30.Bölüm Couple Mont

3.9K 261 108
                                    

Hepinize hayırlı bayramlar. (Dün çok meşguldüm, yoksa dün atacaktım bölümü.)

Bayramlarda en sevmediğim şey uzun süre oturan ve çok çocuklu misafirdir. (O misafir çocukları evin tüm odalarına girip istedikleri bir şeyi alamayınca ciyaklar sonra da seni anne-babana şikayet eder ya, hiç sevmem o veletleri.) Neyse ki bugün annemler gitti misafirliğe hkgkmgmg.

Fakat eski bayram havası yok sokaklarda, biz önceden sokak sokak dolaşır, oyunlar oynardık -hava ne kadar sıcak olursa olsun-.

Ramazan bayramında ise kapı kapı dolaşıp şeker toplar, koleksiyon yapardık. Kim daha fazla toplamış diye karşılaştırırdık. Oyuncak silah alıp, birbirimizin yüzüne, ağzına sıkar, abilerimizi onlarla kovalardık. Artık sokaklar bomboş, hatırlatmasalar bugünün bayram olduğunu dahi hatırlamazdım.

Neyse, ben yeni bölümü hemen salıyorum buraya, umarım beğenirsiniz.

"Aşkım, şunun tipine baksana!" Yusuf, heyecanla gösterdiğim telefona bakıp gülümsedi.

"Nasıl da kendine benzer şeyleri buluyorsun öyle?" Söylediği şey hem utanıp hem de gülümsememi sağladı. Sanırım ne olursa olsun hep utanmaya devam edecektim.

Telefonumda, uykusundan yeni uyanmış, etrafına tuhaf tuhaf bakıp mırıldanan bir kedinin videosu dönüyordu. Tüyleri siyah-beyaz olan bir yavru kediydi. Aşırı tatlıydı.

Yusuf kolunu omzuma atmış, beni göğsüne yaslamış bir şekilde elindeki belgeleri okuyor, ben de onu fazla rahatsız etmeden video izliyordum. Bugün sadece iki dersim vardı ve gidip gelmiştim. Yusuf ise galeriye gelen yeni arabalar ile ilgili birkaç belgeye bakıyordu.

Yılbaşının üzerinden yaklaşık 1 hafta geçmişti ve ben o anları hatırladıkça utanıyordum. Utandığım için araştıracağım konuyu da araştırmayı erteliyordum.

Yılbaşı tatilinde tüm gün evde oturmuş ve çeşitli aktiviteler yapmıştık. Oyun oynamış, film izlemiş, tatlı yapmıştık. Onlarla geçirdiğim tüm vakitlerde olduğu gibi, tüm gün boyunca gülmekten yanaklarım ağrımıştı.

Tabii o günden beri aldığım her iltifata öncekinden daha fazla utandığımın farkındalardı. Neyse ki beni çok fazla utandırmayıp başka konu açıyorlardı.

Emir, sözleşmesini yenilediği için artık evden çalışmıyor, şirkete gidip geliyordu. Başta bu durumdan her ne kadar memnun olmasam da, böyle daha verimli olduğu ve evdeki çalışma saatleri ile aynı saatlerde çalışıp geri kalan vaktini evde geçireceği için sorun olmamıştı.

Yağız da spor salonuna gitmek zorunda kalmıştı, bir eğitmen hasta olduğu için bir hafta boyunca onun yerine ders verecekti.

Spora başlamam üzerinden aylar geçmişti ve ben de biraz kas yapmaya başlamıştım. Onlarınki kadar belli olmasa da benim de karın ve kol kaslarım vardı artık. Kalçam da daha sıkı olmuştu.

Bu durum hepimizin hoşuna gitse de her şort veya sıkı bir şeyler giydiğimde nasıl zor durumda kaldıklarını görebiliyordum.

Sehpanın üzerinde bulunan sıcak çikolatamdan bir yudum alıp, bakışlarımı telefonumdan çekip pencereden yağan kara baktım. Yavaşlamıştı ama tam durmamıştı. Tüm sokaklar beyaza boyanmıştı.

Bugün eve erken geleceklerdi ve akşam yemeğinden sonra kar topu savaşı yapacaktık. Dün zorla söz verdirmiştim. Hasta olmamı istemiyorlarmış.

Gelmelerine az bir zaman kala Yusuf'un da işi bitince birlikte masayı kurmuştuk. Yaklaşık 5 dakika sonra kapı çalmıştı.

Aslında hepsi için birer ev anahtarı yaptırmıştım ama onları kapıda karşılamam hoşlarına gittiği için anahtarları kullanmıyorlardı.

Zengin Mahalleli [BxBxBxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin