20.Bölüm Aşıklar

6K 336 32
                                    

Bakalım bölümü beğenecek misiniz.

İyi okumalar.

YUSUF'TAN

Aradan geçen 4 günün ardından birkaç nakliye aracı ile gelen, daha paketleri bile açılmamış lüks eşyaların karşı apartmana taşınmasını izliyorduk kahvede.

Umut'un taşınacağını öğrendikten sonra çok mutluyduk ama dün birinin apartmanı satın aldığını duymuştuk. Normalde bu apartmanları kimse kolay kolay satmazdı.

Emir dayanamayıp apartmanın eski sahibine sormuştu bunu. Adam ise apartmana yeni birinin taşınacağını ve rahat etmesi için babasının apartmanı satın almak istediğini, kendisi vermek istemeyince yüklü miktarda bir parayla satın aldığını söylemişti.

Bu kişinin Umut'un babası olduğunu tahmin etmek zor değildi. Kahvenin yanındaki apartmanın önünde çekirdek çitleyen dedikoducu teyzelerin sesini duydum.

"Kim taşınıyor acaba buraya?"

"Onu bilmem Ayşe ama eşyalara bakılırsa zengin olduğu belli."

"İnşallah iyi anlaşırız, arada güne de çağırırız." Emir güldü söylediklerine. Umut'un güne gideceğini sanmıyordum. Konuşan teyzeleri dinlemekten bizi ayıran şey Ahmet abinin meraklı sesiydi.

"Yağız oğlum hayırlı bir haber mi vardır, çok mutlusun. Allah daim etsin evladım." Yağız'ın gülen yüzüne bakınca 4 aydan fazladır gördüğüm için alışmıştım.

"Hayırdır Ahmet amca, hayırdır." Daha fazla bir şey sormayan Ahmet amcayla ortam sessizleşmiş ve biz de yarım kalan seyir keyfine devam etmiştik.

*****

Eşyaların eve taşınıp yerleştirilmesi üzerine 10 gün geçmişti ve bu sabah aynı nakliye araçlarından biri tekrar gelmişti. İşçiler eşyaları içeriye taşırken orta yaşlı, takım elbiseli bir adam onları yönlendiriyordu. Yanlış hatırlamıyorsam babası bu değildi.

Biz balkondan aşağıyı izlerken sokağa giren siyah spor arabayla bakışlarımız o tarafa dönmüştü. Spor araba nakliye arabasına yakın bir yere park edilince içinden bizim kıvırcık çıkmıştı.

Yine her zamanki gibi ona çok yakışan oversize bir kombin yapmıştı. Etrafına bakıp adamlara komut veren takım elbiseli adamın yanına gitti. Gülerek onunla konuştuktan sonra beraber apartmana girdiler.

Aradan geçen 10 dakikanın ardından birlikte apartmandan çıktılar ve biri arabaya ilerlerken diğeri tersi yöne gidiyordu. Gözlerimle Umut'u takip ederken dönerci girdiğini gördüm.

"Hadi biz de gidelim, zaten daha yemek yememiştik." Sanırım tek gören ben değildim.

Üçümüz birden evden çıkıp dönerciye girdik. Kapıda bulunan küçük zil çalınca çoğu kişinin gözü bize döndü.

"Fatma sultan! Oradan bize 6 tane hatay usulü paketlesene sana zahmet." Emir'in sesiyle bize dönen küçük beden kafasını biraz yukarı kaldırmak zorunda kaldı.

Üçümüz de istemsizce baştan aşağı onu süzünce o da merakla üzerine baktı. Emir daha fazla dayanamayıp onun yanına ilerledi. Elini uzatıp sıkmasını bekledi.

"Emir ben memnun oldum. Sen de?"

"Umut. Ben de memnun oldum."

"Buraya taşınan sen misin?"

"Evet."

Arkadan Fatma abla seslenince onun yanına gidip siparişlerini aldı ve parasını ödedi. Bizim yanımızdan geçerken Emir tekrar konuştu.

"Yemek yemeye mi gidiyorsun?" Gerçekten mi Emir? Yemekle başka ne yapacaktı?

"Evet."

"Biz de yiyeceğiz şimdi. Bize katılmak ister misin? Hem tanışmış oluruz." Kararsızca bize baktı. İçimizde fırtınalar kopsa da ona bir şey belli etmemek için sadece bakmakla yetindik.

Sonunda hep birlikte masaya geçince tanışmıştık tekrardan. Yağız ile el sıkışınca ilkinde olduğu gibi elinin büyüklüğüne baktı.

Yanlış anlaşılmalı, bol neşeli ve bol kahkahalı bir yemekten sonra evlere dağılmıştık fakat mutluluktan uyuyabileceğimizi sanmıyordum. Onun güzel tınısı kahkahası hâlâ kulaklarımdaydı.

Sonraki gün ben ve Yağız balkonda otururken Emir aşağıda çocuklarla futbol oynuyordu. Karşı balkondaki hareketliliğe gözüm takılınca Umut'un elinde bir kahve ve bir kitapla çıktığını gördüm.

Bizi görünce selam verip koltuğa oturdu ve kitabını okumaya başladı. Biz onu izlemeye dalmışken bir anda eline bir şeyin çarması ile üzerine kahve dökülmüş ve o koşarak içeriye girmişti. Aşağı baktığımızda Emir'in gerginlikle dudağını dişlediğini gördük.

Koşarak evine gidip hızla kapısını çaldık. O kapıyı açana kadar biz üçümüz nefeslerimizi düzenliyorduk. Sonunda açılan kapıda gördüğümüz kıvırcık ile hasar tespiti yapmıştı.

İçeriye girip krem de sürdükten sonra üzerine yeni dikkat etmiştim ve... Siktir! O neydi öyle?

Giydiği göğsünü zor kapatan bir tişört ve kalmasının hemen altında biten geniş şort süt beyazı tenini önümüze seriyordu. O durumu fark edip giderken odada 3 derin yutkunma sesi duyuldu.

O gün onunla rahat bir şekilde sohbet etmek ve istediğimiz gibi yanında olmak çok güzeldi.

Daha sonra aramızda gerçekleşmeye başlayan samimiyet bizi mutlu ediyordu. Önceden uzaktan severken imkansız diyorduk fakat şu an yanı başımızda olması da pek mümkün kılmıyordu. Üçümüzün onu sevme olayı pürüz bile değildi artık.

Spor salonunda eşcinsel olduğunu öğrendiğimizde biraz da olsa şansımızın olduğunu düşündük. Erkek olmamızı sıkıntı etmezdi artık ama peki üç kişi olmamızı etmez miydi?

Aradan günler, haftalar geçiyordu ve biz onunla tensel temasta bulununca bizden kaçmıyor, bize izin veriyordu. Herkesle bu derece yakın olmadığını görmek, sadece bize özel böyle davrandığını bilmek mükemmel bir şeydi.

Duygularımızı itiraf etmeyi düşündüğümüz gün ailesinin evine gidip orada yatılı kalacağını öğrenmiştik. Artık daha fazla uzak kalmak, onu kullanıyormuşuz gibi düşünmesini istemiyorduk.

Bir gün erken Yakup abiyle gelince akşam itiraf etmek istesek de bizden uzaklaşmaya başlamıştı.

"Bu çocuk sizin bana anlattığınız gibi davranmıyor size. Sizden rahatsız olmadığına emin misiniz?" Yakup abinin sorusuna bıkkınca cevap verdi Yağız.

"Yok abi, böyle değildi. Sen geldiğinden beri bizden kaçıyor. Ona istemediği şekilde davranacak insanlar değiliz."

"Sizi tanıyorum çocuklar, öyle değilsiniz. Ona bakınca da size bakarken gözlerinin parladığını görüyorum. Sadece ben de değil Serhat da öyle düşünüyor."

"Harbiden öyle, bu çocuk sizin yanınızdan ayrılmıyordu daha düne kadar. Sürekli konuşuyordu."

"Biz de sebebini bilmiyoruz Serhat. Belki Yakup abiden utanmıştır, ne bileyim." Emir'in söylediği de mantıklı gelmişti. Belki de utanıyordu.

"Ben zaten sabah gideceğim, gitmeden önce onu da görmek için sabah çağırırız. Bakalım ben gidince değişecek mi." Serhat evine giderken biz de yataklarımıza dağılmıştık.

Yarının bize ne getireceğini bilmiyorduk ama içimde tuhaf bir his vardı. Güzel bir şey olacakmış gibi hissediyordum. Umarım hislerimde yanılmazdım.

Arkadaşlar ben bu yıl YKS'na gireceğim ve iki aydan az bir süre kaldı. Her gün buraya bölüm atamayacağım maalesef. Bu elimde kalan son bölümdü. Artık yazdıkça atacağım.

Yine bölüm atacağım ama her gün ve düzenli bir şekilde atmayacağım. Haftada birkaç bölüm idare etmeniz lazım şu bir ay.

Şimdiden özür dilerim. Derslerime biraz daha yoğunlaşmak istiyorum. Boş zamanlarımda yine burada olacağım.

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi belirtin.

Sonra görüşürüz...

Zengin Mahalleli [BxBxBxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin