Düğüne üç gün kalmıştı. Bu cumartesi tüm sevenlerin davetli olduğu, sahildeki restorantta beklenen evlilik gerçekleşecekti. Bu akşam ise mahallede kına yapılacaktı. Erdem, kına için de salon tutmak istemişti aslında ama Gülfem bu sıcakta hiç salon kınası istemediğini, boşuna da masraf etmemesini inatla dile getirince, kendi hâllerine bırakmıştı onları. Kaç gündür mahalledeki boş araziyi süsleyip, kınada dağıtılacak hediyelikleri yapıyordu Defneyle birlikte müstakbel karısı...
Canerle Erdemi de boş geçmemiş, onlara da kuruyemiş paketleme işi vermişti. Gülfeme kalsa, nikah şekerlerini bile kendisi paketleyecekti ama Erdem bir koli nikah şekeri ve ufak mum almıştı dağıtmak için. Bir de onlarla uğraşamazdı!
Hatice Sultan da gelmişti kınaya. Ama yanında beklemedikleri biri daha vardı. Hatta iki kişi daha vardı.. Cemşit Bey de peşine takılıp gelmişti. Ve en küçük kızı, Cavidan!
Cavit Bey evi terk ettiği sene doğmuştu Cavidan. Canerden sadece dört yaş büyüktü. Abisinin yokluğunu doldurmak için yollamıştı Allah onu sanki. Abisine benziyordu. Ablalarından daha uzun boylu, daha kalıplıydı. Canerle aynı renk saçları ve yüz şekliyle sanki özbeöz ablası gibi duruyordu yanında. Tek fark gözleri maviydi Cavidanın. Anne tarafından almıştı bu geni. Annesi de yeşil gözlüydü. Ama Cavit abisine benzemediği için bir tek gözlerini sevmezdi Cavidan. O da ona benzesin isterdi.
Çocukluğu, gençliği boyunca onu her gören aynı Cavit.. ay ne kadar abisine benziyor maşallah, Cavit yaşasa çok severdi bu kardeşini, Cavit yaşasa hiç elini bırakmazdı bu kızın, Cavit şimdi şurda Cavidanı görse ya alır gider ya da gelip babasıyla barışır sırf bu kardeşi ondan ayrı büyümesin diye valla... sözleriyle doluydu. O yüzden görmeden sevmişti abisini. Şimdi de abisinin emanetini görmeye gelmişti. Geçen köye geldiklerinde göremediği için üzgündü, teyzesigilde kalıyordu yazın bir aya yakın. Başka bir köydeydi. Yeğninin geldiğini bilse dönerdi. Caner de o aileden herkese gıcık olmasına rağmen, küçük halasını içten içe seviyordu. İçi dışı bir, hafif çatlak ama oldukça da zarif biriydi Cavidan. Cemşit Bey, en küçük çocuğunun üzerine titremişti büyürken. Zaten küçük yaşta annesi de ölünce babasına da iyice bağlanmıştı. Babası da ona.. bir de kaybettiği oğluna benzemiyor muydu... bakmalara, elleriyle beslemelere doyamazdı Cemşit Bey kızını.Caner, dün aniden gelen halası karşısında ufak bir şoka uğramıştı. Dedesini de, halasını da beklemiyordu hiç. Bir de Cavidan Hanım, Defneyle bir iyi anlaşmıştı ki.... dün gece Defne, Gülfem, Cavidan, Hatice Sultan birlikte Erdemlerin yeni evinde kalmışlardı. Cemşit Bey ise gideceği onlarca akraba, eş dost varken, istediği otelde kalabilecekken torununun yarım ağız tek göz de olsa, Defne'nin zoruyla da olsa davet ettiği evine gitmişti. Amacı buydu zaten! Canerle vakit geçirmek...
Kınanın kadınlar arasında olmasını istemişti Gülfem. Rahat bir şekilde oynamak istemişti kendi kınasında. Kınanın sonuna doğru erkekler dahil olur, senin de kınan yakılır demişti eşine. Erdem ise bu isteğini kabul etmiş, erkekleri kendi dükkanının alt katında ağırlamaya karar vermişti. Dükkanın kapılarını açıp kapıya da üç-beş sandalye atınca, en az Gülfemlerin kına yapacağı alan kadar geniş bir yer oluyordu burası da. Zaten kırk kişi anca vardı erkekler. Yeterdi burası.
"Limonataları getirdim. Nereye koyayım?" diye sordu Caner elinde iki tane on litre bidonda limonatayla dükkana girerken. Sandalyeleri dizen Erdem sinirle nefes verdi
"Oğlum! Biz limonata mı içiyoruz amınakoyim ya! Dedim ya onlar kına yerine gidecek diye. Gülfem seviyor onu!"
"Lan ne biliyim! Arabadan indirdi adam şimdi içecekleri. Aldım, geldim. Ben götürürüm kına yerine o zaman"
"Tamam git bırak. Başka eksik varsa söylesinler. Sandalyeleri tam mıymış, kuruyemis yeter miymiş, meyve suyu istedikleri gibi miymiş bi sor"
Caner hepsine kafa sallayıp çıktı. Ne iyi olmuştu bu limonata işi. Bu bahaneyle Defneyi de görecekti. Kınaya iki saat vardı. Hazır ve nazır şekilde orada olduğuna emindi sevgilisinin. Elindeki bidonlar sanki bir litrelik şişelermiş gibi ağırlıklarına hiç aldırış etmeden hızlı adımlarla yürüdü kına yerine. Gelir gelmez de gözleri güzeller güzeli sevgilisini buldu. Açık kahve, belinde taşlı bir kemeri olan, çok abartı olmayan ama oldukça şık duran bir tulum giymişti sevgilisi... ne de güzel olmuştu. Canere göstermemişti haftalardır ne giyeceğini, neymiş Caner kafasını karıştırıp giymesini engellermiş. Mis gibi yakışmış işte tulum, neyini engelleyecekmiş ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abimin Arkadaşı +18 (Devam Ediyor)
Chick-Lit("Nasılsa sabah hatırlamam di mi?" diyerek yıllardır yapmak istediğim o şeyi yaptım. yanağındaki çukura, ölünce beni gömmelerini istediğim o yere öpücük bıraktım. Hemen dudağının kenarına.. arkamı dönüp gidecektim hızla. sonrasını sonra düşünürdük...