Bölüm 12

55 7 2
                                    

Yoongi yanındaki çocukla olan biteni biraz konuştuktan sonra bir sigara yaktı. Durumun buralara geleceğini hiç hayal etmemişti. Kimsenin onu ifşa etmeyeceğine emindi. Kim neden Minho'nun adını verirdi ki? Sıkıntıyla dumanı dışarı üfledi.

"Hyung, çok yorgun duruyorsun, uyumak istemediğine emin misin?" dedi Changbin diğerine. Geldiğinden beri dikkatini çeken soluk teni, siyah gözleri ve çökük omuzları onu endişelendiriyordu.

"Ben hep yorgun görünüyorum, takma sen beni. Sevgilinden bahset bana."

"Ne? Neden ki birdenbire?"

"Onu daha bugün gördüm, nasıl biri olduğunu bilmiyorum ama ikinizi yan yana hayal etmesi biraz zor. Nasıl biri?" bir nefes daha çekti sigaradan. Felix ağlasa da gözleri ışıldayan bir çocuktu, yanındaki ise gülümsese bile tehdit eder gibiydi. Yakışmıyor değillerdi, yan yana gelseler çok tatlı dururlardı belki ama merak etmişti Yoongi. Belki de kendisi de sevgiyi, huzuru aradığı için Changbin'den umutlandırıcı şeyler duymak istemişti.

Changbin ne kast ettiğini anlayarak burukça gülümsedi. "Felix çok anlayışlı, önyargı nedir bilmez, iyi bir dinleyici ve kalbi tertemiz. Beni dinlemeseydi, içimdeki kişiyi bulmasaydı biz olmazdık."

"Böyle insanlar da var demek."

"Nasıl?" onun sigarayı tutuş şekli bile Changbin'e buruk geldi. Sanki o şeyden nefret ediyormuş ama uzaklaşamıyormuş gibi, güveninin kırıldığı sevgilisi gibi bakıyordu ona.

"Dış görünüşümüze rağmen içimizdeki iyiliği arayan insanlar. Çete olaylarına bulaştığımdan beri kimse bunu benim için yapmadı. Şanslı çocuksun." Filtresine kadar son bir nefes çekti sigarayı yere atıp ayakkabısıyla ezmeden önce.

"Daha önce sevgilin olmadı mı hyung?"

"Oldu, beni sevmedi ama oldu." Başını çevirip diğerine baktı. "Arkadaşların daha önemli olduğuna karar verdim. Gerçek bir dost seni asla fazlalık hissettirmez, güvensiz hissettirmez, seni aldatmaz ve sana yalan söylemez. Minho şanslı bir piç. Çok arkadaşı yok ama olanlar da onun için her şeyi yapmaya hazır."

"Onlar aynı zamanda senin de arkadaşın değil mi, yani sen de şanslısın. Benimse arkadaştan yana şansım yoktur hyung. Kullanıldım, dövüldüm, acı içinde kaldım. Hissettiğim sevgi beni ayakta tutuyor."

"Sevgi..." Yoongi başını kaldırıp açık gökyüzüne baktı. Işık yüzünden gözleri acıyınca onları kırpıştırıp başını geri eğdi. Sevgi, yarı zamanlı temizlik işçisi olarak çalıştığı pansiyonda sevgilisinin onu aldattığı odayı temizletmişti ona. O adam hala odadayken, içmeye devam ederken etrafı temizlemeye çalışmıştı. Her saniye daha çok kırılan kalbi ve sevgiye olan umudu, kız arkadaşının yüzsüzce eline bahşiş tutuşturmasıyla tuzla buz olup yok olmuştu. Ağlamamıştı, kendini hırpalamamıştı. Sevgiden, sevmekten, sevilmekten korkmuyordu ama hevesi kalmamıştı sevgiye. "Minho'yu çok tanımamana rağmen yardım ediyorsun, sana borçlandık." Konuyu değiştirmek iyi bir seçenekti.

"Ne borcu, o benim akrabam sayılır." Bu dediğine ikili güldü. İki kardeşin sevgilileriydi onlar.

"Yoongi hyung!"

İkisi bağırtı yüzünden sıçrayıp sol tarafa çevirdi başlarını. Uzun boylu, siyah saçlı bir çocuk onlara doğru koşuyordu omzundan kayan sırt çantası ile. Yoongi onu görünce hemen ayağa kalktı. "Cidden geldin!" ikisi boy farkına rağmen sıkıca sarıldı. Yoongi diğerinin sırtını pat patladı. "Hani gelmen zordu? Hani uzaktaydın?"

"Hyung, ne olduğunu anlatsam inanamazsın." Uzun olan diğerinden ayrılıp yere düşmek için savaşan çantayı tahta banka fırlattı. "Biri beni arabayla getirdi."

BANG FAMILYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin