52.Bölüm İlgi

1.5K 167 45
                                    

Aslında planlarım arasında bugün iki bölüm atmak vardı ama dün elimi kestiğim için bölümü tek elle yazıyorum. Bu yüzden yazmak uzun sürüyor ama eğer yazabilirsem yarın bir bölüm daha gelir, yoksa da eskisi gibi 3 günde bir.

Satır arası yorum bırakmayı ve oy vermeyi unutmayın aşklarım. Umarım bölümü beğenirsiniz.

İyi okumalar.

UMUT'TAN

Kalçamda hissettiğim keskin ağrı ve etrafımda olmayan sıcaklık yüzünden huysuzca mırıldanarak araladım gözlerimi. Yatakta tek başıma uzanıyordum.

Yusuf ve Yağız işe gideceği için uyandığımda yanımda olmayacaklarını biliyordum ama Emir neredeydi?

Derken burnuma dolan güzel kokularla mutfakta olduğunu anladığım için yüzümde geniş bir gülümseme belirdi. Ayaklarımı yataktan sarkıtıp üzerine bastığım anda kalçama giren derin sızı ile yüzümdeki gülümseme aniden solarken inlememek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

Sabaha doğru uyumuştuk ve uyuduktan sonra birkaç kez deliğime krem sürmüşlerdi ama yine de çok fazla ağrıyordu. Derin nefesler eşliğinde biraz daha bekledim oturduğum yerde.

Birkaç dakikanın sonunda ayaklanarak normalde birkaç saniyede gideceğim banyo yolunu, yaklaşık 5 dakikada giderek lavaboya girdim. O kadar yavaş hareket ediyordum ki sanki hiç yürümüyormuş gibiydim.

İşlerimi hallederek aynaya bakmadan banyonun kapısına doğru yavaş adımlarla ilerledim. Koridora çıktığımda mutfaktan duyduğum seslerle kimsenin işe gitmediğini anlamış oldum. Her ne kadar gülümsemek istesem de vücudumda hissettiğim sızılar buna engel oluyordu.

Bu yüzden banyoda aynaya bakmadan çıkmaya çalışmıştım ya! Resmen yemişlerdi beni! Vücudumda iz olmayan tek bir yoktu ama yine de bu durumdan memnundum.

Sevdiğim adamlarla kalplerimizin ardından vücutlarımızı da birleştirmiştik ve bu his -kalçamdan belime doğru uzanan keskin ağrı dışında- oldukça güzeldi.

Aynı yavaş adımlarla mutfağa doğru ilerleyerek kapının pervazına yaslandım ve içeride masayı hazırlayan üçlüyü seyre daldım.

"Ya oğlum bence bunun yağı az, yapışmasın tavaya?" Emir elindeki tavayı ve yağdanlığı Yusuf'a gösterirken Yağız da bir şeyler karıştırıyordu.

"Yapışmaz Emir, yapışmaz. O kadar yağ koyarsan kolesterolüm azacak."

"Senin kolesterolün mü var lan?" Yağız kafasını iki yana sallayıp gülerken Yusuf sabır dileniyordu.

"Ya sabır! He oğlum, kolesterolüm var. Ne saçmalıyorsun sen oğlum ya? Çabuk pişirelim saat kaç oldu?" Atışmalarını sessizce gülerek izlerken onlar beni hâlâ fark etmemişti.

Ya da ben öyle sanıyordum.

"Daha ne kadar süre boyunca ayakta bekleyeceksin bebeğim?" Yağız'ın gülerek söylediği şeyle üçü birden bana dönünce oldukça şaşırmıştım. Emir yanıma gelerek bir anda beni kucağına aldı.

"Ağrın yok mu güzelim? Niye ayakta duruyorsun?" Az önce fark etmediğim ama görünce bu kadar düşünceli oldukları için içimi sımsıcak eden detaya baktım. Emir, beni üzerinde yumuşak olduğu görünüşünden bile anlaşılan yastığın olduğu sandalyeye oturturken kızarmıştım.

Gece boyu sürekli benimle ilgilenmişlerdi ve şu an bana kahvaltı hazırlıyorlardı. Bu kadar düşünceli olmaları beni oldukça mutlu ediyordu.

"Biraz var." Kısık ve pürüzlü çıkan sesimle gülümseyip şakağımı öptü. Gözlerim kendiliğinden kapanırken huzurlu sabahımın ilk öpücüğünü de almıştım.

Zengin Mahalleli [BxBxBxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin