21

84 18 29
                                    
















" San anahtarı ver! Abinin işleriyle hareket edecek değiliz."





Wooyoung yaklaşık bir saattir salonun ortasında San ile kavga ediyordu anahtarı versin diye. Seonghwa ise hala çocuklarla ilgileniyordu. Zaten kendini suçlu hissediyordu. Bütün çocukları mutfağa çıkarmıştı. Hepsine yemek yedirecekti ama nasıl olduysa kaşla göz arasında kız ortalıktan kaybolmuştu. Hatta Seojun da yoktu ama onu oda da bulmuştu.





" Beni delirtme Wooyoung. Yunho odada kalacak. Mingi abimde olsa aşiretin ağası lafına karşı gelimde dövsün. Adam bir doksan uğraşamam yatsın odasında!"





Wooyoung sabır çekerek yumruklarını sıktı. Ağa ise ağalığını bilsin be demek istiyordu ki Yunho kadar cesareti yoktu henüz. Baba evine geri postalarlar diye bi korkmuyor değildi. Geriye çekilip anasının yanına oturan eşiyle göz devirdi. Kaynanasının ve kayınpederinin dünya umurunda değildi zaten tek dertleri oğulları, damatlarıyla uğraşmaktı. Hışımla salondan çıkınca mutfağa koşar adım ilerledi. İçeri girince ikizlerin yanına gelmesiyle kucakladı kızlarını.





" San anahtarı vermiyor mu?"




" Vermiyor aptal herif. Yuhho perişandır eminim. Ne kızının kaçırılmasını kaldırabilmiştir nede Mingi'nin bu yaptığını. Sanki suçtur dışarda gezmek. Yunho da per perişan ona rağmen ayıptır he."




" Wooyoung gel otur bi." Wooyoung oldukça ciddi ve kısık tonda konuşan eltisiyle yutkundu. İçinde ki kurtları kurutacak şeyi biliyordu. Wooyoung ' bir dakika ' diyip kızlarla birlikte mutfaktan çıkınca direkt salona adımladı.
" Bakın fıstıklarım babaya çaktırmadan o anahtarı alın tamam mı? Altın sarısı bir anahtar ve bana getirin belli etmeyin tamam mı?"




" Tamam baba." Aynı anda konuşan iki bıcırığı öpüp salondan içeri girip kızlarını direkt San'ın kucağına bıraktı.
" Al kızlarına bak yaparken rahattın sonuçta."





San'a konuşma hakkı vermeden salondan çıkıp mutfağa girdi. Hemen Hwa'nın yanında ki sandalyeyi çekip oturdu. Önünde ki ince belli yeni koyulduğu belli olan üstünde dumanı tüten bardağı eline alıp çaydan büyük bir yudum aldı. Hwa'nın iyice sessizleşip dibine doğru gelip kötü ve ciddi olaylarda büründüğü surat ifadesini görünce yutkundu. Bir bok vardı.





" Sanırım Yoona'a kaçırılmadı." Tek kaşı havaya kalkarken ne demek istiyorsun dercesine baktı Hwa'nın yüzüne.
" Sanghyuk kaçırdı işte hyung. Zaten bellidir."




" Hayır işte Wooyoung. Bence annem herşeyi biliyor ve kendi elleriyle verdi Yoona'yı."




" Ne! Sen ne dersin hyung? Anam neden yapsın Yunho'yu sevmez ama bunu da yapmaz yani demi?"




" Bak bugün ben çocukları bir dakika bile gözümün önünden ayırmadım. Bunlar beya oynadı ettiler sonra mutfağa çıktık hepsini oturttum masaya. Yemek hazırlayacağım dedim. Sonra tezgaha döndüm 10 dakika olmamıştır. Masaya döndüm Seojun ve Yoona yoktu. Diğer çocuklara yemeklerini verip aşağı indim kimseler yok. Sonra kendi odama çıktım Seojun orada yatıyordu. Bütün evde Yoona'yı aradım yoktu sonra Mingi'yi aradım işte. Ama anam garip ne kötü bir şey dedi nede iyi. Yunho'ya net laf etmesi gerekliydi. Yada Mingi'ye ama o da olmadı. Şekerli kahve içiyor sabahtır. Ve bilirsin ki anam-"





" Şekerli kahveyi sadece keyifli ve istediği şey olduğunda içer."






Wooyoung eltisinin lafını tamamlayınca ikisi de susup kaldı. Önlerine döndüler ve çaylarından yudum aldılar. Bir kaç dakika öyle sessizce durdular. Dikkatlerini çeken ise merdivenlerden usulca çıkan yaşlı kayananlarıydı. Ikiside oraya döndüler gözden kaybolan kadınla hemen ayağa kalkıp mutfak kapısından başlarını uzattılar ki odasına elinde telefonla giren kadının kapıyı usulca kapatmasıyla ikiside doğrulup birbirine baktılar.





Çilek / YungiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin