi, bakışları... başkasına bakmaması için dikkatini üzerine çekecek ne varsa yapmıştı. Üçüncü buluşmalarında kucağına çıkmasının nedeni de buydu. Oturdukları kafede bir kızın ona aç bakışlar attığını görmüştü. Minho karşılık vermemişti ama bakışları hissetmiş olacak ki dönüp kıza bakmak gibi bir hata yapmıştı. Kız bundan güç alıp yanlarına geldiğinde Jisung daha konuşma fırsatı yakalayamayan kızın önünde kucağına çıkmıştı. Kız bozulup uzaklaşırken Minho küçük sevgilisini kucağına aldığı gibi arabasına götürmüştü. Yerini bozmadan arka koltuğa oturmuş, dakikalarca öpüşüp dudaklarını parçalamıştı.
''Beni deli ediyorsun.'' Alt tondan konuşan Minho yine Jisung'un utanmasına neden olmuştu. Kızaran yanaklarını saklayamayan Jisung masanın üzerinden uzanıp sevgilisinin eline vurdu. ''Yaşlı sapık.''
''Ben mi yaşlıyım!''
''Tabi! Babamı bu kadar sevmesem sana babacık-''
''Ji!'' sevgilisinin dediği şeyi son anda durdurmuştu. Kalabalık bir restoranda elbet duyan olurdu. Çok umurunda değildi ama atılmak istemiyordu.
Yemekleri geldiğinde daha sakin şeyler konuşup akşamın keyfini çıkardılar. Tatlı yemek için başka bir yere gitme kararı alıp hesabı ödedikten sonra oradan çıktılar. Arabaya yerleştiklerinde Jisung'un telefonuna bir mesaj geldi. Felix yazmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANG FAMILY
FanficBekar bir baba olan Christopher Bang ve onun dört oğlunun eğlence dolu aile hayatı, baba ve oğulların beklenmedik ilişkileriyle hiç olmadığı kadar değişir. Chan x Luna (Y/N) Minsung Changlix Hyunmin travmatik anılar ve bunların anlatılması, zorbal...