Bir masaldan uyandım. Masal çok güzel ve gerçekçiydi. Ama bu uzun sürmemişti.
Salıncaktaydım. Biri beni sallıyordu. "Biraz daha hızlı," dedim duraksayarak "baba." Salıncak hızlanmaya başladı. Bir ses duydum sonra.
"İyi mi kızım?!" diye sordu adam. Bu adam benim babamdı. Başımı olumlu anlamda salladım ve ellerimle daha sıkı tuttum halatları. Kahkaham her yeri inletirken yavaşladım. Niye yavaşlamıştım?
Bir anda ormana ışınlandım. Ayağa kalktım hızla. Biri vardı. Biraz koşarak o kişiden yardım istemeye gittim. Adamın omzuna dokundum ve adam bana döndü. Gördüğüm kişiyle geriye kaçmaya çalıştım lakin yapamadım. Çünkü biri daha vardı ve o benim ayağımı tutmuştu.
Ağlamaya başladım. Ayağımı tutan kişi ölen çocuktu. Karşımda ise dayım vardı. Birinin hayatını karartırken birisi ise benim hayatımı karartmıştı. Ayağımı kurtarmaya çalıştım. Olmadı. Dayım üzerime yürümeye başlayınca geriledim.
Sonra birileri daha geldi. Uzaktan seçemediğim 3 kişi. Ayağımın ellerden kurtulduğunu hissettim. Dayım da yok olmuştu. Bakışlarımı karşıya çevirince gördüğüm kişilerle yüzümde bir tebessüm oluştu. Çünkü bunlar Alya, Umut ve Yekta'ydı. İkinci ailemdiler.
Alya çığlık attı arkama bakarak. Arkamı dönemeden bende çığlık attım.
Çığlık atarak kalktım. Dışarıda birileri vardı. Koşma sesi geldi. Sonraysa "Elif.." diye bir fısıldama. Alya'ydı bu. Beni kurtarmaya gelmi-
ştiler. Her zaman böyle olmuştu zaten. Onlar beni kurtarmıştı."Elif iyi misin?!""Şöbiyetim.." diye fısıldadım. Kapının ön tarafından gülme sesi geldi. Neler oluyordu? Algımı kaybet-
miştim. Ağlamaya başladım. "YARDIM EDİN! CE-CESET VAR BURADA!" diye bağırdım. Bunu dedikten bir iki dakika sonra kapıya tekme atıldı. Sıçrayarak geri çekilirken uğultular yaklaşıyordu."Çekilin!" diye bağırdı biri. Başım dönerken sanki bana demişler gibi geriye doğru adımladım. Kapı açıldı. Müdür sinirle bize bakıyordu. Ne oluyordu? Alya koşarak bana sarıldı. Sanki gücüm çekilmişti. Titrerken başım omzuna düştü ve ağlamaya başladım. Beni dışarı çıkarırken ağlamamı durdurmaya çalıştım.
Derin nefesler alırken geri çekildim. "İyi misin?" diye sordu Alya. Başımı iki yana salladım.Alya hıçkırdı
Derin nefesler almaya devam ettim. Algı yeteneğim yok olmuştu herhalde.
Sonra iki kişi daha sarıldı bana. Umut ve Yekta'ydı. Başım omuzlarına düştü. Alya da sarılmamıza katıldı.Alya bir anda geri çekildi. Sorgulayan bakışlarımız ona döndü. Alya herkess bir bakış attıktan sonra bende kaldı bakışları. "Onu kim öldürdü?" Boğazımdan bir yumru geçti. Ben mi öldürmüştüm? Hayır, ben katil değildim. Beni ortalarına aldılar.
Bakışlarım karşımdaki polislere çevrildi. Polis tek bir şey söyledi ama bana bin kelime gibi geldi. "Elif kaya cinayete teşebbüsten tutuklusunuz!"
Gözlerim irice açılırken Yekta önüme geçti. Beni koruma amacıyla.. Sırtıyla bakıştım bir süre. "Elif böyle bir şeyi yapmadı! Şu arkanızda gördüğünüz varlıklar varya onlar arkadaşımı buraya kilitledi!"Polis bir şey diyecekken sözünü kesti. "Bu kız kendi isteğiyle mi bur-
ada?Niye bunu sorgulamıyosunuz?" diye beni savundu. Polis arka tarafa yan bir bakış attı. Sonraysa elini beline attı ve silah çıkardı. Çığlık atarak geri çekildim. Yekta'yı kolundan tutarak önüne geçtim. Polis anlayamadığım bir ifadeyle bakıp silahın emniyetini açtı."Elif!" diye bağırdı Umut ve Alya. Onları umursamadım. "Ben suçlu değilim. " diye mırıldandım. Polis silahı bana doğrultuyodu. "Arkanızda olan kızlardan biri bana hoca seni çağırıyor dedi. O zaman başka bir yere gideceğim için dalgındım. Sonra buraya geldim." Beni dinliyolar mı diye duraksadım. Dinliyolardı..
Devam et dercesine bakıyordu polis bana. "Sonra gözümü fularla bağladılar. Hatta gidin bakın fular orada!" dediğim gibi arkadaki kız çıkarak bana bağırdı. "Yalan söylüyor! Hadi bunu geçtim fuları ya o koyduysa. " Ellerim yumruk olurken sinirden titriyordum.
"Fular benim değil. İsterseniz bu sabah beni gören kişilere sorun." Bakışlarım Altuğ hocaya çevrildi. "Altuğ hocaya sorun!" dedim. Herkes Altuğ hocaya baktı. Hoca başını salladı. "Evet bu sabah fuları yoktu." deyince teşekkür edercesine hocaya baktım. Umut atladı lafa.
"Eve gelin bakın isterseniz bir fuları bile yok!" diye bağırdı. Alya da onayladı onu."Evet.Evde hiçbirimizin fuları yok!"dedi. Polis silahı beline taktı. "Bir delil gelene kadar misafirimizsin." dedi ve kolumu tuttu. Altuğ hoca hızla öne doğru geldi ve kolumu tutan polisin elini kolumdan çekti. "Vasisi olarak ben geliyorum." dedi.
Yekta, Umut ve Alya da bizimle birlikte geliyordu. Çantamı omzuma takarak hocanın arkasından gitmeye başladık. Telefonuma gelen 60 mesaj, 70 arama vardı.Şaşkınlıkla arkamdaki 3'lüye baktım. Hepsi neden baktığımı anlamış olacaklar ki bakışlarını kaçırdılar.
Umut ellerini havaya kaldırarak "Endişelendik.." dedi. Yekta'yı gösterdi ve ekledi. "Şu hulk olucaktı. Az kalsın telefonunu kırıyordu!" Kaşlarım çatıldı. Bu kadar da sinirlenmiş olamazdı. Ya da dur bir dakika...
Olabilir mi? Yekta..
Başımı iki yana salladım. Mersedes benz g serisi olan arabanın önünde durduk. Hoca arabayı açarak öne bindi.Yekta da öne binerek bize arkaya binmemizi söyledi. Alya ortaya oturdu. Sağına ben, soluna ise Umut oturdu. "Çocuklar.." dedi Altuğ hoca.
"Sizce kim öldürmüş olabilir?" diye de ekledi. Kaşlarım istemsizce çatıldı. Daha yeni gelmiştik sonuçta.
Bu soruyu Yekta cevapladı hepimiz adına. "Ölen kişiyi tanımıyoruz. Ayrıcalıkla yeni geldik." diyerek önüne döndü.Hoca başını olumlu anl-
amda salladı. Aynadan hocaya bakmaya başladım. Hoca aynaya bakınca gözlerimi kaçırdım."Çocuklar bu konu tartışmaya kapalı, benim evimde misafirsiniz bir geceliğine." dedi Altuğ Hoca. Şaşkın bakışlarım Hoca'ya dönerken Hoca tepkilerimizi aynadan baktıktan sonra yola odaklandı. Yekta tam itiraz edecekti ki hoca sözünü kesti. "Tartışmaya kapalı.."
Yekta seslice soldu rahatsız bir şekilde. Başımı cama yasladım bende. Sahiden kim öldürmüştü? "Öldürülen çocuğun adı ne?" diye sordum. Hoca direksiyonu sağa kırdı ve "Deniz Yesari.." dedi. Bir yandan araba sürüyor bir yandan da konuşuyordu.
"Babası ünlü bir şirket adamı. Annesi moda tasarımcısı. Ölümü gizli tutuluyor. Yani öldürülme şekli. Kayıtlar da katilin öldürdüğü yazıyo lakin ailesi kalp krizi dedi.." Gözlerim doldu. Soru dudaklarımdan zorlukla çıktı. "Peki şimdi ailesi ne yapıyor?"
Sorumu rahat bir şekilde cevapladı Altuğ Hoca. "Hayatlarını yaşamaya devam ediyolar, "duraksadı bu noktada Hoca. " ölmemiş gibi.." Bakışlarımı cama çevirdim. Sizin oğlunuz ölmüş ve hayatınızı yaşama-
ya devam ediyorsunuz.Ben yaşayam-
azdım, yapamazdım. Karakolun önünde durdu araba.Omuzlarım çökerken arabadan zorlukla indim. Alya koluma girdi destek olmak amacıyla. Altuğ Hoca önde yürürken onun arkasında Umut ve Yekta, onların arkasında da biz vardık. Ofise doğru gitmeye başladık. Altuğ Hoca kapıyı çaldı. "Gel!" sesi duyunca içeri girdi. Onun arkasından Umut ve Yekta.
Duraksadılar. Kaşlarım çatıldı. İçeri girmek için kapının oraya gittim. İçeride gördüğüm kişiyle küçük çaplı bir şok geçirdim. Gözlerimi kırptım bir kaç kere. Doğrumu algıladım diye. Evet gördüğüm kişi doğruydu.
Orman gözlü çocuk...
_______________________
Evet şu iki bölüm biraz aksiyonlu gibi geçti. Neyse lafı uzatmayayım. Yıldıza basmayı unutmayın!
Soru:Sizce Ateş'in karakolda ne işi var?
Soru:Sizce katil kim?
İyi okumalar! Yeni bölüm yarın saat 10:00 'da!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ İŞLER(+18)
Ficção AdolescenteElif eski okulundan bir iftira sonucu atılır. Bunu gören arkadaşları da onunla birlikte yeni okullarına gelir. Yeni okulundaysa onları iyi mi yoksa kötü günlermi bekliyordu? Elif içindeki kötü hisse rağmen arkadaşları için mutlu gözükür lakin içinde...