(44) Maskeler ve Ardındaki Yüzler

25 3 0
                                    

Violet Nightrose

Kovalamaca oynamayı her çocuk bilir şu dünyada fakat kimse öğrendiğimiz bu basit oyunun hayatımız boyunca bizi takip edeceğinden bahsetmez. Korkarız ve kaçarız, reddederiz ve kaçarız, işimize gelmez ve kaçarız... Ve o kaçtığımız şeyler bizi yakalayana kadar kovalar. Tıpkı küçükken oynadığımız o basit oyun gibi...

Pek de uzun olmayan yolculuğun ardından uçak iniş yaptığında Damion ile uzunca bir süre hastaneye mi yoksa Loke'a mı gitmemiz gerektiğinin tartışmasını vermeye başladık. Hangisinin daha doğru, daha sağlıklı veya daha az riskli olduğuna karar vermeye çalışıyorduk.

"Loke'a gidersek bize yardım edip edemeyeceği meçhul." Dedi Damion düşünceli bir şekilde.

"Fakat hastaneye gidersem de sonum meçhul. Her türlü çıkmazdayız."

"O zaman önce Loke'da deneyelim şansımızı, daha sonra, olmadı hastaneye gideriz..." Daha cümlesini tamamlayamadan yükselen çığlık ile yüzümü buruşturduğumda Damion kapüşonunu olabildiğince çekerek yüzünü gizlemeye çalıştı. Kimliğimin ortaya çıkmasının niali sonucuydu bu.

"Bu Mysterious! Kaçın!" Güvenlikler üzerimizde doğru koşmaya başladığında oflayıp "Seninle orada buluşuruz." diye fırlayıp Damion'a daha reddetmesine fırsat vermeden kalabalığın arasına karıştım ve Damion'ın gittiğinden emin olduktan sonra bana doğru koşan güvenliğin yüzüne yumruğumu geçirdim.

"Ne hoş bir karşılama." Diye mırıldanırken karşıdan gelen yumruğu eğilerek zapt ettim ve yumruğunu yakalayarak adamı yere serdim. Elimden geldiğince az hareket ediyor ve olabildiğince çok dikkat ediyordum yaranın açılmamasına fakat şimdiden inlemeye başlamış olması benim için hiç de iyi bir şey değildi.

"Zorluk çıkarma Mysterious. Kaçamazsın." Polisin biri karşıma geçip silahını doğrulttuğunda yüzüme tehditkar bir tebessüm ekledim.

"Diğer seferlerdeki gibi mi? Alınmayın ama hayallerde yaşıyorsunuz." Polisin parmağı tetiğe iyice yerleştiğinde eğildim ve kurşundan ucu ucuna kurtuldum fakat arkamdan yükselen çığlık hiç de iç açıcı değildi. Beni ıskalayan kurşun bir başka kadını vurmuştu.

Elimden geldiğince hızlı bir şekilde kalabalığın arasına daldığımda kalabalığın kenara çekilmesine izin vermeden havalimanının kapısına ilerledim ve koşarak bir ara sokaktaki binaya giriş yaptım ardından bir saate aşkın süre bekledikten sonra ara sokaklardan ilerleyerek Loke'un evine vardım.

"Kim o?"

"Benim, aç kapıyı." Loke kapıyı aralarken beni içeri aldı ardından kapıyı kilitledi. Adımlarımı salona çevirdiğimde Reaper ellerini kovuşturmuş ve sert bakışları ile beni izliyordu. Yüzünde hâlâ o tıbbi, siyah maskelerden vardı ve kapüşonu yüzünün kalanını gizlemeye fazlasıyla yetiyordu. Ona sevimlice sırıtarak koltuğa oturdum ve başımı yorgunlukla arkaya yasladım. Yorulmuştum.

"İyi misin?" Loke koşarak mutfaktan bir bardak soğuk su getirdiğinde bir de ağrı kesici isteyerek suyla beraber içtim.

"Yaralandın mı?"

"Hayır, iyiyim."

"Yaptığın aptalcaydı. Tanrı aşkına Violet, seni yakalayabilirlerdi, yaranı yeniden açabilirlerdi ve hatta daha kötüsü de olabilirdi! Biz bir ekibiz, böyle başına buyruk hareket edemezsin." Derin bir nefes aldığında başını onaylamazca iki yana salladı ve balkona çıktı biraz olsun hava alabilmek için.

"Bana yaranı gösterir misin?" S3ssizce arkamı dönüp tişörtümü belimin üzerine çektiğimde Loke homurdandı.

"Eldeki şartlar buna yetiriyordu." Diye kısa bir açıklama yapma gereği duyduğumda Loke Reaper'a seslendi.

KARANLIĞIN LEYDİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin