Bölüm 11

80 8 10
                                    

Sessiz ve kırgın geçen gecenin ardından huzursuz bir sabaha uyandı ev halkı. Felix yatağında oturmuş son birkaç günde olanları düşünüyordu. Her şey geçen cumartesi günü başlamış ve yokuş aşağı yuvarlanmıştı. Ailesi sırları ortadan kaldırmaya başladığı anda acılar da beraberinde gelmişti. Başlarına gelmeyen kalmamıştı şu kadarcık günde. Pişman mıydı, hayır. Diğerleri pişman mıydı, hiç sanmıyordu.

Odanın kapısı açılıp da babası içeri girince yüzü biraz aydınlandı çocuğun. ''Babacım?''

Chris kapıyı kapatıp yatağa oturdu. Saçları dağılmış olan çocuğu başını okşadı. ''Bugün okula gitmek istemezseniz anlarım.''

''Gidelim, evde durursak Jisung kafayı yer gibime geliyor.'' Yanındaki boş yatağa baktı, kardeşi kendini çoktan duşa atmıştı. ''Bütün gece sayıkladı, 'Minho, Minho, Minho'm...' onu cidden çok seviyor. Anlatmamasına kırılsa da kıyamıyor ona.''

''Herkesin nedenleri vardır bir şeyleri saklamak için. Minho, Jisung'u kaybedeceğinden korktu.'' Oğlunun saçlarını birazcık düzeltip yataktan kalktı. ''Kahvaltı hazır, Hyunjin ve Jeongin çoktan indi. Kardeşini al da gel.'' Felix başıyla onayladı babası çıkarken.

Üzerindeki yorganı tekmeleyip attı. Yorgunluk hiç bu kadar bedenini ele geçirmemişti daha önce. Kendini iterek yataktan çıkardı. Sürüklediği ayaklarıyla banyoya girdi, kardeşi ıslak saçlarıylaydı, dişini fırçalıyordu. Gözlerinin altı siyah halkalar ile süslenmişti. Teni solgun duruyordu. Omuzları her zamankinin aksine düşüktü. Ona arkadan sarıldı ve çenesini omzuna yasladı. ''İyi olacağız.''

Jisung ağzındakilerden kurtulup kardeşinin kollarına tutundu. ''Duydum ki ceza davaları uzun sürüyormuş... hatta yıllar alabiliyormuş.'' Tekrar gözleri doluyordu. ''Kendimi düşünmüyorum artık, onu beklerim, on yıl da sürse beklerim. Ama o ne yapacak? Daha okulu bitmedi, ailesinin olanlardan haberi yok, sert biri gibi duruyor ama orada korkar o.'' Dudaklarından bir hıçkırık kaçtı.

Felix kollarını biraz daha sıktı. ''Kısa süren dosyalar da olmuştur elbet.'' Geri çekilip kardeşini kendine çevirdi. Güzel yaşlarını yakalayıp temizledi yanaklarını. ''Gider ziyaret ederiz, ailesiyle konuşuruz, okulu dondururuz. Ne kadar sürerse sürsün biz de bekleriz.''

''Fe-felix!'' Jisung ağlaması şiddetlenirken kendini kardeşinin kollarına attı. ''B-ben ömrümde hiç bu kadar korkmadım! O kadın saçlarıma asıldığında bile bu kadar korkmadım! Ona bir şey olacak diye ödüm kopuyor!''

Felix kardeşinin beline sarılıp sıkıca tuttu onu. Nasıl birkaç gün önce kendisi sevdiği için onun omzunda ağladıysa şimdi de kardeşi aynı durumdaydı. ''Hiçbir şey olmayacak. Binnie hyung onunla.'' Güven vermeye çalışıyordu ama kendisi de korkuyordu. Düşündü, Binnie diğerinin yerinde olsaydı ona ne olurdu? Kahrolurdu. Yine de bu düşünceye takılmadı. Geri çekilip kardeşine gülümsemeye çalıştı. ''Babam kahvaltıya çağırdı, beni bekle yüzümü yıkayayım birlikte inelim.'' Jisung başıyla onaylayınca ondan ayrılıp yüzünü yıkadı. Kardeşinin elini sıkıca tutup alt kata indi.

Mutfakta da çok hoş bir hava yoktu ama köpüşleri gelmişti. Jisung onu görünce kardeşinin elini bırakıp ona sarıldı. ''Ji, nasılsın?''

''İyi olacağım Minnie.'' Sarılmayı bozdu ama ondan uzaklaşmadı. Yanındaki sandalyeye çöküp başını omzuna yasladı. Bir şey yiyesi yoktu ama babasını daha fazla endişelendirmek istemediği için kendini birkaç lokma yemeye zorladı.

Kapı çaldı.

Chris kimseyi beklemedikleri için, Seungmin zaten gelmişti, kim olabilir diye düşünüp kapıyı açtı. Sarıya boyanmış dağınık saçları olan, hâkî trençkot, siyah tişört, yırtık soluk renk jean ve postal giyen çocuk tanımadığı biriydi. Gözlerinin altındaki halkalar uzun zamandır uyumadığını belli ediyordu. Hafif çıkmış sakalları vardı. Çok uzun değildi ama oldukça zayıftı. ''Kimsin?''

BANG FAMILYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin