Sunghoon's POVGökvadi karakoluna ihanet etmek darbe demektir. Karakol ve otoriteye ihanet tolere edilemez ve derhal cezalandırılmalıdır. Ejderhalar'la yapılan anlaşmalar ebedidir ve bozulamaz. Otorite bizi korur.
Ancak nereye kadar? Toprak hava ve su hakimleri isyan edip kökünü kurttuğumuz cadıları geri getirip; köylerimizi, kasabalarımızı ve vadilerimizi yerlebir edip, askerlerimizi esir alana kadar mı? Muhtemelen.
Vortex Veil'a dönmüşümüz, yüksek kurulla geçirdiğimiz bir hafta içinde otoritenin yazılı kurallarına bininci karşı gelişimizdi. Günler süren toplantılar yapılmış bir strateji oluşturulmuştu. Taa ki duvarlara gönderilen kimse geri dönmese de biz daha buraya gelmeden hazırladıkları savaş senaryosundan hiçbiri vazgeçmeyene kadar.
Her şeyi fark etmemi sağlayan şey neydi? Yüksek kurul üyelerinin zaten oluşturdukları plan ve stratejilerin bizi direkt olarak ölmeye gönderiyor olması mı? Yoksa herhangi birini sinir krizi anında gölgelerime hapsedemeyince hepsinin ölü olduğunu fark etmem mi? Evet. Kesinlikle ikincisi.
Toprak hakimleri zeki oldukları kadar dikkatsiz yaratıklar olmasalardı eğer neredeyse hepimiz sevimli planlarına aldanıyorduk. Karakolda gün geçtikçe azar azar fark edilen hava değişimleri ve ne zaman duvarlara binicilerimizi gönderecek olsak çıkan kum fırtınaları oldukça zekiceydi itiraf etmem gerek ancak pek de uzun sürmedi. Ben Riki ve Jay karakol ve dağın etrafına devriye gezecek gölgeler gönderdikten tam olarak dört gün sonra karanlığımda hapsolan bir hava hakimiyle planları tamamen mahvoldu.
Gökvadi sınırlarındaki her hava ve toprak hakimini teker teker avlamamız bir saatimizi bile almadı ancak yüksek kurul üyelerinin saniyeler içinde gebermesi ve bizim bağlılık yemini etmiş muhafızlara işin arkasında bizim olduğumuzu belli etmeden karakolu terk etmemiz bittabi oldukça vakit alacaktı. Taa ki Jay kurul üyelerinin ruhlarının yerine kendi karanlığımızı koyabileceğini fark edene kadar. On iki kurul üyesinin altısının cesedi benim diğer altılının cesetleri de Jay'in karanlığı tarafından lanetlenmiş, bedenleri tamamen bizim kontrolümüz altına alınmıştı. Otorite tamamen bizim kontrolümüz altındayken her şey çok daha kolay ilerledi taa ki cesetler bizim lanetimizle çürüyene kadar. İşte bu yüzden hepimiz buradaki işimizi bitirip Vortex Veil'a döndük. Otoritenin ve yüksek kurulun binlerce yıl sonunda düşüşünü kutlamak için.
Adil bir savaşın başlangıcını kutlayacaktık. Binlerce yıl önce tesadüfen kurulan bu saçmalık yüzünden huzur bulamayan ölülerimiz için bu kutlamayı yapmak için dönmüştük. Ancak bu kısa süreli zaferin sonrasında hepimiz kanımızda akan ruhumuzu besleyen gurur ve gücümüz için savaşa gidecektik.
İlk önce karakolda bir toplantı düzenledik. Yüzlerce bağlılık yemini etmiş teğmen ve muhafıza tek tek kurul üyelerinin nasıl acı ve trajik bir şekilde öldürüldüğünü ve bizim yüce kurul üyelerimizin izinden başka bir yöne dahi bakmayacağımızı anlattık kanıt olarak da hapsettiğimiz toprak ve hava hakimlerini sunduk ( bazı önemli cesetleri saklamanın bir gün bu derece işe yarayacağı kimin aklında gelirdi ki?) Rolü oldukça gerçekçi oynamış olmalıydık ki bir gün sonunda hepsi önümüzde eğilip efendilerinin ruhlarının bizi kutsadığını ve bizim emirlerimiz için hazır olda beklediklerini söylediler.
Gerizekalı kölelere oldukça sallama bir motivasyon konuşması sunduktan sonra (ki konuşma boyunca kaleye dönünce Yeşil'imle kahrolası gün doğana kadar nasıl sevişeceğimin hayalini kurdum) arkamıza bile bakmadan Styx'e döndük.
Şimdi de sevgilim kollarımın arasında belki hayatının son huzurlu uykusundayken elimden geldiğince onun dışında hiçbir şey düşünmemeye gayret ediyordum. Sırtında daireler çizip mümkün olduğunca çok kere saçlarını ve omzunu öpücüklerle süslerken eğer bir Tanrı varsa bana Yeşil'imi çok geç gönderdiği için küfürler ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buenos Aires /Jakehoon
Fanfiction"kalenin ve okulun sahibiyle sevişiyor olmam konusunda onunla aynı fikirde olanlarınız varsa karşıma çıkıp düşüncesini belirtebilir. Söz alınmam." Jaem'in cesedi ayak ucumda ve devasa ejderham da arkamda buhar üfleyerek duruyorken bunu söylediğim ço...