32.Bölüm:GERÇEK YUVA(+18)

40 2 2
                                    

Heyecan her yerimdeydi. Ellerim tir tir titriyor, gözlerim onu günler sonra görecek olmanın verdiği mutluluk ile doluyordu. Derin bir nefes aldım kendimi telkinlemek amacıyla. Evet, Yekta bana Ateş'in kaldığı yerin adresini vermişti, şuan ise mavi apartmanın önünde duruyordum. Beş katlı olan apartmanın ikinci katında yaşıyordu. Yavaş yavaş merdivenleri çıkmaya başladım.

Acaba Ateş beni görünce ne tepki verecekti, kızacak mıydı yoksa mutlu mu olacaktı? Gözlerim korku ile irileşti,merdivenlerin ortasında dururken aklıma gelen bu gerçeği nasıl unutacağımı bilemiyordum. Ya içeride kız varsa? Ya ben onları çok uygunsuz... Başımı iki yana salladım. Göğüs kafesimi delen bir şey vardı sanki, nefes almam zorlaşıyordu.

Beyaz, 2 yazan kapının önünde durdum. Derin bir nefes aldım ve kapıyı tıktıkladım. Bunu çok ani bir şekilde yapmıştım, kendimden bile beklemiyordum. Bir kaç dakika sonra tekrardan çaldım, kapı açılmayınca. Bekledim, bekledim, ve bekledim. Kapı tekrardan açılmayınca bu sefer alacaklı gibi çalmaya başladım. Biliyordum, içerideydi ve beni başka biri sanıyordu, yani ben öyle ummak istiyordum.

Biraz sonra içeriden ayak sesleri duydum. Kalbim göğüs kafesimi delmek istercesine atmaya başlayınca elimi kalbimin üstüne koydum. Harbi, çok pis atıyordu ve ben kalp krizi geçirmekten korkuyordum. Kapıyı tam tekrardan çalacaktım ki bir hışım açıldı kapı. Elim havada şaşkınca Ateş'e baktım. O ise hiçbir şey söylemeden içeri gitti. Beni görmemişti, beni duymamıştı...

Konuşamadım, ağzımı açıp tek kelime edemedim. İki seçenek vardı önümde. Ya beni görmemesini fırsat bilerek gidecektim, ya da içeri girip beni görmesini sağlayacaktım. Derin bir nefes aldım. Yaptığım seçim belli idi. İçeri girdim ve kapıyı kapadım. Ateş'in üstü çıplaktı ve altında siyah eşofman altı vardı. Kasları dikkatimi çekmişti ama şuan önem vermem gereken başka konular vardı.

"Evi temizlemenize gerek yok," diyen sert bir sesle salonun ortasında kaldım. Girişten biraz ilerledikten ve sola dönünce karşımda salon belirmişti. Gördüğüm kadarıyla salonun yan tarafında bir oda vardı, o odanın yanında ise büyük bir oda daha... Orası Ateş'in odası olmalıydı. Salonun sağ tarafında bunlar varken sol tarafında ise duvarla birleşik lavabo vardı. Uzun bir koridorun sonunda ise mutfak...

Ateş, tanımadığı bir yabancıya kapısını açıp, odaya gidecek kadar nasıl rahattı? Salondan çıktım ve sağ tarafındaki küçük odaya girdim. Burada büyük bir koltuk ve masa vardı. Etrafta her yerde içki şişeleri vardı. Evin neden koktuğunu bu sayede anlamış oldum. Odadan çıktım ve artık yüzleşmem gereken geçmişimin önünde durdum. Kapıyı yavaşça açarken içeride göreceğim şeylerden korkuyordum. En son bir hafta önce görmüştüm onu.

Bir hafta önce hayatımın akışı normaldi, sadece bir hafta önce. Sonra ise herşey karmaşık bir hal almıştı. Ateş, en son 18 yaşındaydı. Benden bir yaş büyüktü sadece.. Şuan ise o 21 ben 20 yaşındaydım. Büyümüştü, büyümüştüm, büyümüştük.. Ama hala çocuk gibi hissetmem normal miydi? Kapı tamamen açılınca büyük, siyah bir yatak karşıladı beni. Odanın duvarları beyaz iken diğer herşey siyahtı.

Yatakta yüzüstü yatan kişi ise Ateşti... Sırtındaki kaslar bile belirginleşmiş, biraz kilo almış ve genişlemişti. Kol kasları bile daha büyüktü. Derin bir nefes aldım tekrardan. "Orman gözlü çocuk..."diye mırıldandım. "Evime döndüm, bir hoşgeldin yok mu...?" İlk önce sırtındaki kaslar gerildi. Sonra ise öyle bir hızla bana döndü ki, yerimde kaskatı kesildim. Yataktan kalktı ve bana doğru geldi. Aramızda üç adımlık mesafe varken o benim karşımdaydı ve bana gerçek değilmişim gibi bakıyordu.

"Elif..." diye fısıldadı, az önceki sesine tezat yumuşaklıkla. "Sen misin?"

Başımı salladım acı içinde tebessüm ederken. "Evet," derken sesim kısıktı. "Sana geldim..."

Aramızdaki üç adımlık mesafeyi kapattı. Gözleri yandığım kor sarıları yerine simsiyah bakıyordu. Dudakları dudaklarımı bulurken belimden kavradı ve beni kendine çekti. Öpüşüne karşılık verdim, özlemiştim hem de çok. İçimden bir ses, SONUNDA diye bağırıyordu. Kollarımı boynuna doladım, birbirimizi doyasıya öperken. Dudaklarımdan ayrıldı bir süre sonra, dudaklarım büzülü bir şekilde ona baktım.

"Ben bu anı ne kadar bekledim haberin var mı..?" derken sesinde sitem vardı. Başımı salladım, zira bende beklemiştim.

"Senin bana gelmeni, sana sarılmayı, ne kadar bekledim biliyor musun?"

"Biliyorum Ateş, sana yemin ederimki biliyorum..."

Dudaklarını dudaklarıma sürttü. "O halde bana bir gece bahşeder misin?"

Güldüm. "Sana bütün hayatımı bahşederim, sevgili orman gözlü çocuk..."

O andan sonra bir daha hiç konuşmadık. İlk başta doyasıya öpüştük, özlemimizi giderdik daha sonra aramızdaki tekstil ürünlerden kurtulduk. Beni sırt üstü yatağa atarken altımdaki ıslaklık ile iyiki gelmişim diye düşündüm. Altındaki eşofman altını çıkarınca görüş açıma giren erkekliği ile gözlerim kaydı. Derin bir nefesi dahi içime zor çektim.

Dudakları boynumda duraksadı. Dil darbelerini boynuma doğru gelirken inledim. Kendimden bunu beklemiyordum doğrusu. Ne ara böyle olmuştum? Boynumu emmeye başladı. Hatırladığım anımız ile gülmeye başladım. Doğruldu, "Ne oldu?" dedi, nefes nefese kalmış halde.

"Hani, biz hastanedeydik sen benim boynumu öpüyordun yine," dedim. Kasıldı. "İşte sonra bende moraracak diye sana kızmıştım." Tam ağzım açılmış bir şeyler demeye devam edecektim ki dudaklarıyla beni susturdu.

"Güzelim konuşacaktın biliyordum ama şuan olmaz," dedi zorlukla.

Güldüm. "Sen beni böyle susturacaksan eğer ben her zaman konuşurum yalnız..." diyerek dudaklarımı dişlerim arasına aldım.

Gözleri oraya kaydı. "Siktir..!" Ben daha ne olduğunu anlamadan sütyenimi çıkardı ve yere attı. Şaşkın bir şekilde baktım Ateş'e. O ise beni umursamadı ve göğüslerime doğru yol aldı. Göğüs ucumu dişleri arasına alınca başımı geriye doğru attırdım. Altımda bir şeyler olurken bacaklarımı birbirine sürtttüm. Ellerim saçlarını buldu, o ise bu sefer dil darbelerini göğsüme atıyordu.

Bir eliyle göğsümü yoğuruyordu, eliyle göğüs ucumu sıkınca çığlık attım. "Ahh!" Bu onu daha da azdırırken boğazından erkeksi bir hırıltı yükseldi. Göğüslerimi bırakıp göbeğime doğru indi. Dudakları her geçtiği yerde durarak öpüyordu. En sonunda ise kadınlığım ile bakıştı. İç çamaşırımın kumaşını parmakları ile kaldırdı ve geri bıraktı. Belim yay gibi gerinirken inledim.

İç çamaşırını çıkarınca ise artık karşısında çıplaktım. O da kendi baksırını çıkardı. Gözlerim irice açıldı. Zira vaoov du.. Baya bi vaoov du hatta.. Derin bir nefes aldım, bugün kaçıncı olduğunu bilmediğim..
Dudakları kadınlığımı buldu. İlk önce öptü sonra ise dilini hissettim. Çığlık atarken elim saçlarını buldu.

Kadınlığımı boylu boyunca yalayınca çığlık atarak başımı geriye yasladım. Odada sadece benim kısık kısık inlemelerim vardı. Ateş bir süre sonra dudaklarıma yapıştı. Erkekliği, kadınlığıma sürtünce dudaklarımı dişledim. "Ateş!" Adına muhtacım gibi söylemiştim. Elim ensesine giderken dudaklarıma yapıştı. Sonra ise dudaklarımdan ayrıldı. Yanıyordu şuan her bir zerrem. Söndürmek ise yakan kişinin işiydi. Lakin o hiç söndürmek istemiyor gibi idi. Kadınlığımın girişinde hissettim onu.

Sonra ise bir anda hiçbir şey söylemeden içime girdi. Çığlığım odayı bulurken ellerim ile örtüyü sıktım. Bir elimi kavradı ve yatağın yan tarafına yasladı. İleri geri hareketler yaparken elimi de beraberinde hareket ettiriyordu. Ağzım açık, inleyemiyordum bile. Yavaş yavaş hareket ettirirken acı yerine zevke bıraktı. "Daha da sert!" diye bağırdım kendimden geçmiş bir şekilde.

Hay hay der gibi başını salladı. İçimde daha da hızlanırken boğazından hırıltı çıktı. Ve biz, o geceyi dolu dolu geçirdik. Bir bütün olduk. Beraber zirveye çıkarken yine beraberinde birlikte battık. Ve böylece, biz bir bütün olduk, biz olduk.

______________________________________

Evvvet! Kendimden utanıyorum size öyle söyleyeyim. Ama neyse, yazdık bir kere oldu olan. Yorum ve oy atmayı unutmayın.


TEHLİKELİ İŞLER(+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin