41㊂Cygnus

38 9 14
                                    

Doktor Ashley sedyeye yatırılmış hareket etmeden duran Travis'i, elindeki cihazla taradığında oldukça üzgün duruyordu. "Hiçbir elektriksel dalgalanma ya da hareket yok." daha sonra sabırsız bir şekilde ağzından çıkacak bir sözü bekleyen ekip arkadaşlarına sitemle döndü. "Eğer yaşam belirtisi varsa bile ben görmüyorum. Bunun için mühendis falan çağırmalısınız çünkü Cygnus ve Robotlar fizyolojisi alanım değil."

Rusto kollarını birbirine bağladı. "Eğer buna fizyoloji diyebilirsen tabii..."

"Bize Cygnus kullanım kılavuzu falan gerek. Yanlarında öyle bir şey taşımıyor mu?" Buck, ne yapacağını bilmez bir şekilde sedyede öylece hareketsiz bir şekilde yatan robota bakmaya devam etti. "Yoksa işimiz şansa kalır gibi duruyor."

Kaptan Makkov dikkatini, ağlamamak için kendini tutmaya çalışan Wini'den zar zor ayırdığında konuştu. "Gemide tam taramalı bir tetkik yapıldı. Herhangi bir güç dalgası, bilgisayar virüsü veya Travis'in neden kapandığını açıklayabilecek bir şey yok elimizde."

Wini, boğazında oluşan yumrunun izin verdiği kadar söze girdi. "Peki ya geminin dışı?" derken sesi kısık çıkmıştı.

Makkov, bir koluyla genç olanı kendine çektiğinde teselli olması umuduyla kolunu sıvazladı. "Taramalara göre uzayın bu bölgesinde herhangi bir dalgalanma saptanamadı."

"Onu mühendis odasına götürmeme izin verin." dedi Buck, diğerlerine dönerken. "İçini açıp kurcalarım biraz. Sorunun ne olduğuna bakarız."

Wini, gözü yaşlı bir şekilde Buck'a belki de hayatında ilk defa bağırdı. "Oradan bakınca Travis, bozulmuş bir oyuncak ya da başka bir şeye mi benziyor!" dedi dudaklarından bir hıçkırık kaçarken. "O sen ve benim kadar duygulu ve hasta!"

Buck, boğazını temizler gibi yaptığında konuştu. "Pekala, şu anda hasta biraz ölü gibi gözüküyor." dedi. 

"O yapay bir yaşam formu, biyolojik değil." Makkov, Buck'ı susturduğunda daha fazla işler çirkinleşmeden araya girdi. "Yani onun gezegeninde ve robotlar arasında ölümün tanımını bilmiyoruz."

Rusto, "Onlar hakkında ne biliyoruz ki?" dediğinde sesi oldukça düzdü.

Ashley, sıkıntılı bir nefes verdi. "Merak etme Wini. Taramalarıma devam edeceğim ama bilmelisin ki onun kapanma sebebi bizim kavrayışımızın ötesinde bir şey." dediğinde diğerlerine döndü. "Bu gerçekle yüzleşmemiz gerekebilir..."

Herkes umutsuz bir şekilde sessizliğe büründüğünde Makkov buna daha fazla dayanamamış gibi, "Pekala surat asmayı kesin. Ben şimdi Amiralden izin almaya gidiyorum." dedi ardından ekibini tek tek parmakla işaret etti. "O vakte kadar sizler yola çıkmaya hazır olun. Çünkü bu yolculuk bizim için iyi de bitebilir kötü de."

Herkes Kaptanın aklından neler geçtiğini anlamaya çalışırken Rusto konuştu. "Kaptan izniniz olursa planınızı duymak isteriz."

Diğerleri de Rusto'yu onayladığı sırada merakla Kaptandan gelecek cevabı dinlemeye koyuldular. Makkov, "Travis bir Cygnus robotu. Kapandıysa sebebini Cygnus bilecektir ve çözeceklerdir de." dedi. "Yani yıllardır kimseye kapılarını aralamamış olan o yere, Cygnus'a gidiyoruz."

____________________________________

Wini ve diğerleri Kaptanın gelmesini beklediği sırada genç artık dayanamamış gibi patladı. "Amiral kesinlikle bu fikri onaylamayacak!"

Uh'ie, "Hayır onaylayacak." dedi kendinden emin bir şekilde. "En azından onaylamalı çünkü Travis buraya Cygnus tarafından gönderilen bir elçi. Onu tamir etmek zorundalar."

"Haklı, sonuçta ölü bir diplomatla veri toplayamazlar." dedi Rusto Kaptanın yokluğunda lider koltuğunda otururken.

Buck, oturduğu yerden arkasını döndüğünde konuştu. "Hem Cygnus bize kapılarını açacaktır. Travis, bizimle ilgili sürekli rapor yolluyor yani biz onlar için yabancı değiliz."

Wini, stresle bacağını sallamaya devam ederken söylenilen hiçbir şey onu teselli etmiyordu. Ta ki Kaptan'ın iletişim hattından sesi duyulana kadar. Makkov, "Ana İletişim Merkezinden Kumanda odasına..."

Rusto, aldığı çağrı ile hemen kaptan koltuğundan iletişim hattını açtı. "Rusto dinlemede, Efendim."

"Rotayı Cygnus'a ayarla ve hiper hızı aktive et."

Herkes duydukları ile birbirine bakarken olanlara inanamıyor gibiydiler. Öyle ki Rusto bile emrin tekrar edilmesi için konuştu. "Efendim? Cygnus mu dediniz?"

"Evet, öyle dedim."

"Anlaşıldı, Efendim." dedi ve iletişimi sonlandırdı.

O an Wini dahil herkes, birbirine sevinç dolu çığlıklar atmak üzereydi. Ancak vakit kaybetmemek için mutluluklarını içlerine atıp görev yerlerinde pozisyon aldılar ve emirleri uygulamaya koyuldular. 

Wini'nin yüzündeki endişe, bir anlığına bile olsa yerini umut dolu bir gülümsemeye bıraktı. Gözleri sevinçle parlıyordu, içindeki umutsuzluk dağılmaya başlamıştı. Ekip ise, Travis'i kurtarma umuduyla dolup taşarken gemideki atmosfer bir anda canlılık ve kararlılıkla doldu. Kaptan'ın Amiralden kopardığı izin sanki hepsine yeniden güç vermişti.

O sırada Travis'in revire götürüldüğü haberini alan iki çocuk, robotu görmek için revire gitmişlerdi bile. Odaya girdiklerinde Hayden sakin bir şekilde öylece hareketsiz bir şekilde uzanan robotun yanına yaklaştı. "Biliyor musun Travis?" dedi yüzüne kondurmaya çalıştığı zoraki bir gülümseme ile. "Evine gidiyoruz..."

Harper, kardeşine göre daha umutsuzdu. "Seni duymuyor bile." dedi.

"Hayır, duyabilir." dediğinde kaşları çatıldı. Hayden, ne olursa olsun Travis'in ayağa kalkacağını biliyordu. "Ailesi ve dostları onun düzelmesine yardım edecek. Sonra da annemle evlenip babamız olacak." bunları söylerken sesi oldukça neşeli çıkmıştı ufaklığın.

"Onun tamir edilebileceğinden bile emin değiliz."

Hayden, gözü hala Travis'teyken cevap verdi. "Eminim ki Cygnus harika bir yerdir." ardından kardeşine döndü. "Göreceksin o iyileşecek ve iyileştiğinde bize evini gezdirecek."

Wini, akşam vakti olmuşken hâlâ revirde olduklarını öğrendiği çocuklarını almak için yanlarına gitti. Revirin kapısını açıp içeri girdiğinde, Hayden ve Harper'ın hareketsiz bir şekilde Travis'i izlemeleri yüreğini burktu. "Hadi, artık yatma vakti geldi," dedi, yüzüne kondurmaya çalıştığı bir gülümsemeyle.

Hayden, "Anne, bu gece burada kalabilir miyiz?" dedi. "Uyanırsa tek kalmasın diye."

Wini, iki çocuğunu da kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı. "Eğer uyanırsa, size haber vereceğime söz veriyorum." dedi ve kollarını gevşetti. "Hadi, ona iyi geceler dileyin."

Harper'ın suratı düşmüştü. Ayrılmak istemiyordu lakin annesini de ikiletemeyeceğini bildiğinden sessizce Wini'yi onayladı. "İyi geceler Travis." dedi.

Hayden da aynı şekilde Travis'e iyi geceler dilerken, kardeşinin elinden tutmak için koştu ve kapıdan çıkmadan arkasına son bir kez dönüp robota el salladı. "Yarın görüşürüz."

Wini, çocuklar ayrılıp odada tek kaldığında sessizlik derinleşmiş, yalnızlık ve hüzün ağır bir örtü gibi üzerine çökmüştü. Travis'in hareketsiz bedenine bakarken gözyaşlarını tutmakta zorlandı. Bir süre öylece durup, onun donuk yüzüne baktı. Kalbi, Travis'in geri dönmeyeceği korkusuyla sıkışıyordu. Sadece bu ihtimali düşünmek bile onu ağlatmaya yetiyordu.

Yavaşça Travis'e yaklaştı, onun soğuk metal koluna ellerini nazikçe yerleştirdi. İçindeki çaresizliği ve umutsuzluğu hissetti. "Seni seviyorum," diye fısıldadı robota, sesi titriyordu. Daha sonra hafifçe eğilip Travis'in kapanmış olan yüzüne ufak bir öpücük kondurdu. "Lütfen... Gitme." dedi, gözyaşları yanaklarından süzülürken.

O an odada tek başına, çaresizce beklerken, zaman sanki durmuştu. Her şeyin normale dönmesini, Travis'in gözlerini açmasını, tekrar hareket etmesini diledi. Sessizlik içinde kalbi Travis'in tekrar yanıt vereceği umuduyla atıyordu. O, sevdiği adamı kaybetme korkusuyla, insanlara ne kadar özendiğini düşündü. Onların, zor durumda kendilerine yardım edeceği ilahi bir güç vardı. Ne zaman başları sıkışsa ne zaman acı duysa yardım dileyecekleri bir kişi...

Eğer ben de tıpkı Buck ve Kaptan gibi insan olsaydım, diye içinden geçirdi Wini. "Keşke inanabileceğim bir Tanrım olsaydı..."

Uzay Yolu {Ara Verildi}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin