Gözümüzün önündekini fark etmek, uzaktakini görmekten daha zor olur bazen.. iyi okumalar
"Hâlâ uyanmadı o di mi? Defne! Getirtme beni oraya! Hadiii" diye bağıran annemin sesiyle yastığın altına biraz daha sokuldum. Sabahın körüydü ya daha! Bu saatte okul mu olur?
"Defne! Gel çayları koy" diye bağıran öküz abim de uyanma isteğimi iyice itiyordu geri!
"Geç mi uyuyo hâlâ?" diyen ses.. bi dakika. Bi dakika ben uyandım hatta baya uyandım! CANER! Yani şey, Caner abi!
Anneannesinin yanına, namı diğer Hatçe Sultanımın, Adıyamana gitmişti bir süreliğine. Zaten zor olan hayatım onu görmeyince daha da zordu. Eğer on sekiz yaşındaysanız ve yks'ye hazırlanıyorsanız ve imkansız bi aşkınız varsa hayat gerçekten çok zor!"Defne kime diyorum ben!" diye bağırarak odaya giren annem beni ayılmış, pijamalarını çıkarmış, saçlarını tarıyor halde görmeyi beklemiyordu. Valla ben de beklemiyordum anne. Ama damadın gelmiş(!) Mecbur yaptık bir şeyler.
"Kızım uyandın bari ses versene. Hadi Caner abin de gelmiş. Bi sürü şey yollamış Hatce Sultan sana. Gel"
"Günaydın anam" diyerek yanağına öpücük kondurup tüm sevincimle mutfağa geçtim. Babam erkenden işe gidiyordu. Emekliliğine çok az kalmış bir öğretmendi kendisi. Genelde kahvaltıda annem, abim, ben ve Caner olurduk. Abimle Cano kahvaltılarını edip işe giderdi, ben de okula..
İşe giderdi dediğim çok uzaklarda değildi işleri. İkisi ortak motor/araba modifiyesi yapan bir dükkan açmışlardı liseden sonra. Bizim sokaktaydı dükkan. Fena da değildi işleri, ama dükkanı açarken kredi çektikleri için hâlâ onu ödüyorlardı. Ay neyse, sabah sabah daha kargalar bokunu yemeden her şeyi anlattım he!"Ooo kimleri görüyorum Caner Bey!" diyerek güzel bi giriş yaptım. Kahve gözleri, gözlerimi buldu hemen.
"Günaydın uykucu. Ben te nerden geldim, sen odandan kalkıp gelmiyorsun. Aşk olsun"
"Olsun" derken buldum kendimi. Hah Defne! Yıllardır çaktırmadın, şurda itiraf et mal! Ama mırıldandım diye duymamışlardı beni sanırım.
"Çay ver abisinin güzeli hadi" diyen abim düşüncelerden böldü beni
"Of abi ya! Kalkıp çayını da kendin alsan ölür müsün?"
"Abim senin verdiğin çay gibi olmuyor benim doldurduğum, sen hiç kendine çay koydun mu? Harika çay dolduruyorsun" diye dalgaya aldı beni. Gözlerimi devirerek çaydanlığı aldım. Önce abimin çayını doldurdum, sonra gözlerim Canere döndü
"Cano çay?"
"Bana da sövmeyeceksen içerim ufaklık"
Gülümseyerek çayını dolduruyordum ki yüzüme gelen fındıkla kafamı geri ittim. Abim!
"Lan bana bi ton laf sayıyosun, Caner beye gelince gülümsüyorsun! Hain bi kardeşsin. Git Canerin kardeşi ol"
Dil çıkardım. Ben de Canere gitmek istiyorum zaten de, kardeşi olarak değil.. hiç değil hem de.
"Küçükken de 'ben seninle bisiklet sürmem Canoyu istiyom' diye ağlıyodu" diyerek güldü Caner
"Valla boş emek veriyorum he sana" diyen abimin keyfi kaçmış görünüyordu. Bu sırada ben de çayımı yudumlayıp kahvaltımı etmeye başlamıştım.
"Defne çamaşırları astım, sen gelince kurumuş olursa topla sepete" diye seslendi annem. Günü vardı bugün! Tüm mahalle kadınlarının heyecanla beklediği o gün bugündü. Her şeyi eleştiren, dedikoducu Menkıbe Teyzenin günü vardı hem de. Heyecanlı bekleyiş sürüyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abimin Arkadaşı +18 (Devam Ediyor)
ChickLit("Nasılsa sabah hatırlamam di mi?" diyerek yıllardır yapmak istediğim o şeyi yaptım. yanağındaki çukura, ölünce beni gömmelerini istediğim o yere öpücük bıraktım. Hemen dudağının kenarına.. arkamı dönüp gidecektim hızla. sonrasını sonra düşünürdük...