Yunho elinde bıçakla soğukkanlı bir şekilde kaynanasının olduğu kata ilerledi. Sola dönüp balkon kısmına geçip kapının önüne gelince kulpu tutup yavaşça kapıyı açtı. İçeri girince horlayan kayınpederi ile göz devirdi. Sessiz adımlarla bayan Song'un başına gelince omzuna dokundu. Bir kaç kez sarsıp gözlerini açan kadınla hemen eliyle ağzını kapadı.
" Bana bak kaynana bir kere diyeceğim. Eğer bir daha bu dilin haddinden fazla uzarsa yine bir gece böyle gelir keserim. Çocuklarına damarlarına torunlarına anne olmayı bil. İnsanlıktan nasibini almamış gibiler davranma. İnsanın ömrü üç günlük ikinci günde dilini ben keserim. Şimdi iyi geceler."
Elini çekip göz kırpınca ona bakan kadınla eşliğinde odadan çıkıp kapıyı kapadı. Aşağı geri mutfağa inince bıçağı çekmeceye geri attı. O sırada ses duyunca geriye döndü. Mingi'nin çatılı kaşları ile tebessüm etti.
" Nerdesin yavrum sen?"
" Su içmek için indim kocamsu bey. Sende bensiz yatmaz oldun." Sırıtarak kurmuştu bu cümleyi. Mingi'nin yanına gelince koluna girip başını omzuna yasladı. İyi ki yakalanmadım dedi içinden. Çıkacak tartışma gözünü biraz korkutuyor ama kaynanası da hak etmişti. Odanın önüne gelince kapıyı açıp ikili içeri girdi.
" Yarın çarşıda işlerim var. O yüzden beni merak etme kocamsu bey." Yatağa yatarken konuşmuştu. Yarın Yongbok'un yanına gidecekti ve Mingi'nin haberi olmasın istiyordu. Çünkü kimsenin işine burnunu sokma diyordu fakat Yunho öyle rahat edemezdi. İlla burnu orada olacaktı.
" Ne işi bu yavrum?"
" Bir kaç parça eşya falan Mingi. Hem Yeosang ve Jongho içinde ev hediyesi almak istiyorum."
" Tamam ben bırakırım seni. Dönüşte de alırım minik kızımın başını güneş geçer. Hem dışarda birlikte yemek yeriz." Yunho hızla Mingi'ye döndü. Ona dönüp sırıtarak bakan adamın burnunu tutup sıktı. Kaşlarını anında çatması ile kıkırdadı. Kaşları çatılı iken tatlı oluyordu tabi sinirli değilse.
" Hayır gerek yok Minki. Biz gider geliriz. Hem senin yarın tapu işlerin yok muydu? Git onları hallet sen. Bizi özellikle minik kızımızı merak etmene gerek yok."
~~~
" San beni kesecek yeminle." Yunho yanında konuşan Wooyoung'a göz devirdi. Seonghwa bile gelmişti çıt çıkarmıyordu bu kırk saattir San San diyip duruyordu. Geçen gün koca konağa gittiklerinde bile bu kadar San dememişti.
" Yeter he daraltı geldi Wooyoung. San hiçbir bok yapamaz. Biz Yongbok'u görücez. Yani umarım. Hayır abi neden kalkıp Hyunjin'e gitmis bu mal. Sizin evde kalsaydı anamın babamın yanına gittim derdin San'ına bizde rahat ederdik."
" Yongbok gerçekten saf. Abin ve seni yıllardır uzaktan seven adam kaçırmış gitme bekle. İyileş ilk daha dün bir bugün iki."
Evet Yongbok'u görmek için Jung konağına gideceklerdi. Wooyoung ise abisini arayıp sormuştu fakat Yongbok'un eşine geri döndüğünü söylemişti. Tabi bizimkiler şok. O yüzden bir gün daha beklemişlerdi. O bir gün içinde kötü haber duymadıklarına sevinmişlerdi. Şimdi ise evden çıktıkları gibi araca geçmişler ve soluğu Bang aşiretinin konağının önünde alıp aracın içinden konağa bakarken konuşuyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilek / Yungi
Fanfiction" Benim Yunho'm." " Yo ben kızımın Yunho'suyum." Aşiret ficidir! Tamamen hayal ürünüdür! Gerçekle ilgisi yoktur! Yan karakterler ve shipler; jongsang seongjoong woosan