2

233 38 95
                                    


Yol boyunca gözlerime baktı. Çocukluğumda hikayeleriyle uyuduğum, belki türümüzün en üstünü... Karşımda sadece benim görebileceğim bir yerde bana bakıyor ve muhtemelen omzumda uyuyan Aurora'nın benimle olayını anlamaya çalışıyordu.

Onun varlığını fark ettiğimi Jay az önce anlamış ve Rhys'in muhtemelen ona benimle ilgili fısıldadığı bir şeye gülmüştü. "Seni sevdim çocuk. Seni ve şu sevimli arkadaşını. Adın neydi canım?"

Jay'in gözleri ise Jungwon'dan ayrılmamıştı. Jungwon... tatlı biriydi. Saf ve gücünden korkan biri olmasına rağmen dehşet verecek kadar zekiydi. "Noah. Noah Jungwon Yang efendim."
Jungwon asla saygıyı esirgemez her zaman herkesle mesafesini korurdu o ki ona ancak iki yılda arkadaşı olacak kadar yaklaşabilmiştik.
Jay, Jungwon'un ona "Efendim" olarak hitap etmesine gülmüş ve saniyeler içinde Jungwon'un gölgesinnden belirip yanımıza oturmuştu.

"Bana Jay de canım. Vortex Veilda herkes eşittir. Biz zekaya ve güce değer veririz, görgü kuralları bilgine değil."

Jungwon, Jay'e gözlerini devirdi ve güldü. "Bu sanırım öğrencilerle flörtleşebilmek için koyulmuş bir kural. Yanılıyor muyum?"
Jay'in gözlerinden anlık bir ışığın geçtiğine yemin edebilirdim. "Hayır canım. Yanılmıyorsun."

"Vortex Veila az kaldı. Eşyalarınızı alın ve mümkünse, lütfen, rica ediyorum çıkıp da gördüğünüz her şeye yaklaşmayın ya da DOKUNMAYIN. Dokunamayacağınız her şeyin üstünde kocaman uyarılar asılı ve uyarılara uymamanız durumunda ÖLÜRSÜNÜZ. Bazı yerlerin kilitli olmasının bir sebebi VAR bize gelip sorduğunuzda size zevkle anlatırız. VE lütfen kimseyle kavga etmeye çalışmayın. Vortex Veil kendi içinde kaos sevmez."

Heeseung böğürerek bizi oldukça gülünç bir biçimde uyarırken yanımda oturan Jay'in gölgesinde saklanan Sunghoon'un kahkahasını duyabiliyordum. Eğleniyor olmalıydı. Okul görüş alanımıza girdiğinde Sunghoon da ortadan kayboldu ve Jay'in gölgesi küçüldü.

"Seni sevdi. Normalde bu tür yerlere gelmez. Dikkatini çektin." Arabadan inmeden önce Jay'in bana son söylediği şeydi bu. Neredeyse iki saat süren bir kale turunun ardından odalarımıza yerleşmiş ve ders programlarımız bir dosyayla kapımızın önüne bırakılmıştı.

Oda arkadaşım Jungwon kendini yumuşak zemine bırakırken ben içimde büyüyen bir huzursuzlukla kıyafetlerimi düzenliyor kalede bize verilen eşyaları derslere göre ayırıyordum.

"Burası... Çok hoş. Ancak diğer öğrencilerin tatilde olması çok kötü oldu. Burada yalnız olmak... Rahatsız edici değil mi Jake?"

Katılıyordum. Okulda kaybolmamamız için bizi öğrencilerin bir hafta boyunca kalede olmayacağı zaman getirmişlerdi buraya. Yalnızdık. Sunghoon/Rhys, Jay, Ethan, biz ve diğer birkaç karanlık sanatlar uzmanı dışında burası tamamen boştu. Bir hafta boyunca da öyle kalacaktı.

"En azından kalede istediğimiz gibi gezeriz. İyice alışmış oluruz diğerleri gelmeden... Onlar da mı bizim gibiydi acaba buraya ilk getirildiklerinde? Jungwon bizden yüzlercesi burada olacak... Ne hissedeceğimi bile bilmiyorum. Rhys Park'la aynı kalede yaşıyoruz bu hayallerimin bile ötesi."

Jungwon bana kıyasla daha rahat görünüyordu. Hiçbirimiz bugüne kadar hiç gölge hakimi görmemiştik. Bildiğimizin çok ötesinde yeteneklere sahip olduklarından haberimiz bile yoktu. Jungwon'un, Jay onun gölgesinden fırladığında nasıl korktuğunu bir tek ben fark etmiştim. İstedikleri her gölgede saklanabilen karanlığın içine insanları ve büyücüleri hapseden müthiş yaratıklar olduklarını bugün anlamıştım.

Benim rahatsızlığımın sebebi ise odamızda dört köşede de doplardan kaynaklı gölgeler olmasıydı. Her an oradan bir çift kehribar rengi göz belirebilirmiş gibi hissediyordum.

"Jake! Jake.. nereye daldın? Jay seni çağırıyor."

Bulunduğum boşluktan Jungwon'un sesiyle ayılmıştım. Ayağa kalktım ve sakince odanın kapısındaki Jay'e doğru ilerledim. "Neden?"

"Soru sorma. Ben de bilmiyorum, hadi" Aceleyle kolumu kavradı ve saniyeler içinde nerede olduğumu bilmediğim bir yerdeydim. Midem ters dönmüş az önce yaşanan şey her neyse onun yüzünden gözlerim yaşarmış, sahip olduğum tüm yön duygum yok olmuştu. "En azından kusmadın. Biz gölgelerde böyle dolaşırız. Her gölge bir kapıdır ve o kapıdan içeri girdiğinde hangisinden çıkacağın tamamen sana kalmıştır. Tabii çıkacağın yeri seçerken bir miktar baş dönmesi oluyor ama alışırsın."

Çok normal bir şeymiş gibi konuşuyordu. Gölgeler... kapılar... Kahretsin korkunçtu. Bana kalırsa orada sadece karanlık varken gölge hakimi bir kapı görüyordu. Bulunduğumuz kapı eşiğinden çıktıktan sonra biraz ilerledik ve karşımıza Latince sözlerle bezeli pirinç bir kapı çıktı. Yanında kocaman Rhys Park yazmasaydı bile bu kapının görkemli birinin odasına açıldığı anlaşılabilirdi.

Jay kolumu bırakıp beni duvara yasladı ve hafif aralık kapıdan içeri baktı. İçeride iki kişi.. tartışıyor muydu?

"Kahretsin Sen aptal mısın? Nasıl böyle bir şeye aldanırsın. Öğrencilere yaklaşabiliyoruz evet ben size bu izni OLGUN büyücüler olduğunuz için verdim!"

"Onu tanımıyorsun... büyüleyici biri! Nazik.. Hoş.. ve çok güçlü Rhys anlamıyorsun! Yüzlerce yıldır tek başınasın! Onu istiyorum ve ne istediğimi çok iyi biliyorum! Bize bir şans ver."

"BÜYÜLEYİCİ ÇÜNKÜ ANNESİ KAHROLASI BİR SİREN! BUNU BİLİYOR MUYDUN!? SEN BASİT BİR BÜYÜCÜ DEĞİLSİN RİKİ BÖYLE UCUZ NUMARALARA KANMIYOR OLMAN GEREKİRDİ AMA SEN SİKİNLE DÜŞÜNMEYİ TERCİH ETTİN! YİNE!"

Rhys Park Vortex Veil'a geldiğimizde bizi karşılayan Nishimura Riki'ye ciğerlerinin kaldırabildiği raddede böğürüyordu.

"siktir git şimdi ofisimden."

kapı çarpıldı ve Riki garip bir yenilmişlik ifadesiyle şöminenin içindeki alevlere karıştı.

korkunç bir cızırtı ve onu takip eden "ŞAAAK" sesi ve cam bir şey patladı.

"GERİZEKALI"

bir "ŞAAAAAAAK" sesi daha bir şeyler duvara çarptı

"KÖR GÖZÜNÜ SİKEYİM SALAK! SENİ BURAYA ÖĞRETMEN YAPANDA SUÇ ZATEN! NE DÜŞÜNÜYORDUM Kİ?"

Rhys aklını yitiriyormuşcasına böğürmeyi saniyeler içinde kesti ve kendini koltuğa attı. Belki bir belki iki dakika duvarı izledi ve kalkıp sandalyesine geçti.

"Orada ne bekliyorsun Jay. Gelsenize."

Yüzünde sanki az önce odasını yıkmamış gibi sakin bir ifade vardı. Huzur ne diye sorsalar yüzündeki ifadeyi bile örnek verebilirdim hatta. Jay ve ben kapısından girdiğimizde kaşları çatıldı. "Vazgeçtim Jay bugün ayrıca bir sinir bozucusun, sadece Jake'i istiyorum."

Jay sesli bir kahkaha attı ve beni içeride Rhys'le yalnız bıraktı. Rhys'in yüzündeki huzurlu ifade saniyeler içinde silinirken bir anda kendimi duvara yapışmış halde buldum. Rhys'in yüzü dibimde, elleri boynumda, gözleri kandan daha kırmızı bir halde bana bakarken olduğum yere gömülmüştüm. Boynum acıyor panikten napacağımı bilemiyordum. Buraya geleli sadece bir gün olmuştu ve ben hiçbir şeye dokunmamış yasaklı hiçbir yerin önünden geçmemiştim.

"Söyle bakalım küçük yalancım, sen gerçekte nesin?"

---------
Ay kendime ait bir evren ve büyü sistemi yazmak o kadar güzel ki
Yorumlarınızı okumayı çok seviyorum yorum yapılınca daha çok bölüm yazasım geliyor

Buenos Aires /JakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin