Jake's POVWon'u revire taşırken aklımdan geçen binlerce şey vardı. Birincisi onun günlerce aç susuz kalmasına rağmen beni umursamış olması. İkincisi Jay'in odaya Won'la beraber girmesi. ÜÇÜNCÜSÜ DE BU SİKİK KALEDE HERKESİN BENİ RHYS LARSEN'İN SEVGİLİSİ OLARAK GÖRMESİ.
"Bence barışırsınız ya."
"Baide kes sesini."
Won'a serum takmışlar ve onun sedyesini, ormandan çıkanların Won'la aynı sebepten yatıyor olduğu baygın biniciler koleksiyonuna benzeyen koridora yerleştirmişlerdi.
"Jay, sen Noah'la ne alaka tam olarak?"
Benim yanımda istikrarlı bir şekilde oturan yavşak eğitmenden kurtulmak için her numarayı denemiştik. Ben ve Jungwon.
"Noah'ı çekici buluyorum. Bu kadar, ne fazla ne az. Ondan hoşlanıyorum ve korumak istiyorum. Söylesene Jake, sizin bu üçlü grubun eğitmenleri kendine çekmek için yaptığı bir büyü falan mı var?"Yapabildiğim en içten şekilde yüzüne bakıp gözlerimi devirdim. Göt.
"Xaedean'ı boğarım söyle ona."
"Baide lütfen."
"OOOOFFF YEŞİL"
"Bana yeşil deme. Yeşil de Sunghoon'umla beraber gömüldü." Yeşil... Sunghoon'un Yeşil'i... Sunghoon'un sikik bir yemeği, çıkma teklifini hatta birazcık bile sevgiyi hor gördüğü Yeşil'i...
Anıların acısıyla gözlerimden yaşların sakince akmasına izin verdim."Siz bizim peşimizde it gibi dolaşıyorsunuz Jay. Bizim hiçbirimizin herhangi bir eğitmenin kucağına atladığı olmadı bildiğim kadarıyla. Şimdi lütfen, defol." Titreyen sesimle elimden geldiğince güçlü olmaya çalıştım. Burada şu an tek istediğim beni seven birinin olmasıydı. "Kabaydı Jake."
Ve... O oradaydı. Ejderha pulu zırhı ve kılıcının kınını vücuduna bağlayan kemerlerle akşam yemeğimin yerine geçebilirmiş gibi duruyordu. Mecazi olarak. Belki. Sanırım.
"Kaç kişi hayatta kaldı diye saymaya geldim." Şifacılara söylediğiyle içerideki herkes kıkırdarken ben ise ona görünmeden sıvışmaya çalışıyordum ki beni belimden yakaladı. "Sen hiçbir yere gitmiyorsun yeşil."
Gözlerim karardı. Anında sinirden her yerim titremeye başlarken farkında bile olmadan elim hançerlerime gitti ve kınından çıkarabildiğim ilk hançeri Sunghoon'un boğazına dayadım. Hançerim boğazının bir kısmını çizerken dişlerimin arasından tıslayarak konuştum. "Bir daha bana dokunursan ya da bana yeşil dersen seni buraya gömerim."
Yüzünde sinir bozucu bir sırıtış varken revirde ayık olan herkes şok olmuştu. "Duydun mu beni Rhys Park? Seni gebertirim." Ani bir hamleyle elimdeki hançeri aldı ancak ben yeni birtaneyi boştaki elimle kavradım ve beline yakın tuttum ancak bastırmadım.
"Denemeni görmeyi çok isterdim yeşil."Onun attığı kahkahayı taklit ederek ben de kahkaha attım ve hançerimin belini biraz kesmesine izin verdim. "Beni sen eğittin." Yüzünde hoş bir gülümsemeyşe dudaklarıma eğilmeye çalıştı ancak ben hançeri biraz daha ileri kaydırdım ve belinde boylu boyunca bir kesik oluşturdum. "Ne yazık ki şu anda revirdeyiz ve istesem bile seni öldüremem Rhys."
Hançerimi vücudundan çekip kınına geri yerleştirdim ve kapıya yöneldim ancak olduğum yerde donakaldım.
Aurora ve Julie'nin ölü bedenleri revire taşınıyor ve Katarinayla Jaemin de başlarında perişan olmuş bir halde yürüyordu.Keder ve nefret kalbimi kaplarken sedyelerin yanına gittim. Aurora bembeyazdı vücudunda tek damla kan kalmamıştı ve tam kalbinin ortasında avuç içi kadar yuvarlak bir boşluk vardı. Julie'nin ise boğazı ve karnının ortası paramparçaydı.
Katarina benim ne halde olduğumu anlamış olmalı ki bana koştu ve boynuma sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buenos Aires /Jakehoon
Fanfiction"Onunla, kalenin ve okulun sahibiyle sevişiyor olmam konusunda aynı fikirde olanlarınız varsa karşıma çıkıp düşüncesini belirtebilir. Söz alınmam."