36. Bölüm:MİSAFİRLER

11 1 1
                                    

Sevmek. Her insan severdi bence. Lakin bazıları kandırırdı, hemde çok güzel kandırırdı ve o kişiyi unutamaz, bırakamazdık. Bunu yapan vicdansız insanların Allah belasını versin. Ya da düşünmeden terk eden insanların. Ben ölüceğimi düşündüğümde bile aklım geride bıraktıklarımdaydı. İnsanlar bilerek nasıl birini bırakıyor ya da terk ediyorlardı?

Aşşağıya indiğimde masada fazladan iki kişi vardı. Kızın sarı saçları vardı, arkasından gördüğüm kadarıyla. Üstünde ise siyah crop, altında kargo pantolonu vardı. Adam ise siyah saçlıydı, cüssesi fazla büyüktü. Ateş ve Yekta gibiydi. Umut onlardan biraz küçük kalıyordu. Biz zaten cüceydik yanlarında.

Umut gülerek bir şeyler anlatıyordu. Ayça hevesle onu dinlerken Alya ve Yekta sabır dilenircesine masaya bakıyorlardı. "Hoşgeldiniz..." diyerek kendimizi belli ettim. Adam ve kadın ayağa kalkarken Umut bize baktı. Ateş eli belimde adama bakarken kız bana döndü. Ellerim karnımda birleşmişti otomatik olarak.

Kızın mavi gözleri vardı, benimkinden kapalıydı onun gözleri. Saçlarımız ise birebir aynıydı;bunu yeni fark ediyordum. Adamın ise sarı gözleri vardı. Ateş'in ise ela... Bizim başka bir hayattaki ilişkimizdi bu.. Ben 22 yaşında Ateş 25 yaşındaydı. "Hoşbulduk," dedi adam ve Ateş ile tokalaştılar. "Ho-hoşbulduk..." dedi kadın ve sarıldık birbirimize.

Kaşlarım çatıldı. "Niye kekeliyorsun?" dedim, gereksiz resmiyeti es geçerek.

"Ben böyleyim. Konuşamama problemim var," Başımı salladım anladım dercesine.

"Geçmiş olsun,"dedim ve adama döndüm. Adam ile el sıkıştık ve masaya geçtik. Masadaki sarmaları görünce gözlerim irice açıldı. Dudaklarımı yalarken sandalyeye kuruldum. " Sarma mı yaptın Alya?" dedim ve bir sarmayı ağzıma atacakken Ayça elime vurdu.

"Misafirler var! Sakin ol," Kaşlarım çatıldı. Hamileydim ben oysaki. Misafirlerin anlayış göstermesi lazımdı..

"Hamileyim ben gerizekalı! Bırak da yiyeyim..." Kadına döndüm. "Bu arada adlarınız neydi?" Kadın şaşırmıştı.

"Allah analı babalı büyütsün," dediler adam ile aynı anda. Bakışları saniyelik birbirlerine kenetlendi ve sonra tekrar masaya döndüler. "Lâl, ve Tan..." dedi kadın. "Ama bana Mercan deyin lütfen,"

Başımı salladım. "Hımm... İki adınız var herhalde," dedim. Tan bey aşşağıya doğru kısık sesle güldü. Beraberinde ise karnına yediği dirsek ile öksürdü. Yekta'ya yandan bir bakış attım. Yanlış bir şey mi söyledim dercesine. Kaptı sessiz sorumu, hayır diye iki başını salladı. "Bu arada düğünümüze gelirsiniz değil mi?" diye sordum sarmamı ağzıma atarken.

Kadın başını salladı. "Tabii ki geleceğiz," dedi. Adam ise ekledi: "Asistanımızın ailesinin düğünü, davet edildiğimiz içinde kesin geliriz diyemem ama geliriz.."

Başımı salladım sadece, sarmamı ağzıma tıktım yine. Ateş ise önüme bir şeyler koymaya çalışıyordu. Önümdeki tabağa baktığımda sarma, makarna-yoğurtlu sevmediğim için sade makarna koymuştu-börek gibi bissürü hamur işi koymuştu.

"Beni kilolu yapmaya mı çalışıyorsun, hemde daha hamileliğin ilk haftasında?"

Güldü.

"Sen hamileyim dediğinde içimde oluşan duyguları hissetsen, 'Ben niye daha önce hamile kalmadım?'derdin."

Gözlerinin parıltısından belli oluyor demedim, onun yerine, "Ben hissediyorum zaten," dedim.

"Hissettiğini hissediyorum.." dedi.

Romantik romantik bakışırken Umut'un sesi, bakışmamızı böldü. "Ne fısır fısır konuşup gülüyorsunuz? Bize de söyleyin bizde gülelim. Hem, misafirin yanında fısır fısır konuşup ayıp ediyorsunuz valla," Kaşlarımı çatarak en ters bakışlarımı attım. Ağzına fermuar çekerken, "Benim sesimi duymadınız." dedi ve Ayça ile konuşmaya başladı.

TEHLİKELİ İŞLER(+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin