2.Bölüm Tanışma

8.5K 501 154
                                    

Yemeğimi yiyince buraya uçtum. Umarım bölümü beğenirsiniz.

İyi okumalar

Karşımdaki üç adam da beni baştan aşağı süzünce üzerimde tuhaf bir şey mi var diye ben de baktım kıyafetlerime.

Beyaz kısa kollu geniş bir gömlek, siyah bol bir süveter ve siyah kumaş pantolon ile hem çok tatlı hem de çok şık görünüyordum bence. Kafamı kaldırıp bana bakan adamlara baktım.

İçlerinden sarışın olan bana doğru gelip elini uzattı. Bana gülümseyen yüzüne bakıp elini sıktım. Eli benim elimin aksine buz gibiydi.

"Emir ben memnun oldum. Sen de?"

"Umut. Ben de memnun oldum." Elimi ondan çektim. Birkaç saniyede elim soğumuştu resmen.

"Buraya taşınan sen misin?"

"Evet."

"Oğlum siparişlerin hazır." Arkamı dönüp kasada bana seslenen ablaya baktım. Kasaya gidip aldıklarımın parasını ödedim. Paramın olması dönerlerin ucuz olduğu anlamına gelmiyordu. Çok pahalıydı bu dönerler be.

Arkamı dönünce üçünün de hâlâ beni izlediğini gördüm.

"Yemek yemeye mi gidiyorsun?" Hayır dönerle duş almayı düşünüyorum.

"Evet."

"Biz de yiyeceğiz şimdi. Bize katılmak ister misin? Hem tanışmış oluruz." Önümdeki adamın konuşmasından sonra arkasındakilere baktım. Belki rahatsız olurlar diye.

Yüz ifadelerinden bir şey anlayamayınca tekrar önümdekine döndüm.

"Ben sizi rahatsız etmeyeyim. Size afiyet olsun." Tam yanından geçip gidecekken beni durdurdu.

"Rahatsız etmezsin, gel hadi oturalım." Beni bileğimden çekip dört sandalyesi olan bir masaya oturttu. Yanıma kendi oturunca karşıma aralarında en sert ifadeye sahip olan kişinin oturduğunu gördüm. Diğeri de onun yanına oturdu.

"Yesene ne bekliyorsun?" Yemediğimi fark edince konuştu.

"Sizinle birlikte yemek için bekliyorum." Cevabım karşısında tebessüm etti.

"Sen soğumadan ye, bizimki de iki dakikaya hazır olur." Ben hâlâ ona kararsız bir şekilde bakınca masaya bıraktığım poşetten bir dürümü çıkarıp açtı ve elime verdi. Bir ayran çıkarıp çalkaladı ve açtı. Onu da önüme bırakınca kafasıyla önümü işaret etti.

"Teşekkür ederim." Önemli değil der gibi salladı kafasını.

"Sen yemek yerken ben de sana arkadaşlarımı tanıştırayım. Bu Yusuf, bu da Yağız." Henüz yağlı olmayan elimi sırasıyla ikisine de uzattım.

Yusuf, Emir gibi kumral ama onun ela gözleri aksine kahverengi gözlü biriydi. Eli de benimki gibi sıcacıktı. Onunla tokalaşınca elimi Yağız'a uzattım.

Yağız, siyah saçlı esmer tenli biriydi. Gözleri ela ve mavi arası gibi duruyordu. Elini tutunca benim minik ve beyaz elimin, onun büyük ve esmer elindeki görüntüsü beni güldürmüştü. Onun da yarım ağız sırıttığını fark ettim.

"Memnun oldum." Aynı cevabı alınca sessizce yemeğimi yemeye başladım. Hâlâ bakışlarını üzerimde hissedince kafamı kaldırdım. Ağzımdakini yutup onlara baktım.

"Yüzümde bir şey mi var?" Üçü de tekrar önüne dönerken onların da yemeği gelmişti. Hep birlikte yemek yerken hepimiz sessizdik. Yemek bitince peçete ile ağzımı ve ellerimi sildim.

"Ee neden taşındın?" Emir soru sorunca ona baktım.

"Burası üniversiteme daha yakın."

"Okuyor musun?" Yusuf'un yumuşak sesini duyunca ona dönüp cevapladım.

"Evet, mimarlık son sınıfım."

"Yaa, Eren de mimarlık okuyordu. Geçen sene senin yaşadığın evde kalıyordu."

"Bana da burayı o tavsiye etti zaten. Siz okuyor musunuz?" Büyük duruyorlardı ama emin olamamıştım.

"Yok biz bitirdik. Çalışıyoruz."

"Ne işi yapıyorsunuz?" Konuşmayı sevdiğim için konu açmaya çalışıyordum.

"Ben yazılım mühendisiyim, evden çalışıyorum. Yusuf'un oto galerisi var, araba alım-satımı yapıyor, Yağız da spor salonu işletiyor, spor hocası." Anladığımı belirtircesine kafamı salladım.

"Kaç yaşındasınız, yani size abi demem gerekiyor mu?" Masada şimdiye kadar hiç konuşmayan Yağız'ın sırıttığını gördüm ya da ben öyle sandım.

"Ben ve Yusuf 26 yaşındayız, Yağız da 27 yaşında. Hayır, bize abi demene gerek yok." Biraz duraksadıktan sonra tekrar konuştu. "Sen kaç yaşındasın?"

"22 ben de." Masadaki telefonum çalınca elime aldım. PERİM arıyordu. Saat neredeyse 22.00 olmuştu. O kadar konuşmuş muyduk biz ya?

Masadan kalkmaya hazırlandığımda Yusuf konuştu.

"Burada konuşabilirsin, sorun olmaz bizim için." Telefon kapanmadan açıp kulağıma dayadım. Tekrar yerime oturunca annemin endişeli sesi doldurdu kulağımı.

"Umut bir şey mi oldu? Neden geç açtın telefonumu?"

"İyiyim Perim sakin ol." Masadakiler bana bakıyordu.

"Ay niye geç açıyorsun o zaman?"

"Öylesine. Sen ne yapıyorsun?"

"Biz de babanla oturuyoruz işte. Sekreteriyle konuşuyor o."

"Ne zaman geleceksin yanıma?"

"Gelirim birkaç güne."

"Aman kocan duymasın bana geleceğini, ikimizi de keser. Hem yatılı kalırsın bende, olmaz mı?" Masadakilerin kaşları çatılmıştı.

Yağız sanki gözlerinden ateş fışkırtacaktı. Şu an ela gözlerinde az önceki sıcaklıktan eser yoktu. Buz gibi bakıyordu bana. Gözlerimi ondan çekip masaya diktim.

"Sus eşşek sıpası, sanki babanı benden daha çok sevdiğini bilmiyorum."

"Ee ne yapayım kocan benimle daha çok ilgileniyorsa? Demek ki o da beni senden daha çok seviyor." Gülerek konuşmam sonucu annem homurdandı.

"Ben kapatıyorum o zaman babanla konuş."

"Ya anne tamam kapatma ya. Babama da selam söyle." Masadan üç derin nefes sesi geldi.

"Tamam tamam hadi görüşürüz, işim var benim."

"Görüşürüz. Bu arada..." Beni dinlediğini belirten bir ses çıkardı.

"kocan beni daha çok seviyor." Bir şey demesine izin vermeden telefonu kapattım. Üçü de bana bakınca onlara baktım.

"Bir sorun mu var?" Düşünceli bir şekilde bana baktıktan sonra konuşmaya karar veren Emir dudaklarını araladı.

"Valla ne yalan söyleyeyim Umut; önce evli bir kadını ayartıyorsun sandım, sandık. Sonra da kocasını sevdiğini düşündük. Hayır yani sende hiç o tip de yok." diye son cümleyi düşünceli bir şekilde dile getirdi.

Ciddiler mi diye birkaç saniye üçünün de yüzüne baktım. Ben hiç böyle anlaşılacağını düşünmemiştim. Dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemi engellemeye çalıştım ama sanırım bunun için geç kalmıştım.

Kahkaham tüm mekanı doldururken mekandakilerin bakışlarına aldırmadım bile. Gözümden yaş gelip kızarana kadar güldüm.

Eğer etrafıma bakabilseydim, o gün bana hayranlıkla bakan üç adamın bakışlarını fark ederdim.

"Gerçekten öyle mi düşündünüz?" Gülmekten konuşamıyordum resmen.

"Benim ne işim olur evli kadınla, kadının kocasıyla." Emir'in somurttuğunu görünce gülmemi durdurdum.

"Tamam, tamam asma yüzünü, gülmüyorum." Yüzümde hâlâ bir sırıtma varken bana ne kadar inandı bilmiyorum ama gülümsedi. Masadaki herkes gibi...

Bölüm sonuna geldik. Sizce nasıldı bölüm?

Yorumlarınızı belirtmeyi unutmayın.

Yarına görüşürüz...

Zengin Mahalleli [BxBxBxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin