9.Bölüm

1K 62 293
                                    

9. Bölümdeyiz. Oleyyy

Kitap nasıl ilerliyor bu arada? Karakterlerden memnun musunuz?

Elzem ve Yaşar Efe'nin ilişkisi nasıl?

Yazarlara böyle ilişkiler yazdığı için kızıyorsunuz ama bilmiyorsunuz ki onlar aradığı ilişkiyi yazıyor. (En azından ben onun için yazıyorum.)

Bölüm şarkısı: Mustafa Ceceli Feat. İskender Paydaş - Sensiz olmaz ki

Şarkıyı dinleyince Yaşar Efe'nin Elzem'e söylediğini anlarsınız. Ayrıca ben çocukken aşık aşık dinlediğim şarkıydı.

Neyse sizi daha fazla tutmayayım:)

Yıldızlarınızı parlatmayı unutmayın ✨

İyi okumalar dilerim:)

********

“Bazen aşkı umuduğumuz kişide bulmayız. Bazen sadece onda hayal kırıklığı buluruz. Ve yüreğimize saplanan kırıklarla yaşamaya devam etmeye çalışırız.”

*******

Elinde Fadime nine'sinin yaptığı bir tencere karalahana sarmasıyla birlikte Yakup abisinin evinin yolunu tutmuştu Gonca.

İçinde büyük bir heyecan vardı. Yakup abisinin nenesi Fatma nine, Yakup abisinin ablası Cennetin yanına, yani İstanbul'a gitmişti. Yakup abisine kaç gündür bizzat kendisi yemek götürüyordu. Bugün ise umutluydu, Yakup abisiyle en büyük ortak noktaları karalahana sarması sevmeleriydi. Yakup abisi ortamda karalahana sarması varsa mutlaka Gonca'ya da getirirdi.

Bugün, Yakup abisine açılacaktı. Kendi kendine evde pratiğini bile yapmıştı. Kendi kendine sözde vermişti. Ne olursa olsun Yakup abisine açılacaktı ve artık hem zihninden hemde ağzından Yakup abi demeyi bırakacaktı.

Evin bahçesine girince hevesi iki katına çıkmıştı. Kapının önüne gelinceye kadar derin nefesler aldı. Kapının önüne geldiğinde ise son kez derin bir nefes aldı ve kapının nihayet zillini çalmıştı.

Heyecanla Yakup abisinin çıkmasını beklerken, kapıyı sarışın bir de üstünde Yakup abisine doğum gününde aldığı o tişört vardı.

Büyük bir şok geçiriyordu Gonca. Karşısındaki kadına kitlenmişti resmen. Sadece bunların bir şaka olmasını istedi. Bir aldatmaca olmasını istedi. Evde başka birisinin olmasını, bu kadınında onunla alakalı olmasını istedi.

Kendini öyle ümitlendiriyordu ki, "Ayla, kim geldi?" diyen ve kapının önüne üstsüz çıkan Yakup abisi bütün hayallerini yıkmıştı.

Yakup abisiyle gözleri birbirlerine kitlenmişti. Midesi kalktı. Böyle bir görüntüyle karşılaşmak midesini mahvetmişti. Elindeki tencereyi adının Ayla olduğunu kadına verdi hemen. "İyi günler, " dedi alap şap. Kaçar gibi gözüküyordu, ki kaçıyordu. Olabildiğince hızlı olmaya çalışıyordu. Gördüklerini unutmak o anları silmek istiyordu.

Kolunda bir el hissetmesiyle ise tam bağıracaktı ki, "Gonca benim," diyen ses susmasını sağlamıştı.

Midesi daha çok bulanmuştı şimdi. Oysaki bu ses onun midesinde kelebekler uçurtur, kalbinin deli gibi atmasını sağlardı. Şimdi niye bu sesten kaçmaya çalışıyordu? Niye kanı akmıyordu? Midesindeki kelebeklere ne olmuştu? Daha o az önce o kapı açılmadan önce burada değiller miydi? Ne çabuk terk etmişlerdi Gonca'yı.

Kırılmış CânâHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin