(43) Claudine Pambroke

30 3 0
                                    

Axel Poverly

Kader belki olması gerekendi belki de olacak olan. İnananı olduğu kadar inanmayanı da vardı. Peki kaderin ince çizgisini siz mi çekerdiniz yoksa zaten çizili miydi? Şahsen ben kadere inananlardandım. Bir şey olacaksa mutlaka gerçekleşirdi. Kader bizim elimizde olmadan gerçekleşen her şeydi.

Yüzüme çarpan hava hızımı biraz daha arttırmama sebep olurken çatılarda oradan oraya koşuşturuyor, yolunu ezberlediğim çatıların üzerinden ilerliyordum.

Mordilyan olmayı seviyordum, Mordilyan olmanın verdiği artıları seviyordum. Mordilyan beni tanımlıyordu, benliğimin büyük bir parçasını oluşturuyordu. Eksikliğini çektiğim her şeyin yerini dolduruyordu. Tıpkı küçük kardeşimin açık olan yarasını doldurduğu gibi.

Loke Keller'ın balkonuna iniş yaptığımda camı birkaç kez tıklattım ve zaten aralık olduğunu fark ederek içeri girdim fakat bir terslik vardı. Ev sessizdi. Ev olmaması gerektiği kadar sessizdi.

"Mysterious?" Diye seslendim fakat ses alamayınca bu sefer Loke'a seslendim.

"Loke, evde misiniz?" Tam o sırada Loke eli boynunda, sersemlemiş bir halde görüş alanıma girdi.

"Shadow Strike, sen miydin?" Kafası karışmış sorusu ile kaşlarım çatılırken bakışlarımı etrafta dolaştırmaya başladım.

"Kim ben miydim?"

"Sen değil miydin?" Diye sordu bu sefer ilk sorusunun tam zıttı bir şekilde.

"Kim?" Diye yeniledim sorumu.

"O, eve gelip beni bayıltan kişi." Kaşlarım istemsizce daha da çatılırken bakışlarımı üzerinde dolaştırdım.

"Hayır ben değildim." Gözlerim boynunu tutan elini bulduğunda "Bana boynunu göster." diyerek yanına ilerledim ve boynunu incelemeye başladım. Morarmış ve şişmişti. Aldığı bir ilaç sonrasında vücudu buna tepki göstermişti.

"Mysterious nerede?" Diye sordum. Ona hâlâ adı ile seslenmiyordum. Bu kulağa bir başka kişinin senfonisi gibi geliyordu.

"Bilmiyorum. Belki bir yerde uyuyordur. Adam onu da bayıltmış olamaz mı?" Başımı iki yana sallayarak odaları dolaşmaya başladım.

"Sen uyandığına göre o da çoktan uyanmış olmalıydı. Bizler sizlerin aksine çok daha dirençliyiz." Mysterious'un kaldığı odaya girdim son olarak ve boş olduğunu görerek yeniden çıktım odadan.

"Yok." Loke yutkundu ve mutfağa gidip bir bardak soğuk su içti.

"Gelen kimdi biliyor musun Loke? Onunla ilgili herhangi bir şey fark ettin mi? Boyu, kilosu, saç rengi, göz rengi, sesi..." Loke kısa bir süre düşündü ardından "Yüzünde bir kar maskesi vardı. Boyu uzun, vücudu yapılıydı ayrıca gözleri de... Kahverengiydi. Onun haricinde başka hiçbir şey görmedim." Bu sefer düşünme sırası bendeyken bütün düşmanlarımızı gözden geçirmeye başladım.

"Ne kadar iri yarıydı?" Diye sordum listeyi daraltmak amacıyla.

"En az iki metre boyu ve iki katın kadar da genişliği vardı. Ne bir asker ne de bir polisti ama. Bundan eminim. Soyguncu gibi giyinmiş fakat soyguncu da değildi. Her şey olduğu gibi duruyor. Belki de Violet'ın düşmanlarından biridir?" Düşünmeye devam ettim lakin bir sonuca varamayınca Loke'a teşekkür ederek evden ayrıldım ve şehirde birkaç tur attım ardından çatının birine oturup beklemeye başladım.

Kısa bir süre içerisinde ekip toplandığında ve benim gibi çember halinde oturduğumuzda merak dolu gözler üzerimdeydi.

"Mysterious kaçırılmış." Diye söze başladım her ne kadar kulağa uçuk bir fikir gibi gelse de. Ardından Night Reaper'ın burada olmadığını fark ettim.

KARANLIĞIN LEYDİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin