31.Bölüm:ANLAMAK

17 1 1
                                    

Siz hiç, ölmeden öldüğünüzü hissettiniz mi?

Siz hiç, yaşarken bile yaşamadığınızı hissettiniz mi?

Sizi öldürmeden öldürdüler mi? Ya da yaşayan bir ölüye çevirdiler mi?

Aklımdaki sorular bu kadardı. Bütün suçu sadece diğerlerine atıp, kendimi haklı göstermiştim hep. Göz yaşlarım akmayı bırakana kadar ağladım, ne kadar olduğunu tahmin edemiyordum ama en sonunda bir el koluma dokunup, "Hadi artık, harap etme kendini bu kadar..." diyen ses ile kendime gelmiştim.

Kimin söylediğine bakmak için başımı çevirdiğimde, gördüğüm kişi ile biraz daha utanmıştım. "Ayça," demiştim utanıp sıkılarak, sanki Umut'u yıllardır tanıyan oymuş gibi. "Özür dilerim ben çok üzgünüm.." Ayça bakışlarını benden kaçırmış, derin bir soluk almıştı sadece.

"Sen suçlu değilsin, bunu o kafana yaz.." demişti sadece. Ben ise başımı iki yana sallamıştım. "Suçlu benim.."

Gitmişti sonra. Beni yalnız bırakmıştı. Ben ise yalnızlığım ile öylece ortada kalmıştım. Sahiden kimdi bu suçlular? Bilmiyordum, kendi sorularımı bile bilmiyordum. Ellerim ile başımı kapadım. Yanıma oturan beden ile irkildim. Bakışlarım oraya çevrilirken gördüğüm yüz ile omuzlarım çöktü, kendimi korumak için aldığım bütün önlemler gitti.

"Niye içeri girmiyorsun?" Ares ayaklarını öne doğru uzattı.

"Korkuyorum," diye itiraf ettim. Ve ekledim:"Ayrıca utanıyorum da.." Bana destek olur gibi baktı. Ben ise gözlerine bakamadım. Hemen gözlerimi kaçırdım.

"Elif," dedi. Eli yüzüme inen saçlarıma takıldı ve önümden attırdı, sonra ise elini çeneme koydu ve başımı havaya kaldırttı. Yüzünü bana yaklaştırırken konuştu. "Utanman ya da sıkılman gereken hiçbir şey yok. Sen bilmiyordun, onlar bilmiyorlardı hiç kimse bilmiyordu. Bunun tek bir suçlusu var;o da annen ile baban.."

Dedikleri gerçekten içime sular serpmişti ayriyetten cesaretlendirmiş üstümdeki yükü hafifletmişti. İşte, biz insanoğlunu mutlu edecek bir cümle bile olabilirdi;bir cümle, insanın ne kadar mutlu ediyorsa kırabilirdi de..

Ayağa kalktım, ağlamaktan harap olmuş gözlerimi sildim. Ares de benimle birlikte ayağa kalkarken göğüs kafesimdeki ağrı, git gide çoğalmaya başlamıştı. Korkuyordum, içeride göreceğim manzara veya duyacağım şeylerden acayip derecede korkuyordum.

Yavaş ve temkinli adımlar eşliğinde odaya kadar gittim. Az önceki cesaret kırıntılarından eser yoktu. Anksiyete kendini belli etmeye başlamış, aklıma olur olmadık senaryolar getirerek bu senaryoların yaşanma ihtimalini de düşünüyordum;bu da nefesimin kesilmesine, nefes alamama sebep oluyordu.

Odaya girdim. Cesaretimi toplayarak yaptım bunu. Karşılaştığım manzara ise biraz daha iyiydi, aklımdakine göre... Umut yatakta yatıyordu, gözleri aynı benim gözlerim gibiydi. Kıpkırmızı gözleri kahverengi gözleri ile karışmış gibiydi. Serumdan dolayı eli yatağın dışındaydı ve bir şey okuyordu.

Alya omzuna dökülen saçlar ile öteki yatakta yatıyordu. Başı sola düşmüştü, beyaz teni bugün solgun duruyordu. Ellerim saçlarıma gitti. Benim saçlarım belimden bir iki santim aşşağıya geliyordu. O ise benim acım için kesmişti... Annem ile konuşuyorduk, kendisi saçlarını kestireceğini söylemişti ve bende kendi saçlarımı kestirmek istediğimi söylemiştim.

Bana dönerek, "Hayatta olmaz," demişti. "Buna izin veremem kızım.." Niye diye sormuştum. "Niye izin veremezsin?" demiştim. Gözleri uzaklara dalmıştı, bana göre kendisi ile alakalıydı. Lakin zaman geçtikçe ve hafızam yerine gelince anlamıştım. Ben Alya'ya bir söz vermiştim. Sözüm aklıma gelince gözlerim doldu.

TEHLİKELİ İŞLER(+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin