6

98 19 75
                                    




















Yunho elindeki çayları bir orduya bedel aileye dağıtınca ki kırk tepsi kadar çay taşıdı. Hemen Wooyoung ve Seonghwa'nun yanına oturup ikisine de ölümcül ve son derece kızgınlık dolu bakışlar attı. Yardım ederiz canım canını sıkma demişlerdi. Ama sadece Yunho'nun canını sıkmışlardı o kadar.






" Öyle bakma anam görende tövbe."






" Ne tövbesi Wooyoung? Ulan sizi geçtim hiç kimse mi yardım etmez amına koyim. Çay dağıtmak için hizmetli aranıyormuş resmen. Kırk tepsi ne demek haberiniz var mı?"







" Ney? Ne koyim kız çay mı? Daha bitmemiş neyo koyik?" Yongbok'un söylediği şeyle Yunho kahkah atarken sarışın ona saf saf bakıyordu. Küfürü bilmiyordu ve oldukça tatlı duruyordu. Wooyoung'un ve Hwa'nın da şaşkolog bakışları ile eliyle ağzını kapadı.






" Bu Küfürü hiç duymadınız mı?" Üçünün de başını iki yana sallamasıyla sarışın oğlanın ' Küfür mü ' nidası da aralarına katılmıştı.






" Bunun anlamı kötü yani. Gelip sana birisi koyim derse çakmak oluyor şak şak yani. Bu Küfürü sinirlenince havaya edende var. Yani kimseye demiyor sinrini böyle atıyor. Yada sana karşı söylüyor."







" Tövbe tövbe bana koymasınlar." Yongbok gerçekten cok tatlıydı ve daha fazla kahkahsını bastırmayacaktı ki Wooyoung'un tiz notayla attığı kahkah sanki daha çok gülmek istemesini artırır gibi karnını gıdıklarken en sonunda patlattı kahkahsını. Hwa ve Yong'un da eşlik etmesiyle dördü kendi aralarında gülüyordu.







Tabi bizim şirret kaynana ve şirret akrabalar durur mu asla!






" İnsan içinde çok gülen olmaz. Ayıptır ar edep namıs nedir bilmezsiz siz."






" Benim okullarda da akıl yoktur. Aldı bir tanesi uğursuz. Gitti güzelim damadım."







Yunho işittiği sözlerle diğerlerinin sus pus olduğunu gördü. Kendisi ise toparlanınca dik bir hale geldi. Gerçekten dövecekti ve asla pişman olmayacaktı. Gülmekte mı yasak bu memlekette. Etliye sütlüye karşılıyor sürekli.







" Uğursuz seni kalk git de torunlarımın yanına. Ben sana edeceğimi iyi bilirim."
Yunho sarışına dönüp bakınca çayını bırakıp kalktığını gördü. Piç kocasına baktı ki onda çıt yoktu. Vay gamsız orospu dedi içinden Yunho. Yongbok ile beraber ayağa kalkınca kadına dik dik baktı.







" Ne uğursuzu pardon? Sen uğurlu olup tek kocada kalıp üç beş çocuk çıkardın da ne oldu? Ben söyleyeyim sana. İnsanlıktan nasibini almamış bir hayvan büyüttün. Bu safımın ailesi de zaten bir hiç. Arada sürünen tek masum ve iyi niyetli Yongbok diye o uğursuz olmuyor. Ama sizin kör gözünüz bir boku görmediği için sessiz sakini ezmek kolay olduğu için konuş anam konuş hesabı çene çalıyorsunuz."








" Sen ne hakla misafie-" Yunho sinirle konuşurken onun ardından seslenen adamla başını sola çevirdi. Baş köşede duran Mingi'nin babası ayağa kalkıp üstüne doğru gelirken Yunho milim kımıldamadı.






" Baba orada durasın." Mingi'nin sesiyle Yunho yanında biten eşine dönüp tekrardan babasına baktı.







" Yunho hiçbir lafında haksız değildir. Yıllardır Yongbok'a yapılanları herkes bilirde konuşur da benim eşim söyleyince suçtur he? Yok öyle bir şey."







Çilek / YungiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin