(21) Lanetin Yakıcı Etkisi

26 7 2
                                    

Zorun kelime anlamı nedir? Herkesin bu konu hakkında bir fikri vardır mutlaka. Peki ya bireyin kendisi zor kelimesini nasıl tanımlar? Hayat zor, yüzleşmek zor, aşık olmak zor, ayrılık zor... 

İnsanlar dik dur, pes etme der her zaman fakat kendileri bunu ne kadar uygular gerçekten? İnsan mutlu olmayı öğrenmek zorundadır, zorluklara göğüs germeyi de, yaşamayı da öğrenmek zorundadır. Çünkü hepimiz biliriz ki o zorluklar hiçbir zaman bitmez. Ve asıl kritik olan da budur, zorluklara rağmen mutlu olmayı öğrenebilmek...

Saat sabahı altısıydı, bu da artık ayrılık vakti demek oluyordu. 

Oturduğum yerden ayaklandım ve ekibimle vedalaştıktan sonra karşı çatıdaki onun yanına vardım. Night Reaper çatının birinde saatlerce bizi izlemişti benim ise bunu fark etmem gereğinden uzun sürmüştü. 

Dönüp bir kez daha ekibime baktım. Beni fark etmeyecek kadar derin bir sohbetin içinde olduklarına kanaat getirdikten sonra ise Night Reaper'ın önüne geçtim.

"Kalk." Sesimle beraber saniyesinde sıçrayarak uyandı ve bakışlarını bana çevirdi. Afallamış ve bitkin görünüyordu.

"Sen-"

"Şimdi de ajancılık oyunlarına mı başladın? Bizi gözetlerken gerçekten, seni fark etmeyeceğime falan inanmış olamazsın."

"O öyle değil," diye mırıldandı sessizce. Bununla beraber kaşlarımı çattım. "Nasılmış o zaman?" Gözlerini kaçırdı ve başını yere eğdi.

"Sana diyorum."

"Ölüm hayalinin sevindirdiği düşmanını tekrardan çatılarda görmek insanı bozguna uğratıyor, ne diyebilirim ki." bu sefer başını kendinden emin bir şekilde havaya kaldırdı ukala Reaper.

"Mezarını ziyaret etmeden ölmeyeceğime emin ol." Oturduğu yerde dikleşti ve elalarını mavilerimle buluşturdu.

"Bunu bir daha tekrarlayacak olursan leşini bizzat ben polise sunacağım." Night Reaper'da oturduğu yerde ayaklandıktan sonra ona iyi geceler diledim ve arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Gözetlenmek kadar nefret ettiğim sayılı şey vardı şu hayatta.

"Sana da, Leydi."

Kısa süre içerisinde tekrardan eve vardığımdaysa Elizabeth'i test kitabımın önünde, ders notlarımı incelerken bulmak ondan bekleyeceğim en sen şey bile olamazdı. Sonuçta saat sabahın altısıydı ve onun çoktan yüzüncü rüyasını izlemiş olması gerekiyordu.

"Kuzen, neden hâlâ ayaktasın? Çoktan bayılıp kalmış olman falan gerekmez mi?" Güldü ve hemen ardından "Uyku tutmadı." Diye kısa bir açıklama yaptı. Ben de maskelerimi çıkarmaya başlayıp pekâlâ yanına ulaştım.

"Tam inek öğrencisin! Şuna bak, tek bir yanlış yok." 

"Üniversite sınavı için elimden gelenin en iyisi." Başı ile beni onayladı.

"Çok geç kaldın."

"Aslında hayır, sadece bir saat kadar geciktim. Ekibimle tüm gece sohbet ettik. Açıkçası onlarla tanışmanı isterdim." Herhangi bir sorun olmadığını anlaması gerekiyordu.

"Sağ ol, kalsın."

"Bak, Elizabeth," derken masadaki eşyaları kenara çektim ve hiç düşünmeden masaya oturdum ardından çıkardığım maskeleri bir kenara koydum.

"Onlar da en az senin, benim kadar iyi insanlar. Bizim tek farkımız Mordilyan olmamız, o kadar. Yani, bana bir baksana." Elimle kendimi boydan boya gösterdim. "Arananlar listesinin en başında yer alıyorum. Bu da hepsinin başındakinin aslında ben olduğumu gösteriyor. Bu bakış açısına göre içlerindeki en kötüleri benim... Onlar her şeye rağmen kötü insanlar değil." 

KARANLIĞIN LEYDİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin