Bomboş sokakta, o ve ben karşı karşıya, kapışmayı bekler iken birbirimizin gözlerinin içine bakıyor ve ilk hamleyi kimin yapacağını kestirmeye çalışıyorduk.
Night Reaper ile olan bakışmamız saatler gibi gelen kısa vakitte devam ederken bir yandan da ufak ve son derece yavaş adımlar ile ona doğru yürüyor, aradaki mesafe farkını kapatıyordum. Night Reaper ise bu yaptığıma karşılık sadece olduğu yerde duruyor ve benim ona sessizce yaklaşmamı seyrediyordu.
Kısa süre içinde Night Reaper ile aramızda sadece beş adımlık mesafe kalmışken olduğum yerde durmam ile yüzüme doğru bir tekme savrulması bir oldu.
Tekmeyi kollarım ile engellerken ayaklarım bir adım kadar geriye kaymış ve dengemin bir saniyeliğine de olsa şaşmasına sebep oldu.
Ben üzerime gelen tekmeyi savurunca karşımdaki düşmanım ayağını geri çekmeye niyetlendi fakat o daha ayağını kaldıramadan ben onun ayağını bileğinden yakalamış ve onu yere sermiştim bile. Bu olay o kadar saniyelikti ki Night Reaper da dahil kimse bunu takip edememişti.
Night Reaper yere yığıldıktan hemen sonra olayın şoku ile inlemiş ve "Ne?" Diye mırıldanmıştı. O bunu yapmazdı ve ben genelde karşımdakine bu şekilde saldırmazdım. Bu biz Mordilyan'lara özgü bir şeydi. Eğer istersek normalden çok daha hızlı hareket edebilirdik fakat bunu bu zamana kadar benden başka başarabilen olmamıştı. Tamam, kabul etmek gerekirse bu uzun menzilli bir şey değildi ve sadece normalin iki katı kadar hızlanabiliyordum ama bu ben hariç diğer herkesin hareketlerimi takip etmesini zorlaştırmaya yetiyordu.
Night Reaper yerde ve ben onun ayak ucunda onu izlerken modum oldukça yerindeydi.
"Düştün elime." Dediğimde bana baktı. Ben ise bir adım daha ilerledim ve onun hemen yanına çömeldim.
"Şimdi seninle bir oyun oynayalım." Dedim onun bu gün bana dediği gibi. Bu gün ava gidip de avlanan o olmuştu.
"Sana ne yapacağıma sen karar ver." Doğrulmaya çalıştığında tek dizimi göğüsüne bastırarak buna engel oldum.
"Genel olarak bu konuda hep çok yaratıcı olmuştun." Zevk ile sırıttım. Şu an elinde başka her hangi alternatif seçenek yoktu.
"Ne yani, beni mahvetmen için sana fikir mi vereceğim? Rüyanda görürsün!" Dediğinde tekrardan kalkmak için hareketlendi fakat bu eylemine engel oldum. Onu fena halde kapana kıstırmıştım.
Night Reaper'ın sorusunu es geçtim ve bir süre bekledim. Onunla uğraşmak hoşuma gidiyordu.
Yaklaşık bir dakikanın artından gözlerimi onun yüzüne çevirdim. Beni inceliyor ve ne yapabilecek olduğuma, potansiyelime bakmaya çalışıyordu.
Onun bu halini görünce sinsice sırıttım ve "Evet cevabın nedir?" Diye sordum. Alacağım cevap belliydi fakat bu onunla uğraşmama bir engel değildi.
"Sence ben sana bunu söyleyecek kadar aptal mıyım?" Hafifçe üzerine eğildim.
"A a, zavallı Reaper," Tekrardan doğruldum.
"Bu sana sunduğum bir şanstı, bir fırsattı ve sen bunu az önce kaybettin." Dediğimde hızlıca etrafıma bakındım ve kenarda duran ip ile yüzüme bir tebessüm yerleşti.
Uzanıp yerdeki ipi aldım ve ardından Night Reaper'ı saçından tutarak kendimle beraber kaldırdım. Saç köklerinin acıdığını ve bu yüzden bana ayak uydurduğunu biliyordum fakat ayağa kalktığımızda öyle olmadı.
Hızla arkasına doğu savurduğu tekmeyi tek bacağım ile engelledim ve "Uslu dur!" Diye hırladım ardından saçlarını çekiştirerek onu ilerideki lambanın altına sürükledim, onu lambaya dayadım ve elimdeki muhtemelen asıl amacı dekorasyon olan halat ile onu oraya yapıştırdım. Polislerin buraya gelmesinin an meselesi olduğunu biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN LEYDİSİ
Ficção CientíficaBir gece o adam geldi ve hayatım değişti. Aradan on üç sene geçti ve ben her şeye alıştım, sonra o çıktı karşıma ve hayatım alt üst oldu. Kendi karanlık dünyamda kaybettim kendimi... ... "O lanetli." ... Tüm bunların aslında bir başlangıç noktası...