10.Bölüm Okul

6.2K 422 95
                                    

İyi okumalar.

Yavaşça merdivenlerden inmeye çalıştım. Daha bir adım atmıştım ki acıyla inledim ve olduğum yerde durdum.

Bugün okulumun ilk günüydü ama ben dün gece yataktan düşüp bileğimi incitmiştim. Şu anda da onun acısından dolayı merdivenleri inemiyordum resmen.

Soluklana soluklana merdivenleri inmeyi başardığımda içime derin bir nefes çektim. Aslında gece bu kadar kötü olacağını düşünmemiştim ve uyumaya devam etmiştim. Fakat şu an şişen bileğimden ne kadar yanlış bir karar aldığımı anlamıştım.

Apartmanın kapısına ilerleyip yavaş adımlarla çıktım sokağa. Bu ayak ile araba süremeyeceğim için telefonumu çıkarıp en yakın taksi durağına baktım. Buraya beş dakikalık bir uzaklıktaydı ama ben o kadar yürüyemezdim.

Önümden geçen bir genci durdurdum.

"Pardon, bakar mısınız?" Bana bakıp tek kaşını kaldırdı.

"Buyrun?" Sinirli sesini umursamadan soracağım soruyu sordum.

"Buralardan ne sıklıkla taksi geçer?" Olduğumuz mahalle caddeye yakın bir yer olduğu için her gün evimin önünden taksi geçerdi.

"Ne bileyim kardeşim, saat miyim ben?" Ne alaka be?

"Peki, kusura bakmayın." Beni dinleme gereği bile duymadan yoluna devam etmişti. Sıkıntılı bir nefes verdim. Arkadaşlarımı arayıp haber verebilirdim ama onların da gelmesi çok uzun sürerdi. Evleri yakın değildi buraya.

Benim acilen bir araç bulup önce eczaneye sonra ise üniversiteye gitmem lazımdı.

"Umut, ne yapıyorsun öyle kapıda?" Yusuf'un sesini duymamla kafamı kaldırıp bana yaklaşan bedenine baktım.

"Bir taksi arayacaktım da. Buradan ne sıklıkla geçer taksiler? Ya da senin tanıdığın bir taksici varsa onu da arayabilirim." Kaşlarını kaldırıp baktı bana.

"Taksiyi ne yapacaksın sen? Benim arabam var, ben bırakayım istediğin yere. Hem senin arabanda bir sıkıntı varsa bizim çocuklar tamirhaneye çeksinler?" Beni düşünmesi yüzümde bir tebessüm oluşturmuştu.

"Arabamda bir sıkıntı yok da bende var galiba." Ayağımı hafif yukarı kaldırarak şişmiş ve kızarmış bileğimi işaret ettim. Önce gözleri büyüdü, sonra kaşlarını çatarak bana yaklaştı.

"Oğlum, ne oldu senin ayağına?"

"Gece burktum yanlışlıkla." Mırıldanmamla bileğimde olan bakışları bana döndü. Suçlu bir çocuk gibi başımı eğdim.

Gelen kıkırdama sesi ile yerdeki bakışlarımı ona çevirdim.

"Hasbinallah..." kafasını iki yana salladı. "Tamam gel şuraya otur, daha fazla ayakta durma." Belimden tutarak beni ilerletirken bir süredir olduğu gibi nefesimi tuttum istemsizce.

Bu aralar Yusuf, Yağız veya Emir bana dokunduğu zaman istemsizce nefesimi tutuyordum.

Apartmanın önündeki iki basamaklı merdivene oturttu beni. Önümde diz çöküp bileğime bakmaya başladı. Herhalde bu işlerden anlıyordu.

"Sorun yok, sadece burkulmuş ama birkaç gün çok fazla hareket ettirmemen ve krem sürmen gerek." Bir yandan konuşuyor bir yandan da bileğime yumuşak hareketlerle masaj yapıyordu.

"Bu işlerden anlıyorsun galiba. Acısı azalmaya başladı bile." Kafasını kaldırıp bana gülümsedi.

"Biliyorsun Yağız sporcu ve biz çocukluktan beri beraberiz. Ona bir şey olduğunda ben ve Emir yardım ediyorduk. Böyle böyle alıştık." Çok sıkı bir arkadaşlıkları vardı ama çocukluk arkadaşı olduklarını bilmiyordum.

Zengin Mahalleli [BxBxBxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin