17.Bölüm İtiraf

5.8K 371 32
                                    

Büyük bölüm geldi sonunda. Umarım beklediğiniz kadar güzel bir bölüm olmuştur.

İyi okumalar.

"Umut, iyi olduğuna emin misin?" Resmen 100 kere sorduğu soruya yine aynı cevabı verdim.

"İyiyim Serhat." Masada gülenlere ters bir bakış atıp kahvaltıma devam ettim.

Arabada üçü birden beni öpünce çok mutlu olmuş ve onlara bir adım atıp ben de onları öpmek istemiştim.

Bu isteğimi yerine getireceğim sırada Yakup abi cama tıklayıp ne zaman ineceğimizi sormuştu. Her ne kadar camlar filmli olduğu için görmediğini bilsem de utanmadan edememiştim.

Yanaklarım kızarmaya başladığındaysa üçü birden bana gülünce daha fazla kızarmıştım.

Masaya geldiğimizde Serhat kızaran yanağıma bakıp hasta olup olmadığımı sormuştu. İyi olduğumu söylediğim halde Emir'in yaptığı kaş göz hareketleri yüzünden tekrar ve tekrar utanıyor, Serhat'ın aynı soruyu sormasını sağlıyordum.

Masadaki her çeşit kahvaltılıktan bol bol yerken bu halime alışmış olan üçlü şaşırmazken diğer ikisi ağzı açık bana bakıyordu.

Ee tabii beni ilk defa çok yerken gördüklerinde baya şaşırmışlardı. Çünkü iki tane adana dürüm yiyip hâlâ aç olduğumu söylemiştim ki yanında yediğim salatalardan, içtiğim ayranlardan bahsetmiyorum bile.

"Oğlum senin yediklerin nerene gidiyor böyle? Her zaman mı bu kadar yiyiyorsun yoksa bugün çok mu acıktın?" Ağzımdakileri yutup cevap verdim.

"Her zamanki halim bu Yakup abi." İki tabaktan fazla yemiştim ve istersem iki tabak daha yiyebilirdim ama şimdilik doymuştum.

Arkama yaslanıp olmayan göbeğimi ovdum. Her yemek yediğimde yapıyordum bunu da. Kabul ediyorum, tuhaf alışkanlıklarım vardı.

"Lan ben senin kadar yemedim. Zaten o kadar yesem yerimden kalkamazdım herhalde."

"Küçükken çok tombik bir oğlanmışım ama büyüyünce ne kadar yesem de kilo almamaya başladım. Ergenliğimden beri aynı kilodayım sanırım. Bunda tabii çok hareketli olmamın ve evde asker bir dedemin olmasının da katkısı var."

Masadakiler son cümlemde yakınmamdan dolayı güldüler. Hemen kendimi savunmaya geçtim.

"Gerçekten öyle ama. Dün bir günlüğüne eve gittiğim halde sabah kaldırıp 2 saat içtima yaptırdı bana ya."

"Aa evet sen iki günlüğüne gitmiştin eve değil mi?"

"Evet." Lütfen düşündüğüm şeyi sormasın derken sorduğu soruyla bugün de şansın benden yana olmadığını anladım.

"Neden erken geldin, bir sorun mu oldu evde?" Emir'in endişeli bir şekilde sorduğu soruya ne cevap vereceğimi düşünmeye başladım.

Kalkıp da 'size aşkımı itiraf etmek için daha fazla dayanamayıp erken geldim' diyemezdim. Onun yerine;

"Annemler dayımları ziyarete gitti, ben de bir günlüğüne gitmek istemediğim için geri döndüm." Her ne kadar yalan söylemeyi sevmesem ve söylemek istemesem de birkaç güne gerçekleri söyleyeceğim için pek takılmadım.

Amcamların hepsi İstanbulda yaşadığı ve daha tutarlı bir yalan olması için dayımı öne sürmüştüm.

'Anladım' dercesine kafalarını salladıklarında masadaki sohbet kaldığı yerden devam etmeye başladı.

*****

Aradan iki gün geçmişti ve ben onları her gördüğümde sevgimi haykırmak istediğim için evimden çok az çıkmış, kaşılaşma ihtimalini en aza düşürmüştüm.

Onların da bu tuhaf davranışıma anlam veremediklerini fark etsem de şimdilik yapabilecek bir şeyim yoktu.

Dün Yakup abi kendi evine taşınmış ve ben de onlarla birlikte onu uğurlamıştım. Dördümüz yalnız kalınca yarın akşam müsaitlerse evlerine geleceğimi söylemiştim.

Eğer onlara itirafta bulunduktan sonra yüzlerine bakamayacak duruma gelirsem kaçacağım ve kendimi kilitleyeceğim bir yer bulunsun diye kendi evime çağırmamıştım onları.

Onları tanıdığıma göre bu ihtimal çok düşüktü ama yine de kendimi her duruma hazırlamak istedim.

Bana kalsa hemen o an söyleyebilirdim ama içimdeki mantıklı olan tarafım, evde bir konuşma hazırlamamı ve karşılarında heyecandan bayılmamam için prova yapmamı söylüyordu. Ben de ona uydum.

Dün akşam karşıma üç kırlent koyup karşılarına oturmuş ve gayet sakin bir konuşma gerçekleştirmiştim ama şu an karşımdaki L koltukta oturup bana bakan adamlara bakınca aynı şey olmadığını anlamış bulundum. Tekli koltukta küçüldükçe küçülüyordum.

Heyecandan terleyen avuçlarımı, sıktığım dizlerime silip salonda tekrardan göz gezdirdim. Ne diyeceğimi merak ediyorlardı ama beni de sıkmak istemedikleri için sormuyorlardı.

"Ben, sizinle bir şey konuşmak istiyorum ama beni bölmeden dinlemenizi istiyorum." Artık konuya bir yerden girmem gerekiyordu. En az yarım saat konuşmamış, karşılarında boş boş oturup salonun her bir ayrıntısını incelemiştim.

Kafalarını sallayıp konuşmadan beni onaylamışlardı. Üçü de ciddi bir şekilde oturmuş, gözlerini bana dikmiş ağzımdan çıkacak kelimeleri bekliyorlardı.

"Sizinle konuşacağım şeyden sonra her ne olursa olsun benden iğrenmenizi istemiyorum. Ya da en azından ben gidene kadar eskisi gibi davranmanızı istiyorum."

Her ne olursa olsun sevdiğim insanların bana iğrenirmiş gibi bakmalarını, kırıcı şeyler söylemelerini ve benden nefret etmelerini istemezdim.

Öyle olacaksa yüzlerine bakmadan giderdim buradan. Bu yüzden dizlerimin üzerindeki ellerime bakarak konuşmaya karar verdim.

"İnanın nasıl oldu ben de bilmiyorum ama sizi ilk gördüğümden beri içimde anlamlandıramadığım şeyler oluyor. Bana karşı olan davranışlarınız, arada girdiğimiz ufak temaslar ve güzel sözleriniz kalbimi hızlandırıyordu.

Daha önce kimseye karşı bu duyguları hissetmezken şimdi aynı anda üç kişiye karşı böyle duygular beslemek kafamı oldukça karıştırdı.

Kendimin bile emin olamadığım şeyler vardı. Başta bunun arkadaşça bir şey olduğunu düşünsem de daha önce çok fazla arkadaşım olmasına rağmen onlara karşı böyle olmadığımı anladım.

Sizin yanınızdan ayrılmak istemiyor, sürekli temas halinde bulunup sizinle vakit geçirmek istiyordum. Sizi tanıyalı daha 1,5 ay olmuşken böyle emin konuşmak ne kadar doğru bilmiyorum ama ben hislerimden eminim.

Babam da içimdekileri en yalın şekilde fark etmemi sağladı. Böylece kendi içimde her şeyi kesinleştirdim. Evde daha fazla duramadığım için buraya bir gün erken gelmiştim heyecandan.

Yakup abinin burada olması bu konuşmayı yapmamı erteledi. Birkaç gündür sizden kaçmamın ve temas etmememin sebebi de buydu aslında.

Duygularımdan emin olduğum andan itibaren gözünüze baktığımda bağırarak söylemek istiyordum." Konuşma boyunca yüzlerine bakamasam da bu cümleyi söylerken bakmak zorundaymış gibi hissettim.

Kafamı kaldırıp gözlerimi yavaşça ellerimden sevdiğim adamlara çevirdim. Hepsiyle tek tek göz göze gelirken sabırla ve sanki biraz da heyecanla cümlemi tamamlamamı beklediklerini gördüm.

Gözlerinde korktuğum duyguları görmeyince omzumdan kalkan ağır yükle tek nefeste dilimden döküldü sihirli kelimeler.

"Ben sizden hoşlanıyorum. Hayır hoşlanmıyorum, ben sizi seviyorum."

'Sonunda!' dediğinizi duyar gibiyim.

Bakalım bu itiraftan sonra neler olacak, ilişkileri nasıl şekillenecek.

Sonraki bölüm başka birinin ağzından olacak.

'Mahalle Marketi' adlı bölümde size üçlünün Umut'a neredeyse 6 aydır aşık olduğunu söylemiştim. Onu okuyacaksınız.

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın.

Yarına görüşürüz...

Zengin Mahalleli [BxBxBxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin