Bölüm 5

62 5 2
                                    

Chris içeri girdiğinde ceketini giyen iki çocuğu gördü. ''Siz nereye?''

Changbin fermuarıyla uğraşmayı bırakıp kafasını kaldırdı. Gidesi olmadığı için fermuarla savaşıyor, sinirini ondan çıkarıyordu. ''Akşam oldu, gitsek iyi olur.''

''Yemeğe kalın.''

Minho ve Changbin duymayı beklemedikleri davet yüzünden şaşırıp birbirlerine baktılar. Chris bu hallerini komik bulmuştu. ''Gerçekten mi?'' Minho ceketinin fermuarını bırakıp sordu. Onun da gidesi yoktu. Uzun zamandır bu kadar huzurlu hissetmemişti.

''İkiniz de yalnız yaşıyorsunuz, akşam yemeği için kalın da içerdeki meleklerin aklı sizde kalmasın.''

''Efendim, hala aklım almıyor, nasıl bu kadar iyi olabilirsiniz bize karşı?'' Changbin'in bu sorunun cevabına ihtiyacı vardı. Tek başına düşündükçe ulaşabileceği bir şey değildi.

Chris ikisine yaklaşıp omuzlarından tuttu. ''Size karşı kötü olmak için bir nedenim yok. Şimdiye kadar ne sorduysam cevap verdiniz ve söz de dinlediniz.''

''Yine de... ne bileyim, normalde babalar oğullarının erkek arkadaşlarına bu kadar iyi davranmaz.'' Minho yarı güler bir halde söyledi.

''O zaman benim onlar gibi olmamamı değerlendirin ve güvenimi kazanmak için uğraşın.''

''Ne konuşuyorsunuz?'' Felix koridora çıktığında üçünü bir arada görmüştü. ''Hyung, gidiyor musun?''

''Gitmiyoruz, Lixie. Baban akşam yemeğine davet etti.'' Changbin ceketini hızla çıkardı. Gün ışığıyla biraz daha zaman geçireceği için çok mutluydu. Ondan beklenilmeyecek bir hevesle küçük olanın yanına gitti ve elinden tutup tekrar oturma odasına gitti. Chris onun bu şapşal haline gülmeden edemedi. Minho'nun omzuna kolunu sarıp peşlerinden gitti.

''Kim aç?'' Odadaki herkes hep bir ağızdan bağırmaya başladı. İki damadı da buna dahildi. Artık daha rahatlardı yanında. ''Tamam, ah, sesiniz çok yüksek. Ne yemek istersiniz?''

''Babacım pizza söyleyelim mi?''

''Olmaz, dün de dışarıdan sipariş verdik. Bence babam yine o meşhur spagettisinden yapsın.'' Jeongin önerisiyle Felix'in aklını çelmişti bile. Babası harika makarna yapıyordu.

''Benim canım çorba istiyor.'' Seungmin, Hyunjin'in göğsünde yatıyordu. Sabah çok yedikleri için ağır bir şey hatta herhangi bir şey yiyebileceğini sanmıyordu.

''Babacım dün gece sana dediğimi hatırlıyor musun? Bence sen hiç kendini yorma.'' Jisung babasının yanındaki sevgilisini kaşlarıyla göstermeye çalışıyordu. Chris hatırladığı şeyle hala tuttuğu omza birkaç kez vurdu. Minho ise ne olduğunu bilmediği için bir sevgilisine bir babaya bakıyordu.

''Duydum ki onda on damatmışsın.''

''Ha-ben mi!'' Minho duyduğu şeyle utanıp adamdan birkaç adım uzaklaştı. Sevgilisi onun bu haline gülüyordu. Bunun acısını kesinlikle çıkaracaktı. ''N-ne duydunuz ki?''

''İyi yemek yapıyormuşsun.''

''Cidden mi?'' Hyunjin başını kaldırıp büyük olana baktı. ''Benim köpüşüm de anca atıştırmalık hazırlıyor.''

''Beğenmiyorsan yeme.''

''Hele bir yedirme bak sana ne yapıyorum.''

''Babacım tavuk suyuna çorba yapsın. Bugün ıslandı ya hasta olmaz. Madem köpüş çorba istiyor. Biz de tavuk yeriz.'' Jisung tavuğu düşündükçe başka alemlere gidiyordu.

''Tavuğu dün de yedik.'' Felix isyana başlamıştı tekrar. Hem dün dışarıdan yedikleri için pizza söyleyemiyor hem de dün yediğini tekrar yiyordu. Felix Changbin'in elini hala tutuyordu. Ona kalsa gece de kalmalıydı. Onunla uyumak nasıl bir şeydi merak ediyordu. Nasıl uyandığını görmek istiyordu.

BANG FAMILYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin